Er erbaslik simgesel olmalı. Silah tutmayi ve kullanmayı ogretmeliler. Yani bi nevi ulusal bi savaş için erkekler hazır kıta olmalı lakin bunun süresi umarım 3 aydan fazla olmaz.
atış talimi sırasında gidenler bilir gece atışı vardır.
geceleyin kısa bir ışık yanar o sırada ateş edip her türk askeri gibi hedefi 12'den vurursunuz.
işte biz de tam asker olmak için atışları yapmaya gittik. silahtan çıkan boş kovanları üst devreler yanımızda durarak bir poşet gibi bir şeyin içine koyuyorlardı. poşet değil tabi de adını unuttum şimdi.
neyse gece atışı oldu. arkadaş sıktı. bir daha sıktı. bir daha sıktı. komutan silah bırak emri verdi.
aha o da ne. 1 tane boş kovan yok. abooo. komutan dedi. arayın bulun lan diye.
düşün bak biz boş kovanı neredeyse 15 dakika aradık o karanlıkta yerde kar var iken.
adamlar geçen akşam saydırdılar amk. aynısını askerde biz yapsak geçen akşam millete sıkan o komutan müsveddeleri ağzımıza sıçardı.
Teyze oğlu ankara da görev yapıyor bu yıl gitti. Ellerine vermişler silahı adam akıllı bir şey de dememişler ve sen 20 yaşında ki bu askeri linç ettin ey halkım.
anlatılacak anıları bitmeyen durumdur. gidip gelenler ısıtıp ısıtıp anlatirlar ama ayni heyecanla, sanki ilk kez yaşıyorlarmış gibi. böyle bir etkisi mevcuttur ve erkeği olgunlaştırır.
enteresan bir yerdir. bir sürü gereksiz iş yaparsın. rütbelilerin ayak işlerini yaparsın. ama götü başı ayrı oynayanları çok iyi adam eder. seve seve değil sike sike.
Abi askerliği kısa dönem er olarak istanbul beylerbeyinde, boğaz manzaralı bir odada beyazlar içinde bahriyeli olarak yaptım.
Birlik içerisinde yüzbaşı, binbaşı bakımlı gayet kadın subaylar vardı. Oldukça elit bir ortamdı.
Lakin bir ay sonra devre arkadaşına, mustafa bugün çok seksisin, kız necip ne tatlı olmuşsun böyle diye 8 yaş esprileri yapmaya başlıyorsun. Bilinmeyen mistik bir güç zeka seviyeni diplere çekiyor, sivil hayatta eline almayacağın posta gazetesini, çarşıya çıkan arkadaşından sipariş ediyorsun. Üstelik okumaya magazin sayfasıyla başlayıp magazin sayfasıyla son bulduruyorsun.
Hayatım boyunca ağzıma vurmadığım nescafe üçü bir arada'yı, porno filmlerde şekilden şekile giren kadınların aldığı haz gibi içtiğim zamanları hatırlarım. Lan cips dediğin meret hayatın anlamı olmuştu bir ara.
Piç ve yakışıklı bir astsubay komutanım vardı. Cuma akşamları çıkarken, olmeciim acayip bir hatunla tanıştım, akşam nevizadede içip geceden sabaha kadar gömecem yengene, senin nöbet bu gece kaçta lan hahahah deyip gözlerimi yaşartırdı piç.
Ama her birliğe dönüşünde ya çiğ köfte, ya baklava yaptırır getirirdi.
Tabi olme onun yapması gereken işleri yapacak, evrakları girecek, askerin psikolojik durumunu raporlayacak, kırgınlık olmamalı arada.
Bir cuma akşamı yine çıkmadan önce, la olmee taksime gidiyorum bildiğin canlı rock bar var mı hahaha sabaha kadar içecem hahahha sende çayı fazla kaçırma osbir çekerken sızmayasın hahahahah deyip gitti la.
Güzeldir, eğlencelidir askerlik. iki üniversite bitirmiş üç dil bilen adamın çarşıda gördüğü kadın götünü gece boyunca hararetle anlattığı bir ortamdır.
öncelikle hiç kimse bu hizmet için boşuna şehit olmamıştır. o zaman bu vatanı kurtaranlar, bu ülkeyi koruyanlarda boşu boşuna şehit olmuştur. ülke yönetimi değişebilir yerine yeni çumhurbaşkanı, yeni başbakanlar gelebilir. senin hizmet ettiğin onlar değil şu an üzerinde bulunduğun topraklar. bu işler sırayla bizler pamuklar içinde gitmedik askere gidenlerden ne bir fazlasını nede eksiğini yaşadım bende şehit olabilirdim herkesin olabileceği gibi kimse bu hizmette boşuna şehit olmaz. hiç kimse fedakarlık yapmazsa bu ülkede olmaz zaten.
vatan borcunu ödemek için gelen er kişilerin sözde adam edildiği, adam edildikten sonra da gönderildiği, lakin içinde barındırıp gönderemediği kişileri de adam etmesini beklediğim yer.
zorunluluk konusuna gelecek olursak, evet askerlik zorunlu olmalıdır, kalmalıdır. kimse bu toprakları "alın hayrını görün" diye hibe etmedi. birinin zamanında çok parası vardı da satın alıp, miras olarak da bırakmadı ve etrafımızda o kadar düşman, daha da kötüsü iç düşman varken.
"ben askerlik yapmak istemiyorum, ben tam kariyer yapacaktım..." diyenlere evinin etrafı düşman askerleriyle kuşatıldığında sen ancak "altına yaparsın" derim. filistin buna güzel bir örnektir.
"ama ben okudum, devlet benim mühendisliğimden, doktorluğumdan faydalansın" diyenlere de işgal altındaki bir memlekette devlet sizin neyinizden faydalanabilir sorusu sorulmalıdır.
madalyonun öbür yüzünü ele alacak olursak ;askerlik böyle mi olmalıdır? böyle mi devam etmelidir? tabii ki hayır. askere gitmenin amacı harp sanatını öğrenmek, öğretmek ve gerektiği zaman uygulamaksa ve de bu kimi yerde 1 ay, kimi yerde 45 gün, kimi yerde de 3 ay "acemilik" adı altında zaten öğretiliyor ise, geriye kalan zamanı neden bu adamı kendi personeline hizmet etmesi için kullanıyorsun, asıl vahim olan budur. acemilikte içinize işlemiş vatan aşkı, bu adamlar yüzünden vatan hainliğine dönüşebiliyor.
sonuç olarak herkes askere gitmelidir, harp sanatını öğrenmelidir ve seferberlik durumunda ne yapması gerektiğini bilmelidir. türk silahlı kuvvetleri, kendi personelinin ihtiyacı içinse hizmet personeli istihdam etmelidir.