istanbul üniversitesi, edebiyat fakültesi, rus dili ve edebiyatı bölümü hocalarındandır. vaktiyle ismet özel'le birlikte "halkın dostları" ,kardeşi nihat behram'la da "militan" dergisini çıkarmışlardır. puşkin çevirileriyle bilinen behramoğlu'nun, iki ciltlik "türk şiiri antolojisi" adlı bir çalışması mevcuttur.
"bu aşk burada biter" adlı şiiri, 90'lı yıllarda "kumdan kaleler" tarafından bestelenmiştir.
1942, Çatalca dogumludur. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesi Rus Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi. (1966) istanbul Şehir Tiyatroları'nda dramaturg olarak çalıştı. ilk şiiri 1960 yılında Varlık dergisinde çıkmış, okuduğu fakültede bir şiir yarışmasında birincilik kazanmıştır. Evrim, Devinim 60, Şiir Sanatı, vb. dergilerinde çıkmış şiirlerine ismet Özel'le birlikte kurduğu aylık Halkın Dostları dergisinde yenilerini ekledi.
eylül sabahının serinliğini,
yaprakların serinliğini ciğerlerime dolduruyorum.
sessizlik ve serinlik birleşiyor...
yıkanmış güvercinler ve çok uzakta bir tren sesi.
her zaman yeniden başlamak duygusu doğuyor içime.
her uyanışımda; düşmanımı bağışlıyorum,
daha çok seviyorum dostlarımı.
her uyanışımda;
eylül sabahının serinliğini,
yaprakların serinliğini,
yüreğime dolduruyorum...
her babanın çocuğuna okumasını dilediğim bu şiirin sahibi şair.
sevginin önünde
bütün insanları dostun bil, kardeşin bil kızım
sevincin ürünüdür insan,nefretin değil kızım
zulmün önünde dimdik tut onurunu
sevginin önünde eğil kızım.
ataol behramoğlu; hayatın, sevginin, kendi halinde katil olmanın kuzeyini gösteren bir pusula'dır. ciddiyetin ikramını açıklar: akşamüstü bir kahvede boş boş oturup, durmanın.
13 Nisan 1942'de istanbul Çatalca'da doğdu. ilköğrenimini Kars ve Çankırı'da yaptı. 1966'de Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Rus Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. 1970'te ismet Özel'le birlikte "Halkın Dostları" dergisini çıkardı. Aynı yıl ingiltere'ye, daha sonra Fransa'ya gitti. Paris'te gece kulübü bekçiliği, otel katipliği, öğretmenlik yaptı. 1972'de Moskova Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde Sovyet edebiyatı üzerine inceleme yaptı. 1974'te Türkiye'ye döndü. istanbul Şehir Tiyatroları'nda dramaturg olarak çalıştı. 1975'te kardeşi Nihat Behram'la birlikte "Militan" dergisini kurdu. "Sanat Emeği" dergisinin kurucuları arasında yer aldı. ilk şiirleri "Ataol Gürus" takma adıyla Yeni Çankırı, Yeşil Ilgaz, Çağrı gibi yerel gazete ve dergilerde yayınlandı. Yükseköğrenimi sırasında Yapraklar, Dost, Evrim, Ataç gibi dergilerde çıkan şiirleriyle dikkat çekti. Bu dönemin şiirlerini biraraya getiren ilk şiir kitabı "Bir Ermeni General" 1965'te basıldı. Gençlik dönemi şiirlerinde Orhan Veli, Attilâ ilhan ve ikinci Yeni şiirinin ortak özellikleri etkin. Gerçek şiir kimliği 1965-1971 arasında Papirüs, Şiir Sanatı, Yeni Gerçek, Yeni Dergi ve Halkın Dostları'nda çıkan şiirleriyle oluştu. Bu şiirlerde toplumcu, etkin bir edebiyat anlayışının örnekleri yer aldı. Toplumcu gerçekçi şiir ilkelelerine yöneldi, şiirini yeni biçim ve tema arayışlarıyla besledi. Çevirileriyle de dikkat çekti. Edebiyat ve kültür üzerine yazdıkları, antoloji ve diğer çalışmalarıyla kuşağının önde gelen yazarları arasına girdi.
hapis ve sürgün yıllarında o zaman 5 yaşında olan kızı için çok güzel şiirler yazmış bir iyi adam. kızıma mektuplar kitabının sayfalarını da kızının yaptığı resimler sürer.
bugün tüyap kitap fuarı'ndaki söyleşisinde tam olarak şundan bahseden yazar/şair/edebiyat insanı..
"Paris'te bir sabah uyandığımda, aklımda bir dize duruyordu. Nereden, ne zaman gelmişse gelmiş, orada öylece duruyordu. Bir taçyaprağında , pırıl pırıl, saydam bir yağmur damlası gibi. Tertemiz, apaydınlık. Üç sözcükten oluşan bir şiir dizesi: 'güvercin dolu avlular...' Orhan Veli'nin 'istanbul'u Dinliyorum' adlı şiirinden bir dize.
'içimde bir mutluluk, bir sevinç vardı, uyanıp o üç sözcüğü zihnimde bulduğumda. Kendimi, benliğimi bulmak gibi bir şeydi bu... iki yıla yakın bir süredir boğuştuğum yabancı bir dilin, onun da ötesinde, yabancı bir çevrenin ve bu önsözün konusuna girmesi gerekmeyen nice boğuntuların labirentlerinde, neredeyse yitirecek gibi olduğum benliğimi... Anadilin üç güzelim sözcüğünden oluşan bu altın dize, gelip oraya yerleşmiş, bana diyor ki: 'Sen varsın. Çünkü güvercin dolu avlular var..."
ben mi? evet. çıkıp gidecegim bir gün...
tasasız, gözyaşsız, geride birşey bırakmadan ve birşey beklemeden ilerde...
sadece yağmur sularından pırıl pırıl bir yürek
artık kendi kendinin anlamı ve nedeni olan bir yürekle... **
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
insan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin
insan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
insan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına
Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiçbir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın
Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana. "
yalnizca, kendisi gibi inanip yasayanlari ve dusunenleri cagdas ilan etmenin sigliginda bir aydin. 2 temmuz icin resmi tatil ve anit isterken, 5 temmuz 1993'teki basbaglari unutan.