bir de bu jetonlara para vermeyip sahtesi ile günlerce uğraşmak vardır. efenim hemen tarife geçelim:
öncelikle işbirlikci arkadaşla veya arkadaşlarla okuldan kaçılır. ekibin iki kişiden fazla olması tehlikeli ve gereksizdir ama ilerde gözcü olarak kullanılabilir.
daha sonra, içerisinde domates salçası bulunan teneke kutulardan 3-4 tane edinilir. bu kutuların üst ve alt kısımları sert olduğundan tek kat jeton yapımı için idealdir. hemen ardından bu kısımlar sağlam bir makas yada yan keski ile demir para büyüklüğünde parçalara ayrılır.
daha önceden elimizde kalan 1 adet atari jetonu bu teneke plakalara şekil vermekte kullanılır.*
kıvrımları oluşturmak için tercihen makas ile aralara baskı uygulanır ve tek katlılar hazırlanmış olur. bu teneke kutuların yan tarafları ise ziyan edilmemelidir. besleyici değildir ama 2 ve 3 katlı olarak aynı teknikle hazırlanıp jeton haline getirilebilir. aynı ağırlığı tutturmak çok önemlidir çünkü jetonu attığımız yuvanın hemen altındaki dil, oyundaki jeton sayacını tetikleyen bir düğme görevindedir.
torbalara doldurulan jetonlar ile hedef bölgeye gidilir.* 2-3 deneme sonunda jetonların kullanılabilirliği üyeler tarafından tescillenir. tercihen final fight, street fighter oyunları birkaç kez bitirilir.
olayın farkına varan mekan sahibi sizi kovalar, aralarından yakaladığı birini sağlam bir şekilde döver. ayrıca veletlerin elindeki taze jetonları da alır... bir "b" planı yapılmadığı için plan yarı yarıya tamamlanmıştır.
evet hanımlar bir sonraki tarifte buluşmak dileğiyle... *
köşeli olanları vardı bunların.Bir saat uğaşırdın bilmediğin atariciye gittiğin zaman atmak için jetonu.Şimdi bu jetonları f5 ile alabiliyoruz zira.
(bkz: mame32)
90larda çocuk olmanın en tekonolojik haliydi sanırım. 90 lı yılların başları özellikle, avrupa ve amerikalı yaşıtlarımızdan 10-20 yıl geride kalmış olsak bile doyasıya yaşamıştık bu masumiyeti. yazlık zamanları cafeterya mı yoksa kafeterya mı olduğunu asla çözemediğimiz ortamların kazanç kapısıydı.
ekmek ve gazete almaya gönderilen çocuk, asla para üstü getirmezdi. sorulmazdı da aslında, çok sıkıştırılırsa, dondurma aldım denir, cips aldım denir geçilirdi. nedenini asla anlamadığım bir düşmanlığı vardı büyüklerin bu atarilere ve jetonlara. sanırım, bu oyunlar o zamanlar için asosyallik tehlikesi arz ediyordu. bazı aileler kota koyuyordu hatta, günlük en fazla 5 jeton gibi...
doksanlarda genç olanların karı kız peşinde koştuğu saatlerde, üşüşürdük atarilerin başına. 1000 çocuk o gün çocuklar gibi şendik, koskoca snow brothers boss unu devirdik.
sitede zengin veletlerde vardı tabi. iki üç jeton peşpeşe atarlardı. canları kalmadığında hızlı geri dönüşler için. hatta bu bir statü ölçüsü bile sayılırdı. olum ben senin gibi tek jetonla oynamam! sanırım bunu diyen büyüyünce cool adam oldu ama neyse...
abilerimizin okullarında yerden düşen silgiyi almak için eğilip tanışmaları gibi, yere düşen jetonu alırken kaynaşılırdı karşı cinsle. belki bi an için göz göze gelinir daha sonra tekrar gözler ekrana çevrilir. böyle bir kölelik sistemi gibiydi. aslında herkes kendi yaşına göre yapıyordu köleliğini.
babalarımız kendilerini iskambille verirdi, abilerimiz ablalarımızın yaz aşkı arayışları, bizlerin ise ryu mu keni döver yoksa en iyisi liu kang midir sorunsallarımız vardı. jeton ise nostaljik bi anıdan öteye gidemez artık, bozuk para kumarasında saklanan...