gurbette insanın yüzüne tokat gibi inen şeydir be sözlük. elin telefona gider gider geri gelir en sevdiklerini bile fazla rahatsız etmemek adına. daha dün muhabbet ettik fazla sıkmayalım insanları diye frenlersin kendini. boş zaman felaketlerin en büyüğüdür be sözlük. eş dost şunu yap bunu yap şöyle sosyalleş böyle sosyalleş der durur da beceremezsin be sözlük.
sorun bende mi? öyleyse bile bu neyi değiştirir? yalnızken mutluluk mümkün mü? tarzı sorular her gün onlarca defa geçer aklından.
dostlar kendine bi hayat kurmuş yaşıyordur da senin hayatın sadece dostlardır be sözlük.
asosyal diye tabir edilen insanlar genellikle donnie darko izleyip mad world dinledikten sonra depresif kişilik katsayılarını arttırırlar ayrıca intihara meyilli bir yapıları vardır. lakin özünde hepsi genel kültür seviyesi yüksek insanlardır çünkü hep okuyup kendilerini geliştirme gayesine sahiplerdir. güzeldirler, hoşturlar. (bkz: ben)
insanlar asosyallikle antisosyalliği birbirine fazlasıyla karıştırıyor.
şöyle ki;
asosyal, insanlarla iletişime geçmeye korkan son derece içine kapanık, özgüven eksikliği fazlasıyla olan şahıslarda görülür.
antisosyal, insanlardan nefret eden, toplumdan uzaklaşmaktan haz duyan, kendi fikirlerinin üstüne fikir tanımayan insanlarda görülür.
gel gelelim yan etkilerine; iki özellikten birine sahipsen bil ki hayat sana mutluluk hormonlarını uzak tutacak.
o yüzden kır zincirlerini koçum.
çoğu kişi tarafından yanlış bilinen kavram. Asosyallik psikolojik bir rahatsızlıktır. Toplum içinde tedirgin olmaktır. Toplumdan kaçıştır. Zamanı olmadığı için sosyal olamayana asosyal denmez.
iyi bir şeydir.
asosyal olmak dışarı çıkmamak değildir dışarı çıkma korkusu agorafobi o başka bir şey. asosyalim asla sinemaya yanımda biriyle gitmem çünkü hangi filme gireceğim kararına birinin bulaşmasını istemem. ikinci bir kişiyle yan yana yürümek bile beni sıkar sanki o'nun tüm sorumluluğu bana yüklenmiştir. vaktiyle arkadaşın biriyle gülhane'de konserler hala varken bir gittik adi herif yüzünden murat çobanoğlu-mahzuni şerif konserinin tamamını seyredemedim. kimsenin hadi şurada oturalım yoruldum demesini çekemem.
ha gelelim şu yaşanmışlık lafına. o ne lan. aklımın başına gelmesi için birilerinden kazık yememe gerek yok hazır kazık yemişlerin durumuna bakıp ders çıkaracak üstün zekaya sahibim çok şükür.
bazen seçim bazen istemsizdir. istemsiz olanı berbattır. ancak seçim olanı insanı çok rahatlatır. yinede problem olmadığı anlamına gelmez. (bkz: Sheldon Cooper)
dışarı çıkmayalı bugün 8 gün oldu. sakalım batmaya başlayınca mecburen berbere gittim. dışarı çıkmamak için sigarayı kartonla alıyorum. dışarının havası öksürtüyor beni. alışık olmadığımdan ciğerlerimi yakıyor. evden çıkmayınca canını sıkacak birileriyle de karşılaşmıyorsun. oh mis.
sokağa gün aşırı çıksam ancak o şekilde biraz tat veriyor dışarıdaki hayat. onunda tek nedeni penceremden soluduğum temiz havanın asosyal akciğerlerime yetersiz gelmesi.
tek korkum ise evde kaldığım o bir günün altı güne dönüşmesi..
o altı gün dolmuşda insanların boş konuşmalarını duymamak, binenlerin oturanlara oturanların aynısını binenlere yaptığı anlamsız bakışlara şahit olmamak.
yolda yürürken karşıdan gelen insanın istem dışı bakışlarına neden aramamaktır..
içip yürümek bunları yazmak o zaman insanlara birşeylerle meşgul olduğunu onların anlamsız bakışlarında neden aramadığını onları umursamadığını göstermek ama çoğu zaman ayık kafaylada yaptığım bir mevzudur görmezden gelmek için telefondan medet ummak. onları görmektense tuşlarla oynamak..
kendilerini yazman için temiz oksijenle doldurduğun bu kafayı bir iki saat yaşaman yeter güne ihtiyacın yok.
ama içmeden imkansız..
herkese renkli günler