temelinde sevgi olmayan sosyal gelişmelerin sosyal çöküntüye yol açacağı gerçeğini bildiklerinden anayasal zorunluluk haline getirilmiştir. atatürk'ün yaptığı devrimlerin tamamı ithal edilmesinin yanı sıra tepeden inme dayatılmıştır. bu halde batıya rota çizilmiş ve yapılanların garanti altına alınması adına geçmişte olan herşey tu kaka edilmiştir. yapılanların yeni amentüleri ve mitleri üretilmeye başlamıştır. türk dili tezi, ergenekon, şamanizm vs. tarzı içi eski olandan bir yandan boşaltılırken, sözde daha eski efsaneler üretilmeye başlamıştır. atatürk olanların farkındaydı ki "bizi karşılayan bu halk, taşlamasını da bilir" derken önlemini de yasalarla, idamlarla ve korku yönetimiyle almıştı. fransa'nın neredeyse bir asır süren devrimi bizim ülkemizde on yıla sığmış olmasını bazı sığırlar "bu büyük başarı" olarak değerlendirse de insanlar zihinsel kansere uğramıştı. şimdi çıkan bir komutanın "atatür'e laf eden çarpılır" konuşması aslında toplumun bir kesminin özeti gibidir ve onlar için atatürk minik bir tanrıdır. bir diğer taraf için de ne yazık ki deccal olarak görülür. bu ülke kurulduğunda demokrasi değil kemalist bir diktatorya mevcuttu. atatürk'ün halktan desteği alırken "saltanatı korumak adına" propaganda yapması sonrası yaptıkları halkı hiç önemsemediğinin başka bir göstergesidir. şu anda ise eğitim sisteminin daha doğrusu endoktrinasyon sürecinin sonucu olarak hepimiz gizli şekilde de olsa kemalistiz aslında. her ergenin yaşadığı çıkmaz dönemlerde kimileri "ulan sen kürt değilsin, kimliğini göster" dönemi, kimileri de "atatürkçü olunmaz atatürkçü doğulur" dönemi yaşamıştır.(ki ben her ikisini de yaşadım) eğer ki tanrılaştırmadan ve hakaret etmeden konuşabildiğimiz takdirde toplumsal olgunluğa ulaşırız.
ama gördüğüm an etkilendim doğrusunu söylemek gerekirse. romalı düşünür senecâ'nın sevdiğim bir sözü vardır ''halk yalnızca kralın yaptıklarına katlanmak zorunda kalmaz, aynı zaman da onları övmelidir de'' düşünüyorum da bir söz ancak bu kadar güzel ve ihtişamlı olabilir. geçmişi incelediğimizde genellikle halka kan kusturan hükümdarlar kendileri hakkında kötü bir söz ya da eleştiri duymamak için kanunlar ve yasaklar koyarlardı. biraz daha güncele yaklaşırsak saddam döneminde ıraktaki evlerin hepsinde saddam resimleri asılmak zorundaydı. sevsen de sevmesen de asacaksın yani kurtuluşun yok. halka kendini tam manasıyla sevdiren hükümdarlar/padişahlar ya da adına her ne derseniz kesinlikle ne kendi döneminde ne de kendinden sonraki veliahtları tarafından ''kanunlar'' aracılığıyla koruma altına alınmamıştır. kısa bir mantık yürütelim ve rica ediyorum objektif olalım:
halkı için onca iş yapmış, bir ülkeyi küllerinden yeniden ortaya çıkarmış bir insanı neden yasalarla koruma altına alma zorunluluğu hissedilmiştir size? acaba bunu yapan insanlar halkın ''atatürk'' sevgisinden şüphe mi duyuyordular? neden özgürce sevme yolunu seçtirmek yerine zorla ve kanunlar aracılığıyla sevdirilme yolu seçilmiştir?
minicik zehirli bir iğne daha batırayım, benim dünyamda benim ülkemde sadece bazı şeyleri yanlış yapmış bazı çevrelerin canını yakmış insanlar yasalar aracılığıyla korunur.
evet duyamıyorum, yanlış mıyım? kesinlikle doğruyum.
Atatürk yaşasaydı bu yasa hakkında ne derdi sualini akla getiren yazar söylemi. Bir düşünün yav, adam kendimi koydu yasayı. Tamam yasa bir saçmalıktır, fakat günümüz siyasetcileri de aynı yasalarla kendilerini çok rahat koruyabilmektedirler..
memlekette tarihini, atasını ,en önemlisi haddini bilmezlerin olduğuna delalettir.
vatan toprağı için ölmekten bahsedenler , okuyup ülkesine yararlı insanlara dönüşürlerse bunların köküne kibrit suyu dökülmüş olur.
bu aynen evinde evladına huzurla yaşama şansı veren babanın evlatlarından yasalarla koruma altına alınmak zorunda kalması gibi utanç vericidir.
yine kendi sözleriyle açıklanabilecek bir zorunluluktur....
"hürriyet kayıtsız şartsız serbest olmak demek değildir... onun akitleri şartları vardır... şartsız serbest olmak ormanlardaki hayvanlara mahsustur... ilmi esaslara göre ferdin hürriyeti başkasının hürriyetinin hududları ile sınırlıdır. Bir başkasının hürriyet hakkını tanımayan kendi hürriyet hakkını da tanıtamaz!!! Siyasi anlayış sahibi olan hakiki ve zeki inkılapçılar bu lekeden masundurlar. Onlar ne vakit şiddet, ne vakit yumuşaklık göstereceklerini bilirler. Milletlerini hürriyet ve adalete doğru yürütürler...." *