ilkokulda sıklıkla sorulan soru, zoraki evetler gırla gider. ta o zamanlardan yalan üzerine kimlik kurmaya alışırız. yalandan atatürkçü oluruz, yalandan laik, yalandan başka bişe.. peki geriye gerçek kalır mı, hah işte zurnanın zırt dediği yer de orası zaten.
ülkenin meşru ve makbul vatandaşı olduğunu kanıtlamak için kesinlikle "evet" cevabı verilmesi gereken sorgulama sorusu. özellikle kişi biraz dindarsa ve başörtülüyse bu soru kesin olarak ona yöneltilir. üstelik bu iki şıklı çoktan seçmeli soruya "hayır" cevabı vermek, bir dahaki seneye öss'ye girmekten daha büyük risklerle doludur. her an soruşturma açılma ihtimali vardır. o yüzden bazı dindarlar da sevgilisine aşkını kanıtlamak için gece havuza atlamak misali eylemler yaparak, aslında kendisinin de "şükür ki müslüman ve tanrıya inancı tam", buna mukabil "atatürk'ün sayesinde özgürlüğün adımı, türk anası payesinde aydın bir türk kadını" ** olduğunu çeşitli mülakatlarla kanıtlamaya çalışır. bazıları bu makbul vatandaşlık sınavından geçer, bazıları geçemez... onlar hakkında bazı iyi niyetli yüksek fetva makamları da "aa bakma öyle olduğuna, çok dindardır, beş vakit namazını kılar ama çok atatürkçüdür" diyerek çevresindeki çağdaş türk kadınlarını ikna etme yoluyla, yobaz olduğundan şüphenilen kişiyi atatürkçülük mülakatından tam notla geçirmeye çalışır.
"evet" demenin insanın başına hiçbir şey getirmediği, tam tersine ülkede yükselmenin temel anahtarı olduğu sorudur. oysa biz biliyoruz ki, bu soruya "hayır" demek bile hakaret sayılıp soruşturma açılma sebebi olabilmektedir.
bu soruya verilen 'hayır' cevabının hemen akabinde 'ataturk olmasaydı böyle rahat rahat yaşayabilecek miydin?' sorusunun gelmesi kuvvetle muhtemeldir...