Arkadaşı bir yere davet ettiğinde gitmeye üşenen, evindeyken kendini olduğundan rahat hisseden hayatı fast food olan büyük ihtimalle bilgisayar kucağında televizyon karşısında yemek yerken telefonla uğraşan insan çeşitidir.
gündüz uyuyup, gece uyanık olmak en sevdiğim şeydir. sessiz, sakin, kimse yok. film izlerim, güzel filmler. bazen okula giderim. yalnız olmayı sevdiğimi söylemiyorum ama yalnızım, kendiliğinden oldu böyle. makarna almaya gitmem. annem kargoyla yolluyor. çünkü odamdan çıkmak istemiyorum. burada kendi düzenim var, her şey kontrolüm altında, istediğim gibi, mutluyum. 2-3 haftadır sınıfımdaki insanlarla bir yerlere gidiyorum, eğlenemiyorum. ben mutluyum böyle.
eskiden asosyallik diye bir kavram olduğunu sanmıyorum. yani, bundan 100 sene öncesini bir düşünsenize. ne bilgisayar var, ne radyo ne de televizyon. e insan bütün vaktini ailesiyle geçirmekten de hoşlanmaz. hele ki ergenlik ve sonrası döneminde. ne zaman ki teknoloji gelişmeye başladı, asosyallik o zaman başgösterdi diye düşünüyorum. herhalde ilk önce radyo ile başlamıştır bu durum. insanlar radyo dinlemek için evden çıkmıyor olmalılar. daha sonra telefon, televizyon, bilgisayar, internet... yani teknolojinin gelişimiyle orantılı asosyallik baş gösteriyor. 100 sene önceki insan bugün olsa, bütüngün evde bırak. aylarca bırak. yaşamaya devam edebilir. 1000lerce televizyon kanalıyla, 1000lerce bilgisayar oyunuyla ve sınırsız bir internet gelişimiyle birlikte. hayatının sonuna kadar yaşayabilir. teknoloji ilerlemeye devam ettikçe asosyalliğinde aynı orantıda artacağı muhtemel bir olaydır.
Teknolojinin gelişmesiyle beraber hayatlarını seviyeli bir yalnızlıkla sürdüren, insan ilişkilerinde tedirgin, genellikle sanal dünya (internet, pc-konsol oyunları vb.) bağımlılığı olan bireylerdir.
Bu durumu genç yaşta yaşayan bireyler dışarıda geçirmediği her güzel günün elinden tutamadığı her güzel kızın, zamanında tadamadığı her zevkin pişmanlığını ilerleyen yaşlarında hissedecektir.
en çok aile baskısına maruz kalan insanlardır. bazı insanlar toplum içinde fazla takılmayı sevmezler. bu da sanki garip bir anormallikmiş gibi algılanır aile fertleri arasında. sonra sen niye böyle oldun, hiç arkadaşın yok, git dışarı biraz gez tarzı insanı kırıcı laflara maruz bıraktırır.
insanların yapmacıklığı ve samimiliğinden bıkarsınız. içine kapanırsınız. bilgisayarınız, kitaplarınız ve filmler en iyi arkadaşlarınız olurlar. asosyal insanlar fedakar, hayvansever ve merhametli insanlardır; sadece insanları anlayamazlar. iyi kalpli ve fedakar oldukları için insanlar onu sömürmeye çalışırlar. işleri düştüğünde gelirler (ders notları, bilgisayar oyunları ve programları vs.)
asosyal insanların kendilerine yarattıkları apayrı bir dünya vardır ve bu dünyaya kimseyi sokmaz. aşkını, nefretini, sevincini içinde yaşar. paylaşacak birileri yoktur çünkü. kendini geliştirir; geniş müzik bilgisi ve harika film arşivleri vardır.
bilinenin aksine çoğunlukla eziklik asosyalliğe itmez. birçok örnekte asosyallik bir seçimdir. kendini dış dünyadaki insanların samimiyetsizliği gibi olumsuz özelliklerinden sakınmak isteyen bireylerin bir tercihidir.
Herhangi bir ortamda bulunsa bile fazla konuşmaz. Çoğu zamanını tek başına film,dizi veya oyun oynayarak geçirir. çoğu durumda sevgilisi yoktur. Hayata karamsar bakmaya başlar bazı şeylerden umudunu kesmiştir. en önemlisi kişilik bozukluğuna doğru yol almaktadır.
(bkz: kendimden biliyorum)
hayatı genelde pc,oyun,playstation,tv başında geçiren, sosyallik adına birşey yapmayan yapsa bile yılda 1-2 kere yapan, karşı cins ile iletişim kurmayan,kuramayan ( isteyip kuramıyorsa çekingen kişilik bozukluğu olabilir ) az sayıda gerçekten çok az sayıda arkadaşı olan, yaşadıkları güzel şeyleri bile paylaşacak az kişisi olan hatta bazen paylaşacak kimsesi olmayan onları sözlük, sosyal medya gibi yerlerde paylaşma ihtiyacı duyan kişilere tabirimce asosyal denir.