en basit örneklerini yaşasak bile farkında olmayız örneğin: yatakta gözler kapalı yatarken diyelim duvar sağınızda ama siz onu his olarak solunuzda hissediyorsunuz ya da kolunuz kafanızın yanında duruyor olsa bile onu başka yerde hissediyorsanız astral seyahat yapabilmeye elverişli olduğunuzu çağrıştırabilir.
ne kadar doğrudur bilmem ama yöntem olarak çıplak yatıp, kuzeye doğru kafamızı koymamız gerektiğini söylerler. *
gece insanın bedeni uyurken ruhu uyumaz. bu esnada bazen insanın ruhuna gelecekten kupleler gösterilir. tabi ki Allahın izni ile. ruh'a gösterilen o an sonradan yaşanılırken insan o anı sanki eskiden yaşamış gibi olur. bunada dejavu diyor insanlar. astral seyahat ise o geleceğin gösterilmesi anında bünyenin hissettiklerinden başka birşey değil. ama saçma sapan kaynaklarda abartıldığı gibi olduğunu zannetmiyorum. doğru yerden araştırılırsa hakkında daha doğru bilgi edinilebilir.
eger astral seyahat yasanabiliyorsa cennet ve cehenem de yasanacaktir diye düsünmeden edemiyorum.aksi takdirde ruhun cehennemde ateslerde yanmasini hissetmek nasil olacaktir?
belkide bir çoğumuzun bilinçsiz olarak yaptığı şeydir. uykudan düşermişçesine uyanmak lusid rüya'nın bitişidir. lusid rüyada iken rüyanızı yönetebilirsiniz. astral seyahat ise lusid rüyanın bilinçli bir şekilde gerçekleştirilmesidir.**
(bkz: astral travel)
sadece gerçekleşeceğine inanmak değil aynı zamanda inançlı olunmasını gerektiren, bilinçli bir şekilde ruhu bedenden ayırma olayıdır, hatırlananlar sabah kalkıldığında rüya şeklinde olduğundan inanması güç gelebilir ve o ana girişteki kulakta ki çınlama, uğultu, terleme ve yüksek dozdaki heyecandan dolayı tamamlanması güç olan hadisedir.
edit : ayrıca ruh ve kalp sağlığında problem çıkması mümkündür. bu devrin ruh bilinciyle yapılması önerilmeyendir.
bu başlık altında, çok kişinin yaptığını iddia ettiği şeydir.
ancak astral seyahatin en akılda kalan yönü olan ve astral çıkışın gerçekleşmesinin ardından etrafta görülen envai çeşit garip varlıklardan veya etraftan gelen o adamın altına sıçtıran seslerden neden bahsedilmemiştir?
ruh mu var ki seyahati olsun diye düşündüren hödük. bugün sözdebilimi bırakıp gerçek bilime bakarsak ruh sandığımız tüm işlevleri sinir sistemi ve onun en önemli öğesi olan beyin organi gerçekleştirmektedir, ve düşünce refleks duygu vb. herşeyi sinir sistemi ve üzerindeki elektrokimyasal değişikliklerden ibarettir. dolayısıyla ruh göçü seyahati tarzı martavallarda kökeni psikolojide yatan olgulardır. inanmayınız efendim, neyinize lazım böyle abukluklar.
kişinin rüyada olduğunu anlamasından sonra (bkz: lucid dream) gerçekleştireceği eylemdir, birçokları lusid aşamasını geçer ama düşüncesinden doğan şeylerden korktuğu için hemen ayılmaya çalışır, çevik ve uyarılmaya yönelik tepkiler vermeden sakin kalabilen kişinin başarabileceği olaydır. sakinlik bu olayın baş kahramanıdır, seyahat sırasında da bunu korumak gerekir aksi halde beyin ağır travmalara maruz kalabilir, acele ve panik yapanlar beyinlerini uyandırabilirler ama bedenleri hala uykuda olduğu için anlaşılmayan bi ağırlıkla karşılaşırlar, bu da halk arasında
(bkz: karabasan)
tam çıkacakken yolda geri döndüğüm durumdur. astral seyahatin ilk belirtileri vücuttaki karıncalanmalardır. genelde uykulu zamanlarda olur. sabaha yakın bir saatte uyandıysanız yarı uykulu bir şekilde astral seyahate çıkmak kolaylaşır. o karıncalanmalardan sonra tırsıp kendime geldim mecburen.
dikkat edilmesi gereken seyahat türü. özellikle tuvalet konusunda. tuvaletinizi mutlaka önceden yapın, yoksa astral seyahatiniz sırasında yapacağınız çiş yüzünden yataktan kalkamayabilirsiniz. ne de olsa eşşek kadarsınız, utanırsınız di mi?
--spoiler--
Beden dışı deneyimler diye adlandırılan bir fenomen var. insanlar ölüme çok yaklaştıklarını, ruhlarının vücutlarından ayrıldığını ya da "astral" seyahatler yaptıklarını söylüyorlar.
Yıllar yılı metafizikçilerin konusu oldu bu olay. Bu tür şeylere inananlar her yerde yazdılar konuştular bunu, inanmayanlar ise bıyık altından güldüler. Taa ki biliminsanları bu olaya el atıp incelemeye karar verene kadar.
Bu konuda araştırma yapan en bilinen isimlerden biri Olaf Blanke adlı isviçreli bir nörölog. Esasen Blanke'nin amacı beden dışı deneyimleri araştırmak değildi tabii ki. Epilepsi gibi beynin elekriksel düzeninin bozulmasına neden olan hastalıkların, bu tür iddiaları da beraberinde getirdiğini gördüğünde araştırmaya başladı. Blanke beynin temporal lob ve pariyetal lobunun birleştiği noktanın sağ tarafını elektrodlarla uyardı. Denekler bu uyarımlar esnasında vücutlarının tamamını algılamaya devam ettiler ama ilginç bir şekilde sanki vücutlarının dışından bir yerlerden algılıyorlarmış gibi hissediyorlardı.
Sağ temporal-periyatal birleşim bölgesinin insanların görsel-mekansal algılama üzerindeki etkileri zaten biliniyordu. Yapılan deneyler bunu kesin bir şekilde kanıtladığı gibi beden dışı deneyimlerin neden kaynakladığı sorusuna da bir cevap oluşturdu.
Aynı deneyler elektrodlar yerine manyetik uyarımlarla yapıldığında da benzer sonuçlara ulaşıldı ki artık beynimizin bu bölgesinin bu tür iddialara sebep veren algılamaların kaynağı olduğu kesinleşti.
Zaten bu iddiaları gündeme getiren kişiler bizleri kandırmaya falan çalışmıyorlardı. Gerçekten de vücutlarının "dışına çıktıklarını hissediyorlardı". Zaten bu kişlerde bu hisleri travmatik bir olay sonucunda, kaza ya da epilepsi nöbeti gibi, yaşıyorlardı. Bilmedikleri şey bu olayın beyinlerinin kendilerine oynadığı bir oyun olduğu idi
--spoiler--
kaynak: http://www.donusumkonagi....yahate_bilimsel_bir_bakis _