Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana
behramoğlu'ndan bahsedince aklıma yahya kemal'in bir hikayesi geldi..
yahya kemal kemalizmin dalkavuklarından behçet kemal çağlar'ın şiirlerini beğenmezmiş.. bir gün çağlar'ın şiir okuduğu bir akşamdan çıkıp arabayla ayrılırken, yahya kemal arabanın ön tarafında behçet kemal arkadaşlarıyla arka koltukta gidiyorlar..
behçet kemal sormuş: üstat bugün nasıldım?
yahya kemal; "iyi" demiş..
behçet kemal yanındakilere dönerek; "bakın üstat en sonunda beni beğendi, bu benim tarihi bir gece oldu" demiş.. üstat arkasını dönmeden; "iyi dedim, şair demedim" diye lafı kondurmuş..
BEN TEK BAŞINA NE YAPABiLiRiM
Ben tek başına ne yapabilirim
Diye düşündü biri
Ve hiçbirşey yapmamaya karar verdi
Ben tek başına ne yapabilirim
Diye düşündü bir öteki
Ve yalnızlığının kuytuluğuna çekildi
Ben tek başına ne yapabilirim
Diye düşündü bir üçüncü
Ve tek başına düşünmeyi sürdürdü
Ben tek başına ne yapabilirim
Diye düşündü yüzbinler
Ve tek başınalıklarını sürdürdüler
Ben tek başına ne yapabilirim
Diye düşündü milyonlar
Milyonlarcaydılar
Ve tek başınaydılar
Bu arada birileri
Onlar adına
Karar vermekteydi
Tek başına olduklarını sananlar
Topluca ortadan kaldırıldılar.
insanlara yaşamayı öğretmek isteyen adam, büyük gönüllü üstat.
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
insan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin
insan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
insan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına
Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiçbir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın
Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana.
Rus edebiyatı hakkında engin bir bilgisi olan, yakın zamanda dostoyevski hakkında yaklaşık bir saatlik belgesel yapmıştır kendileri. Emeğine sağlık demekten alamıyoruz kendimizi.
beni hayal kirikligina ugratan sair. toplumcu gercekcileri okuyalim dedik, bizi siirden soguttu. e ismet ozel'den sonra adami okursan olacagi bu. hele bi mustafa suphi destani var ki bi siir olarak okumak zaman kaybi. siir bir sanattir. biraz ozen gostermek gerekir. antolojisi harika ama. tadindan yenmez. iyi calisma olmus. ellerine saglik.
Bugün doğum günü olan ünlü şair. Halkın dostları dergisi akıllarda kalmıştır. Bir gün mutlaka adlı şiiri onun toplumcu gerçekçi yönünü yansıtan bir beyanname taşır.
"Bir anı bile kalmamıştır
Geceler boyu sevişmelerden;
Binlerce yıl uzaklardadır
Binlerce kez dokunduğun ten;
Yazabileceğin şiirler
Çoktan yazılıp bitmiştir;
Ölümdür yaşanan tek başına,
Aşk iki kişiliktir."
sözleri ile beni benden alan,
taa uzaklara götüren şairdir.
okunmalıdır, şiddetle tavsiye edilir
ve cellat uyandı yatağında bir gece, tanrım dedi bu ne zor bilmece.
öldükçe çoğalıyor adamlar, ben tükenmekteyim öldürdükçe.
hayatımından çıkardığım her insanın aslında benden de bir parça alıp götürdüklerini ve bu parçaların beni hayatından çıkarmış insanlardan kopardığım parçalarla eşleşmediğini farketmemden mesul ataol ustamın ellerinden öper, mahsus selam ederim. dünyada üstüne düşülmemiş ne kadar konu varsa üzerilerine birer muz kabuğu atan bu şairler olmasa zaten yan basmıştık bu dünyada.
Ben mi? Evet. Çıkıp gideceğim bir gün. Tasasız, gözyaşsız, geride bir şey bırakmadan ve bir şey beklemeden ilerde. Sadece yağmur sularından pırıl pırıl bir yürek, artık kendi kendinin anlamı ve nedeni olan bir yürekle.
Yasadiklarimdan ogrendigim bir sey var
Yasadin mi, yogunluguna yasayacaksin bir seyi
Sevgilin bitkin kalmali opulmekten
Sen bitkin dusmelisin koklamaktan bir cicegi
insan saatlerce bakabilir gokyuzune
Denize saatlerce bakabilir, bir kusa, bir cocuga
Yasamak yeryuzunde, onunla karismaktir
Kopmaz kokler salmaktir oraya
Kucakladin mi simsiki kucaklayacaksin arkadasini
Kavgaya tum kaslarinla, govdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandin mi bir kez simsicak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir tas gibi
Dinleneceksin
insan butun guzel muzikleri dinlemeli alabildigine
Hem de tum benligi seslerle, ezgilerle dolarcasina
insan baliklama dalmali icine hayatin
Bir kayadan zumrut bir denize dalarcasina
Uzak ulkeler cekmeli seni, tanimadigin insanlar
Butun kitaplari okumak, butun hayatlari tanimak arzusuyla
Yanmalisin
Degismemelisin hic bir seyle bir bardak su icmenin
Mutlulugunu
Fakat ne kadar sevinc varsa yasamak ozlemiyle dolmalisin
Ve kederi de yasamalisin, namusluca, butun benliginle
Cunku acilar da, sevincler gibi olgunlastirir insani
Kanin karismali hayatin buyuk dolasimina
Dolasmali damarlarinda hayatin sonsuz taze kani
Yasadiklarimdan ogrendigim bir sey var
Yasadin mi buyuk yasayacaksin, irmaklara, goge, butun
Evrene karisircasina
Cunku omur dedigimiz sey, hayata sunulmus bir armagandir
Ve hayat, sunulmus bir armagandir insana
fikirlerine katılmasamda samimiyetinden dolayı takdir ettiğim şairdir.
o dönemde askerlere çanak tutan yanar döner insanları görüyoruz hergün ekranlarda , gazetelerde.