hafızama kazılmış, askeriye de öğrendiğim bir küfürdür. *
askerliğin henüz ilk zamanları, yaklaşık bir aylık falan askerim, yemeğe bile yaklaşık 150 kişilik bir grup olarak uygun adımda gidiyoruz. elbiselerimiz falan daha gıcır gıcır (biraz büyükler ama olsun), sağımızda solumuzda kendilerini o birliğin en rütbeli komutanı sanan çavuşlar yürüyor.
aralarından bir tanesinde de düdük var, her sol adımda bir kez düdük çalıyor (en üst devreleri oydu, en sevdiği şey bölük yürürken düdük çalmaktı) aramızda geçen ilk diyalog aynen şöyle gelişti.
ç- çavuş (düdüğü olan)
b- ben
ç- soool.. soool.. soll saaağğ, layn.. alooo.. lan at yarraaa, sana diyom lan, öğrenemedin mi lağn yürümesini sen daha? sana diyorum oglum.
b- ben mi komutanım. (o zaman s.ke s.ke komutanım çekiyoruz tabi, acemi birliği ne de olsa)
ç- sana diyom sanaaa, düzelt adımını.
adım düzeltilir, çavuş adımımı düzelttiğimden emin olduktan sonra düdüğünü tam ağzına götürüp uzaklaşacakken yine o sevdiği küfürü savuruyor.
ç- bozma bi daha, at yaraa..
bi sus, cevap verme, yürüsün gitsin değil mi? ama yook kaşınıyorum.
b- sağol komutanım
sağol dememe bir anlam veremeyen çavuş, biraz duraksadıktan sonra,
ç- neye sağol diyon la sen?
b- komutanım at yaraa dedin ya, iyi bişey gibi geldi bana.
bölükte bir yandan uygun adım yürüyüp bir yandan bu konuşmayı duyanlar gülme krizine girmiş, çavuş şaşkın.. benim kalp atışlarım hızlanmış, sanki zaman normal akmıyor slow motion yaşıyorum o anları.. derken çavuşun kükremesiyle hayatın akışı normal hızına dönüştü.
ç- bölük duuurr.
suratı kızarmış bir şekilde bana doğru döndü, ama asıl kızdığı gülme krizine giren lavuklar tabi.
bizzat görmüş olduğum ve asla unutamadığım bir yarak türüdür. görmeyenlerin algılamasının imkanı yoktur. yazlıkta boş arsada maç yapıyoruz arka taraftada bir at otluyor işte. top kaçtı o tarafa. topu almaya gittim eğildim tam kafamı kaldırıyorum... of devamını anlatamayacağım.