kolpa tanım: türk edebiyatının en önemli şairlerinden.
adamdaki isme bak mnskym! adam, ünlü olmak için doğmuş ya. bu adamın devlet memuru olduğunu düşünebiliyor musun? mümkün değil! ulan yıllardır biriktriyordum içimde nihayet nefretimi kustum. ohhşşş..
Büyük bir şairin koca bir heykeli dikilmiş şehrin ortasına daha yaşarken ve bir çoban da bunu görmüş şehri dolaşırken. Garibine gitmiş, içine dert olmuş; Bir gün şairimiz dağlarda dolaşırken bu çobanla karşılaşır. Muhabbet başlar, şehrin ortasına heykeli dikilen şairle çoban arasında. Çoban bilmemektedir, o şairin şu anda konuştuğu şair olduğunu. Çoban der ki:
Benimle onun arasında ne fark var ki benim heykelim dikilmiyor da onun heykeli dikiliyor şehrin ortasına?
Şair:
(Gökyüzünü göstererek) Şimdi Aya bak diyor. Çoban baktığını söylediğinde:
- Şimdi gözünü kapat ve Ayı öyle görmeye çalış diyor.
Çoban:
- Gözüm kapalı nasıl görürüm ki, diyor.
Şair:
- işte, o sözünü ettiğin şair, gözü kapalı Ayı daha net ve daha güzel görebiliyor, diyor.
Değişir rüzgarın yönü
Solar ansızın yapraklar;
Şaşırır yolunu denizde gemi
Boşuna bir liman arar;
Gülüşü bir yabancının
Çalmıştır senden sevdiğini;
içinde biriken zehir
Sadece kendini öldürecektir;
Ölümdür yaşanan tek başına
Aşk iki kişiliktir.
Bir anı bile kalmamıştır
Geceler boyu sevişmelerden;
Binlerce yıl uzaklardadır
Binlerce kez dokunduğun ten;
Yazabileceğin şiirler
Çoktan yazılıp bitmiştir;
Ölümdür yaşanan tek başına,
Aşk iki kişiliktir.
Avutamaz olur artık
Seni bildiğin şarkılar;
Boşanır keder zincirlerinden
Sular tersin tersin akar;
Bir hançer gibi çeksen de sevgini
Onu ancak öldürmeye yarar:
Uçarı kuşu sevdanın
Alıp başını gitmiştir;
Ölümdür yaşanan tek başına,
Aşk iki kişiliktir.
Yitik bir ezgisin sadece,
Tüketilmiş ve düşmüş, gözden.
Düşlerinde bir çocuk hıçkırır
Gece camlara sürtünürken;
Çünkü hiç bir kelebek
Tek başına yaşayamaz sevdasını,
Severken hiçbir böcek
Hiç bir kuş yalnız değildir;
Ölümdür yaşanan tek başına,
Aşk iki kişiliktir.
kitap fuarı sayesinde tanışma imkanı buldugum, kendisine ismet özel le ilgili soru sorma gafletinde bulundugumu ise , ekabir tavrından ve beni aşşagılamasından anladıgım, gene de tüm küstahlıgına ragmen sevilesi şiirlere sahip şair.**
rastgele şiirlerine bakarken bir şiirinde şu sözleri dikkatimi çeken yazar/şair.
Sevgilim, binlerce kilometreye
Yayılan kalbim
Ve gözyaşlarım
Ve her şeye
Yetişme duygusu.
Bütün romanları
Yutarak
Bütün aşkları
Yaşayarak
Ve çağdaş ve sarsak
Kalbimi
Avutamaz
Ne yağmur...
Ne şiirler...
"nicedir özlemişim
bu rüzgarı
hani doğu'da eser
bahar akşamları
nicedir özlemişim
bir elma ağacının
dibinde oturmayı
nicedir özlemişim
şoseleri,dağları
nicedir özlemişim
bir dosta sarılıp
ağlamayı..."
güzel nice dörtlüklerin sahibi şair.şiir okurunun şiirde felsefi anlamda bir bilgiden,ses ve söz oyunlarından çok daha fazla,yalın ve içten sözlere ihtiyacı olduğunu söyleyen,savunan şahsiyettir aynı zamanda.
bir iki tane adam akıllı şiirin dışında tırt şairdir. ayrıca kafası düz mantıkla çalışan bir insan. kayda değer bir laf etmişliği, farklı bir söz söylemişliği yoktur.
yalnizca, kendisi gibi inanip yasayanlari ve dusunenleri cagdas ilan etmenin sigliginda bir aydin. 2 temmuz icin resmi tatil ve anit isterken, 5 temmuz 1993'teki basbaglari unutan.
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
insan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin
insan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
insan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına
Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiçbir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın
Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana. "
ben mi? evet. çıkıp gidecegim bir gün...
tasasız, gözyaşsız, geride birşey bırakmadan ve birşey beklemeden ilerde...
sadece yağmur sularından pırıl pırıl bir yürek
artık kendi kendinin anlamı ve nedeni olan bir yürekle... **
bugün tüyap kitap fuarı'ndaki söyleşisinde tam olarak şundan bahseden yazar/şair/edebiyat insanı..
"Paris'te bir sabah uyandığımda, aklımda bir dize duruyordu. Nereden, ne zaman gelmişse gelmiş, orada öylece duruyordu. Bir taçyaprağında , pırıl pırıl, saydam bir yağmur damlası gibi. Tertemiz, apaydınlık. Üç sözcükten oluşan bir şiir dizesi: 'güvercin dolu avlular...' Orhan Veli'nin 'istanbul'u Dinliyorum' adlı şiirinden bir dize.
'içimde bir mutluluk, bir sevinç vardı, uyanıp o üç sözcüğü zihnimde bulduğumda. Kendimi, benliğimi bulmak gibi bir şeydi bu... iki yıla yakın bir süredir boğuştuğum yabancı bir dilin, onun da ötesinde, yabancı bir çevrenin ve bu önsözün konusuna girmesi gerekmeyen nice boğuntuların labirentlerinde, neredeyse yitirecek gibi olduğum benliğimi... Anadilin üç güzelim sözcüğünden oluşan bu altın dize, gelip oraya yerleşmiş, bana diyor ki: 'Sen varsın. Çünkü güvercin dolu avlular var..."
hapis ve sürgün yıllarında o zaman 5 yaşında olan kızı için çok güzel şiirler yazmış bir iyi adam. kızıma mektuplar kitabının sayfalarını da kızının yaptığı resimler sürer.
13 Nisan 1942'de istanbul Çatalca'da doğdu. ilköğrenimini Kars ve Çankırı'da yaptı. 1966'de Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Rus Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. 1970'te ismet Özel'le birlikte "Halkın Dostları" dergisini çıkardı. Aynı yıl ingiltere'ye, daha sonra Fransa'ya gitti. Paris'te gece kulübü bekçiliği, otel katipliği, öğretmenlik yaptı. 1972'de Moskova Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde Sovyet edebiyatı üzerine inceleme yaptı. 1974'te Türkiye'ye döndü. istanbul Şehir Tiyatroları'nda dramaturg olarak çalıştı. 1975'te kardeşi Nihat Behram'la birlikte "Militan" dergisini kurdu. "Sanat Emeği" dergisinin kurucuları arasında yer aldı. ilk şiirleri "Ataol Gürus" takma adıyla Yeni Çankırı, Yeşil Ilgaz, Çağrı gibi yerel gazete ve dergilerde yayınlandı. Yükseköğrenimi sırasında Yapraklar, Dost, Evrim, Ataç gibi dergilerde çıkan şiirleriyle dikkat çekti. Bu dönemin şiirlerini biraraya getiren ilk şiir kitabı "Bir Ermeni General" 1965'te basıldı. Gençlik dönemi şiirlerinde Orhan Veli, Attilâ ilhan ve ikinci Yeni şiirinin ortak özellikleri etkin. Gerçek şiir kimliği 1965-1971 arasında Papirüs, Şiir Sanatı, Yeni Gerçek, Yeni Dergi ve Halkın Dostları'nda çıkan şiirleriyle oluştu. Bu şiirlerde toplumcu, etkin bir edebiyat anlayışının örnekleri yer aldı. Toplumcu gerçekçi şiir ilkelelerine yöneldi, şiirini yeni biçim ve tema arayışlarıyla besledi. Çevirileriyle de dikkat çekti. Edebiyat ve kültür üzerine yazdıkları, antoloji ve diğer çalışmalarıyla kuşağının önde gelen yazarları arasına girdi.
ataol behramoğlu; hayatın, sevginin, kendi halinde katil olmanın kuzeyini gösteren bir pusula'dır. ciddiyetin ikramını açıklar: akşamüstü bir kahvede boş boş oturup, durmanın.