sosyal medyayı çok da önemsemeyin. kendi hayatınızı başkalarıyla kıyaslamayın, siz hayatı yaşamaya bakın. kendi bildiğiniz gibi. kitap okumayı çok seviyorsanız kitabınızı alıp parkta, çocukların içinde okuyun mesela.
mesela şöyle başlayalım;
bir - şikayet etmekten vazgeçmek. hepimiz günün her anı her olaydan şikayet eder bir vaziyetteyiz ve bu şikayetlerimiz biz farkında olmasak da bizim hep haklı olduğumuz küçük gezegenimizde bizi yalnızlaştırıyor. insanlardan, olaylardan, durumlardan şikayet etmek yerine diyalog kurup çözmeye çalışmak hepimize iyi gelecektir.
iki - konforlu alanlarımızdan sıyrılmak. evimiz gibi, odamız gibi kimseye karşı sorumluluklarımızın olmadığı ve kendimize karşı kendimiz gibi olduğumuz alanlar konforlu alanlarımızdır, bu alanlardan çıktıktan sonrası risktir, kaygı doğuran bir süreçtir, toplum içerisinde örselenebiliriz, esprimize gülünmeyebilir, tartışabiliriz, dışarı çıkınca da canımız sıkılabilir, arkadaşlarımızın yanında da bunalabiliriz... tüm bu ihtimaller risktir ve bu ihtimalleri ön planda tutmayıp konforlu alanımızı terk etmemiz gerekmektedir, çünkü kafamızdan geçen düşüncelere ve ağzımızdan çıkan kelimelere dikkat etmemiz gerekiyor, özünde her biri "gerçekleşmek" üzere varlar.
Gerekli olandır.
Hazır havalar da ısınıyor, çık dışarı gez gönlünce. Sahil kenarında yürü, bisiklet sür, ormanda yürüyüş yap, git kafeye kahve iç. Hoşuna giden ne varsa yap. Bu kadar basit.
Çevrene bakmak. Her gün geçtiğin yolda bir kedi yahut köpeğe günaydın diyebilmek ona sevgiyle bakabilmek. Etrafında yeşeren ağaçların farkına varmak.
Gerisi zaten kendiliğinden gelir. Havalar da ısındı muhabbetini devam ettirebil yeter. Ama işte bunu yapabilmek için öncelikle havaların ısınıyor olduğunun farkında olmak gerek.
kurtulmak istenilen bir durum olmamalıdır.
sahte ilişkiler boş arkadaşlıklar alacağına asosyal olunsun.
illa kurtulacağım deniliyorsa önce çelik yelek takılmalıdır sırtından vuran olursa kurtulma şansı olur.