beyin kanaması şüphesiyle hastahaneye kaldırılmış pkk muhibi, ergenekon suçlamaları destekçisi, "sözde aydın" cihangir gülü.
Şifa mifa dileyemiyorum.
Umarım hayatını türkiye dışında bir daha türkiyeye adım atamadan noktalar, eee kimlerin hizmetindeysen ekmeğini de onlardan isteyeceksin..
aslında iyi bir yazar. politik nedenlerle başı derde girdiğinde tanınmaya başlanan ve bu fırsatı sonuna kadar götürmeye çalıştığı için kırgın okurlar edinen yazar. Ve son zamanlarda şizofrenik belirtiler göstermeye başlayan, bulutların üstünde uçan yazar.
Fizik ile uğraşırken de yazarlıkla ilgilenmiş, henüz çok genç yaşta kısa öykü denemeleri olmuştur. Kabuk adam adlı ilk romanı bilgilendirici ve sürükleyicidir. Bir sahilde defalarca dolaşıp Yeni şeyler bulmak gibidir.
istanbul Amerikan Robert Lisesi'nin ardından Boğaziçi Üniversitesi'nde Bilgisayar Mühendisliği ve Fizik bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitenin Fizik bölümünde yüksek lisans eğitimi aldı ve asistanlık yaptı. 1991-1993 yıllarında Cenevre'de Avrupa Nükleer Merkezi'nde Higgs bozonu üzerine çalıştı.
Türkiye'ye döndükten sonra bir süre istanbul'da Afrikalı göçmenlerle yaşadı.[4] Fizik doktorası yapmak üzere Rio de Janeiro'ya giden Erdoğan, iki yıl devam ettikten sonra doktora çalışmasını yarıda bırakarak yazarlığı seçti ve iki yıl daha Güney Amerika’da yaşadı.
1994'te ilk kitabı Kabuk Adam, 1996'da ilk öykü kitabı Mucizevi Mandarin yayımlandı. isveç'te büyük yankılar uyandıran Mucizevi Mandarin, Mourakabi, Joyce Carol Oates ve Vaclav Havel ile birlikte yılın kitapları arasında yer aldı. 1997'de Deutsche Welle'in düzenlediği yarışmada Tahta Kuşlar öyküsüyle birincilik ödülü aldı. Öykü, dokuz dile çevrildi.
Erdoğan, 1998'de Türkiye'ye döndü ve ikinci romanı Kırmızı Pelerinli Kent'i yayınladı. Brezilya'ya giden bir Türk kızının Rio de Janeiro'da yabancılık çekmektense şehri keşfetmesini anlatan eser, özellikle iskandinav ülkelerinde ilgi gördü; Norveç yayınevi Gylendal'ın “popüler olmayan ama edebiyatın omuriliğini oluşturacak kadar önemli eserler veren” yazarların yapıtlarına yer veren Marg (Omurilik) serisine girdi.
1999-2000 yıllarında Radikal gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Köşe yazıları "Bir Delinin Güncesi" ve "Bir Kez Daha" adlı kitaplarında toplandı.
MEET bursunu kazanarak Fransa'ya St.Nazaire'deki Yabancı Yazarlar Evi'ne davet edildi.[9] Üzerinde çalıştığı "Hayatın Sessizliğinde" adlı şiirsel- düzyazı metni burada tamamladı. "Hayatın Sessizliğinde" metninin bir bölümü kitap haline getirilmeden önce Milano'da Piccolo Tiyatrosu'nda sahnelendi.[10] Ayrıca kitaptan bölümler, dans tiyatrosuna dönüştü.Bir çok okuma günü, bienal, festival ve toplantıya katılan Erdoğan, 2005 yılında Fransız edebiyat dergisi Lire tarafından "geleceğin 50 yazarı" arasında gösterildi. Aynı yıl kitap olarak yayımlanan ve Erdoğan'ın yazarlığında bir dönüm noktası kabul edilen Hayatın Sessizliğinde, Dünya Yayınları tarafından düzenlenen yılın kitabı ödülünü kazandı.
2010 yılında yayımlanan "Taş Bina ve Diğerleri" adlı kitapta işkenceyi anlattığı öyküleri bir araya getirdi. Bu eseriyle Sait Faik Hikâye Armağanı'nı kazandı.
2010-2011 yıllarında tekrar Radikal'de köşe yazarlığı yapan Erdoğan, Nisan 2011’de Özgür Gündem gazetesinde köşe yazarlığına başladı.
Literaturhaus ve Uluslararası PEN Kulübü'nün değerlendirmesiyle[15] 2012 "Zürih kent yazarı" seçildi ve altı aylık bir burs alarak kent üzerine yazıp okuma günlerine katılmak üzere Zürih'te yaşadı. 2013 yılında Norveç'te kadınların seçme ve seçilme hakkını elde edişinin 100. yılı adına konan "Sınırda Sözcükler Ödülü" (Ord i Grenseland Prisen)'ne layık görüldü.
2016 yılında Özgür Gündem gazetesine yönelik yapılan soruşturmada silahlı terör örgütü üyeliği ve halkı kışkırtmak iddiasıyla tutuklandı. Tutukluluğu devam eden Erdoğan, isveç Pen tarafından sürgünde, tehdit altında ya da cezaevinde bulunan bir yazar ya da gazeteciye verilen Tucholsky Ödülü'ne layık görüldü.
Adını duyduğumda beni heyecanlandıran nadir yazarlardan.
Nitekim "sıfır noktasına varan herkesin bildiğini o da biliyor artık, insanın yoluna çıkan bütün cesetler, onu tek bir yerinden, en zayıf yerinden vurur: kendi içindeki cesetten."
Bu ülke vakti zamanında çok sayıda yazarı, çizeri, düşünce insanını içeri attı, sınır dışı etti hatta öldürdü ama bugüne kadar hep ön plana çıkmaktan Korkmadılar artık anlayın bunun gibi yaptırımlar çözüm değil . Düşünceye saygı duymayı öğrenin artık.
"Hayati boyunca doğru dürüst kitap okumamış, kaba sözcükler ile hayata bakışını perçinleştirmiş, empati yoksunu, evrensel kültüre yabancı insanlar tarafından en güzel düşünceleri taşıyanlar cezalandırılıyor.
insan en çok buna üzülüyor, beyinlerin eşit olmadığı bir arenada en zayıf fikirler dünyaya hükmediyor. Ne ile peki? Zor ile, silah ile, kaba kuvvet ile, bomba ile, küfür ile, kıyım ile, adil olmayan adalet ile."
Hayatım boyunca okuduğum yüzlerce kitabı, dinlediğim insanları, anlamaya çalıştığım kavramları düşündüm; fizik, edebiyat, felsefe, tarih. Hepsinden geriye kalan tortu, bir avuç kumdan daha fazla değildi. Yirmi beş yıl boyunca, yaşamın özüne ilişkin hiç ama hiçbir şey öğrenmemiştim. Beni, kendimi, temelden ilgilendiren bir soruyla yüzleşmiş miydim gerçekten? Bu çeyrek yüzyılı, tek bir ağacı sabırla izlemeye adasaydım, kesinlikle daha bilge biri olmuştum bugün...
Aslı Erdoğan-Kabuk Adam
Kabuk adamla tanıyıp,diğer kitaplarının hepsini yaklaşık iki haftada sömürdüğüm gözlerinden hüzün akan yazar. Evet, hüzün bir lükstür ve hayat bu kadar hüzünlüyken insan hep sarhoştur,hep hüzünlü...
ilki bu yıl verilen, uluslararası edebiyat ödülü " Ord i Grenseland Prisen-Sınırda Sözcükler Ödülü " yazar Aslı Erdoğan'a verildi.
isveçli ve Norveçli yazar, yayıncı ve akademisyenlerden oluşan, PEN Genel Sekreterinin de katıldığı jüri, Aslı Erdoğan'ı romanlarının yanı sıra köşe yazılarındaki politik duruşu ve ahlaki adanmışlığı nedeniyle ödüle değer bulduğunu açıkladı.
Norveçli kadınların seçme ve seçilme hakkını elde edişinin 100. Yılı adına konan bu ödülün, yapıtları ve görüşleri yüzünden baskılara maruz kalan, kadın olmanın dışlanmışlığını yaşayan bir yazara ya da şaire verilmesi kararlaştırıldı. Norveç'te toplanan jüri, Neval al Saddavi, Slavenka Drakulic ve Aslı Erdoğan'ı, " özgürlük ve eşitlik için savaşan ", cezaevi, sürgün vb. deneyimleri atlatmış kendi ülkelerinin dışında daha çok tanınan bu üç kadın yazarı Frederikstad'a davet etti ve büyük ödülü Aslı Erdoğan'a verdi.
Jüri kararının gerekçesi olarak, " Şiirsel olduğu kadar büyülü diliyle de, Aslı Erdoğan romanlarında, denemelerinde ve köşe yazılarında, şiddet dolu, tehditkâr bir dünyada, ezici, yok sayıcı bir sistemde kadın olma deneyimini yakalayabilmiş ve ustalıkla aktarabilmiştir. Nefret, dışlanma, sürgün gibi ödediği ağır bedellere rağmen ahlaki adanmışlığını yıllar boyu sürdürebilmiştir " dendi.
Aslı Erdoğan'ın Taş Bina isimli kitabı bu yıl isveç ve Norveç dillerinde yayımlanmış ve büyük beğeni toplamıştı. Frederikstad Festivali'nde bir konuşma yapan Aslı Erdoğan ödülünü sokaklarda savaşan bütün kadınlara adadı.
Aslı Erdoğan, yaşadığı sağlık sorunu için destek bekliyor
Aldığı bir edebiyat bursu ile Avusturyanın Graz kentine giden yazar, ani bir kanamayla kaldırıldığı hastane tarafından kanaması devam etmesine rağmen kapının önüne konulduğunu söyleyerek dostlarından yardım istedi.
Erdoğan, gönderdiği e-postada şunları yazdı:
Durum çok ciddi. Cuma günü yumurtalık kanseri olup olamadığımı öğreneceğim. Ama daha büyük bir olasılıkla acilen alınması gereken bir fissur söz konusu. Buradaki doktorlar korkunç davrandılar, kanamalı halimle kapının önüne koydular. Uyuşturucusuz biyopsi almaktan tutun da yarı baygın halimle bir saat bekletmeye dek her şeyi yaşadım. Acilen doğru dürüst tedavi edilebileceğim bir şehre, beni dinleyecek doktorlara ihtiyacım var. Viyana en yakın seçenek. Yolculuk yapabilirsem, istanbula dönmek istiyorum ama sınırda derdimi anlatamamaktan korkuyorum. Gerçekten şimdi dayanışmaya ihtiyacım var. Yani dönme kararı verirsem, birkaç gün içinde bu kararı vermeliyim, neler olabilir, kim destek olabilir?
"Bir türlü doldurulamayan kağıt yığınlarına bakıyorum. El sürülmemiş beyazlığın ayartıcılığına güvenerek... insan soyunun en belirgin özelliği iz bırakma isteği değil mi? Yazmak, yarı çılgın bir kendi kendine konuşma alışkanlığına dönüştüğünde güçleşiyor. Çünkü aslında kendimize bile fısıldayabileceğimiz pek az söz kaldı. Oysa herkes kendi sahiciliğinden, başkalarının yapaylığından öylesine emin. Ben değilim."
--spoiler--
insanlara bakmayı öğrenin. Gizlerine, korkunç anlarına değil, yüzlerine hiç değil.(Çünkü insan yüzleri yalandır, sözleri de, özellikle de sözleri. Dostum, yazılmış ya da yazılmamış her sözün artık güç isteminden başka bir şey olmadığının farkında değil misin?)
Bir şey de beklemeyin onlardan. Bakın yalnızca, bakışlarınızın sıcaklığında açılıp içlerini koyverceklerdir nasıl olsa. Böylece öğreneceksiniz susmayı, ağlamayı da.
--spoiler--
--spoiler--
Bir insanı gerçekten sevmek, onun tuhaflıklarını başka hiç kimsenin, kendisinin bile benimseyemediği hatta fark etmediği huylarını sevmektir.
insanların en esaslı yönleri uyumsuzluklarında saklıdır çünkü.
--spoiler--