bir rivayete göre aslan yürekli olduğu yalanmış. ama kanımca sadece rivayettir. adam bi dünyadan o lakabı boşamı almıştır. selahaddin ile o savaşı bir tavuk yüreğiyle yapması imkansızdır. saygı duyduğumuz bir düşman. toprağı bol olsun.
ele geçirdiği müslümanları öldürmeyecek kadar merhametli olduğundan: beşer kişilik gruplara ayırmış, bu gruplardakileri sıra halinde birbirine zincirletmiş, öndekinin tek ve geri kalanın ise iki gözüne de mil çektirip onları çölde serbest bırakmış kişidir.
tarihin en mistik, fantastik figürlerinden birisi. ismini duymak insanda, "oyyyş" şeklinde bir reflekse sebebiyet verir. selahattin eyyubi ile fena boğuşmuşlardır. her ne kadar, kürt kökenli selahaddin abi galip gelse de, kendisine muazzam bir ün bahşedilmiştir. richard, latince espri yapabilecek kadar bilgi sahibi olmasına karşın, çok az ingilizce konuşabiliyordu. anasının kuzusu, en sevdiği evladıydı. anne ve babasının ayrılmasına içerleyen riçar, babasının düşmanlarıyla iş birliği yaparak, iktidarı ele geçirmiştir. beline kadar soyunup, herkesin içinde kendisini kırbaçlayarak günah çıkarmıştır. haçlı seferlerinin çekirdek gayesini oluşturan kutsal emanetlere uzanmak düşüncesine binaen, selahaddin'in kullanmaya başladığı, emanetlerin yerini bildirmeme kozuna karşılık, elindeki tüm müslüman esirleri, (yaklaşık 2000 dolayında) tek te idam ettirmiştir.
holy grail efsanesi ile özdeşleştirildiği vakiidir ve bu mitteki payı yadsınamaz. her ne kadar, tarihi fiktif bir profil olma olasılığı bulunsa da, döneminde anlatılan fantastik öykülerin onu mitleştirdiği aşikar. perceval isimli kase arayıcı genç şövalyeyi sarayına almasıyla, bu öyküdeki görevine başlar. kaseyi ele geçirmek için, gencin sormasını beklediği soruyu sormayınca, kaseyi elinden kaçırır bundan sonra da, kase arayışına başlar.
bunla birlikte, kase arayışları esnasında, bir mağarada bir dervişe rastlar. derviş ona, mesih'in çarmıha gerildiği ağaç kovuğundan bir parça verir. rişar, tam 7 gün o dervişle birlikte mağarada kalmak suretiyle, odun parçasına bakar ve ağlar..
selahaddin eyyübinin ordusunu 2 kere mağlup etmiştir.1.arsuf savaşı ikincisi yafa limanında .özellikle 2.karşılaşmasında çok az bir askeri olmasına rağmen.selahaddine bağlı olan emirlerin tırsıp kaçması sonucu galip gelmiş ve selahaddinle ateşkes yapmış ve hristiyanların kudüse özgürce girip çıkmasına olanak sağlamıştır.çok az ingilizce bilmektedir.aslen fransız ama fransızlardan nefret eder bunun en büyük sebebi ise 3.haçlı seferi sırasında beyler bu kudüsü alamayız biz boşa uğraşmayalım duvarlar çok yüksek aşacaz ne mancınığınımız ne kulemiz var demiş bunun üzerine fransızlar senin gibi kralın taa amk diyip çekip gitmişler üstüne kardeşini adam kudüsteyken gizlice taht kavgasında desteklemişler kendisi haçlı seferinden döndükten 5 yıl sonra fransızlarla savaşırken perte çıkmıştır.Bazı kaynaklarda sürekli savaşmasından dolayı akli dengesinde problemler olduğu söylenir.Herşeye rağmen iyi bir savaşçıdır.
ingiliz Kralı Rişar I. 1157 yılında doğdu. ingiltere Kralı II. Henrinin oğludur. Uzun boylu, sarı saçlı ve mavi gözlüydü. Zamanının en usta dövüşçüsü idi. Şairdi, fakat iyi bir yönetici denecek derecede görevine bağlı değildi. Annesi Fransız, babası da Fransız terbiyesine göre yetiştirildiğinden, Rişar da Fransız geleneklerine göre eğitilmişti. 1173 yılında babasına karşı iki kardeşi ile ayaklandı. Fakat affedildi, 1183'de ağabeyisi Henrininölümü üzerine tekrar baş kaldırdı. Bu sefer babası tarafından veliaht tâyin edildi. II. Henri nin ölümü üzerine 1189'da ingiliz kralı oldu.
Rişar, hayatının büyük kısmım Fransada geçirdi. Kral olduktan sonra da ya savaşlara gitti, ya Fransada oturdu.
Selâhaddin Eyyubinin, Kudüsü alması üzerine, o da Üçüncü Haçlı Seferine katıldı. Marsilyadan Sicilyaya gitti. Burada Fransa Kralı Filip ile kavga etti. Oradan Ak- kâya çıkartma yaptı, şehri kuşattıktan sonra aldı (1191). Fakat bu sırada hastalandı, Selâhaddin ona meyva, kar ve doktor göndermek suretiyle büyük nezaket gösterdi. Kudüsü kuşattı ise de alamadı. Selâhaddin ile, Kudüsü Hıristiyanların ziyaret etmelerini sağlayan üç yıl süreli bir anlaşma yaparak geri döndü. Adriyatik kıyılarına gelince, kılık değiştirdi. Böylece yoluna devam etti. Viyanada en büyük düşmanı olan Avusturya dükü Leopoldun adamları tarafından tanınarak yakalandı ve bir kalede hapsedildi (1192). Bu kalede 14 ay kaldı. Saz şairi Blondel, Avusturya şehirlerini ve kalelerini dolaşarak Rişarm sevdiği şarkıları söyledi. Rişar, onun sesini tamdı. Böylece Blondel, ingiltereye gidip durumu dostlarına anlattı. Derhal halktan para toplandı. Rişar kurtarıldı (1194). Rişar, kardeşi Johnun adamlarım yendi, tekrar ingiltere tahtına oturdu. Kardeşini affetti, fakat onu yanından uzaklaştırdı. Geri kalan beş yılını Fransa Kralı Filip ile savaşmakla ve Normandiyada ingiltereyi Fransaya karşı koruyacak kale yaptırmakla geçirdi. ingilterenin yönetimini babasının yetiştirdiği devlet adamlarına bıraktı. Güney Fransada bir kaleyi kuşatırken ağır şekilde yaralandı, birkaç gün sonra da öldü (1199).
izmir'in karşıyaka ilçesinin eski adı olan kordelya'nın kendisine atfen verildiğine (sefere giderken bu yöreye de uğramış ve ormanlık olduğu için ordusunu bu yörede konaklatmış diye iddia ediliyor, sonra da iddiaya göre bu yüzden o yöreye adı (lakabı) ("coeur de lion") verilmiş) dair rivayetler varsa da, çok da inandırıcı bulunmayan ingiliz kralı.
(edit : lakin bu iddia oldukça tutarsızdır, kendisinin bu ytöreye uğradığına dair hiçbir net kanıt, belge ve gösterge yoktur.)
haçlı seferlerine gidiyor. geri gelirken esir düşüyor. hikayesini çok zaman önce okumuştum o yüzden yanılıyor olabilirim ama galiba bir nehre mi ne düşüyordu öyle esir oluyordu. kendisini esir düşürenler ingiltere'deki baronlardan fidye istiyor. ingiltere'de de o zamanlar öyle merkezi otorite falan pek güçlü değil. baronların öyle bir krala ihtiyacı ya da bağlılığı da çok yok. o yüzden fidye istenince bu baronlar "bize ne amk" tepkisi veriyorlar. nasıl oluyor hatırlamıyorum ama bu fidye ödeniyor galiba sonra bu richard esaretten kurtuluyor ya da fidye ödenmiyor da kaçarak mı ne kurtuluyordu, tam hatıramıyorum. ama iki durumda da ülkesine döndüğünde boynu bükük bir kral olarak dönüyor. tabii, bu haçlı seferlerinin de bir maliyeti var. üke ağır vergiler altnda eziliyor. eh, kral zaten öyle çok güçlü bir adam değil, bir de az önce dediğimiz gibi esir olduğundan itibar falan hep gitmiş. baronlardan fidye istendiği için bir anlamda onlara mecbur olduğu görülmüş. sonra bu richard kahrından gidiyor zaten. sonra baronlar "sikerler" diyerek homeless john denen kralı karşısına alıyorlar, "hacı artık öyle kafana göre vergi koyamayacaksın, önce bize soracaksın" (no taxation without representation) diyorlar ve hop magna carta geliyor. tarih 1215'i gösterdiğinde. birçok tarihçiye göre ingiltere'de anayasal demokrasinin temeli bu şekilde atılırken oradaki bu kralın güçsüzlüğü önemliydi. bu örneğin de tam karşısına güçlü merkezi otorite bulunan fransa'yı yerleştirirler. iki ülkedeki sanayileşmenin farklılaşmasından tutun demokrasilerinden ve hatta kültürlerinden farklılaşmaları işte bu ingiltere'deki monarkların öyle çok yetkili olmayışına bağlayan çoktur.
ingiltere Krallığı 'nın 1189-1199 tarihleri arasındaki kralı. ingiltere Krallığı'nı 1154 ve 1485 yılları arasında yöneten Fransız asıllı Plantagenet Hanedanı 'na mensup olan I. Richard, ingiltere Krallığı'nın tamamını ve Fransa'nın yarısını kapsayan bir bölgeye egemen olan Angevin imparatorluğu'nun da hükümdarıydı.