Ayağına iki numara küçük bot ve beline üç numara büyük pantolonu verirler giyin pn dakika sonra içtima var derler öyle bir şoka girersin ki ilk büyük abdeste sekizinci gün çıkarsın ha sonra cezaevindeki kıdemli sabıkalı gibi olayı çözersin o ayrı ama zordur ilk hafta ve dağıtım sonrası. Allahtan ben dağıtım görmedim aynı yerde kaldım..
psikolojik olarak çok hazırlıklı olduğum için hiç gerilmediğim, oldukça sağlıklı bir şekilde atlattığım gündür. en çok şu kılık kıyafeti alıyorsun ya, standın birinden kamuflaj üstü, hop öbüründen altı, hop öbüründen bot, öbüründen eşofman altı, öbüründen üstü böyle kucağında bir ton eşya ile epey bir ortalıkta dolaştırıyorlar ya, en çok orada zorlandım. aq acaba düşürdüm mü, eksik aldım mı, bir yandan dahil olduğun gruptan kopmamaya çalışıyorsun, bir yandan komutan "şimdi şunu şunu yapacaksınız" filan anlatıyor, duymaya çalışıyorsun, o anlar stresliydi.
sonra şu çük kontrolü muhabbeti biraz stresliydi. niye yaptılar anlamadım aq, baya 200 kişiyi dizdiler, donları indirdiler, herkes havaya baksın dediler, revirci astsubay tek tek baktı. amaç neydi ki? bu işlem bittiğinde "sünnetsizleri ayıracaklarmış" filan gibi hemen dedikodu yürüyor tabi. ayırıp ne yapacaklar, sünnet mi ettirecekler aq. onun dışında kamuflajları giyip, koğuşlara yerleşme muhabbeti. zaten gözüne akıllı olduğunu düşündüğün bir tayfa kestirip onlarla kanka olup kaynaşacaksın, ben de öyle yaptım.
ilk gün böyle 17:00 gibi saldılar bizi eşofmanları giyin dinlenin dediler. çektik lacileri, ama yapacak bir şey bulamıyoz aq, bari yatıp uyuyalım dedik. yol yorgunuyuz malum. abi böyle akşama doğru 20:00 gibi yattım uyudum, ama nasıl desem sanki 15 saat komada yatmışım gibi uyudum. çişe kalktım, saate bir baktım daha 22:00 olmuş, 2 saat anca uyumuşum. tabi o rahat rahat uyku uyunabilen dönemleri mumla arayacağımızı bilemedik. acemilik bitince anladık anyayı konyayı.
kesinlikle olmamasını dilediğim, ama malesef benim de maruz kaldığım bir gündür.
öncelikle yola çıktığınızda, askerlik yerinize gidene kadar ruhunuzu saran stres, belirli belirsiz korkular, ve alttan alttan gelen cesaretler yolculuğunuzu bombok hale getiriyor. ve o an, evinizden 6 ay boyunca uzaklaştığınız aklınıza gelince, geçici olarak ruhsal çöküntü bile yaşıyorsunuz.
bir şekilde yaptınız yolu, geldiniz teslim falan oldunuz. teslim olduğunuz yere göre değişkenlik gösterse de, %80 ihtimalle ilk gününüzün %80'i giriş işlemleri halletmekle geçecek. kapıdan girişte arama. hemen ardından sağlık muayanesi, onun da ardından kamufilaj verilmesi, kişisel eşyalar, koğuş, yatak falan derken bir bakmışsınız, hemen akşam oluvermiş. inanılmaz yorulduğunuzu hissetmeye başladınız.
akşam oldu çattı, ilk yat içtimanız alınmaktadır. içtima da nöbetçi qomutanın iğneleyici laflarına maruz kalacaksınız. işte burası askeriye, 6 ay boyunca sivili unutmak zorundasınız falan filan.
içtima da alındıktan sonra, kafanızı koydunuz, bir an mutlu oldunuz. aşırı yoruldunuz, yorgunluğunuzu bir nebze de olsa gidereceksiniz artık. ama o an farkedersiniz ki, kafanızı koyduğunuz yastıkta boktan hallice lekeler, üstüne örttüğü pike veya da yorganın üzerinde de, üzerine işermişçesine sidikten çıkma sarı sarı lekeler. o an içinizden diyorsunuz, ben neredeyim?
daha biter mi? elbette bitmez.
acemi koğuşundasınız. koğuş o kadar ayak, osuruk ve bok kokuyor ki, o an bunun yerine inek damında olmayı diliyorsunuz. ama bir yandan da aklınızda şunu geçiriyorsunuz, ne bekliyordun oğlum? askerdesin, hepsi olacak! deyip bir anda dalıveriyorsunuz uykuya.
2-3 saat uyuduktan sonra, saat 5veya 6'da, kouşşhh khaaaaaalqqq! sesiyle bir anda sıçrayıp uyanıveriyorsunuz. bazılarınız kafasını ranzaya bile vurabilir, çünkü ranzaların üst üste mesafesi çok kısa. ha ama şu var ki, sandığınız gibi dolaba, botluğa vurarak falan kaldırma olayı yok. ilk başta bağırsalar da, gayet insancıl bir şekilde uyandırıyorlar sizi.
kısacası ilk gün, kabataslak bir şekilde böyledir. ama her şeye rağmen, özlüyorum seni be (bkz: edirne)
Giyindirme bölgesinde Öğlen saatlerinden gece yarısına kadar boş künyeye zincir takmış sağ elimin başparmağına kan oturmuştu. iki damla gözyaşı süzülmüştü yanağımdan.
Kısa dönemler için asteğmenlik sınavına girdiği gün, askerlikte ilk gün olarak sayılabilir. Zira sınava gireceğiniz günün gecesinden dizilmeye başlamış uzun bir kuyruğa girmek durumunda kalabiliyorsunuz. Arkasından "sağa dön, sola dön, çök, kalk, sağdan say" vb. komutlarla karşılaşabiliyorsunuz. Command not found da diyemiyorsunuz.
Herkesin çok değişik duygular içinde olduğu, robotlaştığı, kiminin aşırı duygusallaştığı, ilk kahvaltıya gitmeden traş olunan, sivilde yüzüne bakmayacağın adamların yüzlerce adamı koyun gibi sıraya dizip saydığı, kamuflajların giyilmesiyle artık tamamen askerlik psikolojisine girilen unutulmaz gündür.
yağmur altında, çakmağı kırıp içindeki zarlarla 25 kuruşuna kumar oynayıp kavga eden tiplerin arasında bekletilip boynuna astığın cüzdanınla uyumaya çalışarak geçen bir gündür. sakin kalınmalıdır.
zulümün başladığı gün. yarının kahraman şehitlerinin her içtimada her aşamada üst devereler tarafından aşağılanma, itelenme kakalanma günü. dayakmı yemedik, küfürmü yemedik. boşuna 2 asker intihar etmedi aq. çök kalk çök kalk.
Berbat ötesi berbat bir gündür. ayrıntılarına girmeyeceğim lakin berbatlaştıran belki botun yaptığı yara, belki karmaşa belki diğer ıvır zıvırların toplamıdır, o ayrıntılardır.
çok çok çok kötü olduğu konusunda hemfikiriz de, askerlikten tiksinen bir insan olarak garipsediğim durum şudur ki, entryleri okuduğumuzda hep bol gözyaşı ağlama ot bok geçmiş. olm manyak mısınız niye ağlıyorsunuz? hassas mısın çocuğum sen? şahsen berbat şartlarda askerlik yaptım ama ağlayanı değil görmek duymadım bile.
o ağlayanlara, al sana 2 ay daha, senin ihtiyacın var biraz törpülenmeye demek lazım.