sevişmek, sevgiyle özdeşleşmiş bir eylemdir.
eylemin adına baktığınızda bile, sevmekten ayrı yaşanamayacağını görebiliriz. sev-mek, sev-iş-mek. ama tabi işin bir de duygu eklenmiş haline bakarsak fikirler farklılaşabiliyor tabi. "sevişmek sevmekten gelir." cümlesini ilke edinmiş insanlar için yanlış bir önerme olur "aşksız da yaşanır sevişmek.".
levet yuksel'in çıkış şarkısını hepimiz biliriz. şarkıda der ki
"bak,
yüreğime bak
ateşimi gör içimi hisset
hadi hazırım, yeter ki onursuz olmasın aşk
gel
sokağıma gel,
penceremi aç,
yatağıma gel
hadi hazırım, yeter ki onursuz olmasın aşk "
...
şarkıda betimlenen "aşk" değildir başlı başına, gizli özne olarak sevişmek de yer alır, buna rağmen onurlu olması gerektiği işlenmektedir.
başlığımıza dönecek olursak, sevişmeyi meşru kılan aşk değildir sadece. aşkı meşrulaştırıcı bir sebep olarak önümüze toplum ve normları çıkarmaktadır.
bir insan cinselliği sadece aşık olduğu zaman yaşayabilir. ya da yaşamak için aşık olmak zorundadır gibi bir düşünüş mevcuttur yaygın olarak. bunu savunanlara biraz freud okumalarını tavsiye ediyorum cinselliğin güdülenmesinin nelerle alakalı olduğunu minik de olsa bilmeleri açısından.
aşksız da sevişilir onursuz olmamalı kaydıyla derken; sahte duygular, aldatıcı davranışlar, basit ve sığ yaklaşımlar gibi bir çok kötü nitelik anlatılmak istenmiştir onursuzluğun içerisinde.
saygılı, dürüst, mertçe,özgürce, yalana dolana kaçmadan kendini yaşayabilmelidir insan.
erkekler zevk almak için sevişirler, kadınlarsa şevkat...
ve aşksız da yaşanır sayısız mutluluklar. zira aşk kılıfı ile çerçeveleyince ortaya çıkan manzara son derece dağınık olmaktadır. birbirini kandıran, kullanan, yanıltan, yarıda bırakan, uçuruma iten bir yığın ilişki mensubu ve faili...
iyisi mi net olun...içiniz ne ise o olsun her bir yeriniz. toplumun yahut duyulmak istenilenin müsvette kağıtları gibi kopyalamak kendinizi eksiltici bir eylem şeklidir. saygı duyulan tek kopya bir koyundu, dolly,o da öldü sanırsam .