aslında hayat, kavga. hepten kavga, yekten kavga. kimisi koşar, kaçanı kovalamak için, kimiyse kaçar, kovalayana tutulmamak için.. kimi, kimi sever, kimi aşık olur, kimi sevdanın yanıklığını haykırır, kimiyse ssevilir, kaçar, şımarmadan duramaz..
yani aslında hayat, ölüme kadar aynı yapbozu oynamak.. herkes bir parçasını koyar, farklı da olsa parçalar, insanlar.. hayat bu; yapbozundan tutmayanı parçalar.. aslında hayat, basit. sırtını dönsen çözermişsin gibi. ama bazen hayat, hemen ardındakini bulmak için, yusyuvarlak dünyayı boydanboya turlamak..
aslında hayat, bence'dir.. herkese göre, bence'si vardır bu meretin.
sorgulamamak, üstüne gitmemek, kızdırmamak lazım. bir süre sonra doğrusunu bulduruyor. büyümesi lazım dediğim.
düşündüğümde ergenlik dönemini yaşayan genç gibi "aslında hayat"
yedigimiz kaziklari yas ilerledikce anladigimiz ama ozamanda o eski dincligimizin yada eskiye donme olasiligi olmadiindan dolayi bi sikinti yasama durumudur.
Hep şimdi elinde olmayanın elde edileceği günün hayaliyle yaşanan, büyük çoğunluğu istemesekte yapmaya mecbur olduğumuz şeylere verilen ve özgürlügumüzünde çoğunlukla can sıkıntisiyla geçtiği gelip geçici bir rüya.