farklı bir bakış açısı konacak olursa ortaya askerlik yan gelip yatma yeridir. şahsen tunceli gibi bir yerde askerliğimi yapmaktayım ve burada elan jöh * askerleri kalmaktalar. ve yaptıkları tek şey yan gelip yatmak. ha pardon bir de 52 destesi ile oyun oynamak, okey oynamak ve bol bol askere yasak olan cep telefonu ile konuşmak tıpkı diğer yasakları yaptıkları gibi.
sonra da kalkmış bilal askere safsataları. ne olcak bilal askere gidince. o da aynı askerliği yapacak. sonra da "aaa bakın bilal yan gelip yatıyor, hani askerlik yan gelip yatma yeri değildi?" diyecek bazı zümreler. nasıl bir türkiyedir ki bu insanlar gerçeklerle yüzleşmek yerine kendilerini bir iki gafa -ki bence çok doğru bir söz- adıyorlar.
bu yazdıklarımın şehit aileleri ve şehitler ile uzaktan yakından alakası yok. sadece ve sadece başbakanı eleştiren zümrelere atfen yazılmış ve bizzat kendi gözlerimle gördüklerimi aktardım. ve anladım ki başbakan haksız hem de sonuna kadar haksız...
terörün en yoğun olduğu bölgede dahi askerler hem de özel harekat askerleri kıçlarını yaya yaya okey oynayıp saat öğlen 12lerde kalkıyorsa ve dahi günlük 20 ytl görev ücreti alıyorsa, ve bunun yanında da başbakan tüm bunlara atfen *bir şehit ailesine patlamışsa ki şehit ailesine kızmakta son derece haksızdır başbakan. tekrarlıyorum şehit ailesine kızmakta son derece haksız.
yalnız başbakanın bu söyledikleri sade bir dille ele alındığında ne kadar haklı olduğunu göreceksiniz. hadi bi deneyin. çıkarın o muhalif gözlükleri ve benim dediklerimi de dikkate alarak irdeleyin başbakanın dediklerini. hadi bir deneyein bakalım sonucu ne olacak.
ama şunu tekrarlıyorum, başbakanın buradaki haklılığı, şehit ailesine kızmasını gerektirmiyor ve belki de ilk kez ben de kızıyorum başbakana o aileye kızdığı için. keşke sade bir ortamda yeri gelmişken söyleseydi de konu geniş bir perspektifte incelenseydi.
basbakanın talihsiz bir acıklaması olarak goruyorum. askerligin ne kadar kutsal bir vatani borc oldugunu türklerden iyi kimse bilemez. bu topraklar sehit kanlarıyle sulanarak alındı. kendisi umarım basbakanlıgın yurt dısı gezı acentası olmadıgını anlar ve gercek gorevini yapar.
iran sınırından teröristlerce açılan ateş sonucu evladımız piyade er
deniz yüzgeç şehit düştü. aynı gün akşam saatlerinde acı haber
bir binbaşı ve iki doktor nezaretinde bizlere ulaştırıldı, 2 eylül
cumartesi günü cenazesi izmir'e getirilerek 3 eylül pazar günü resmi tören ile
kadifekale şehitliğinde defnedildi.tüm bu süreç boyunca en düşük rütbeden en
yüksek rütbeye kadar tüm askeri personel gerekli tüm prosedürü eksiksiz
yerine getirmiş ve şehidimize son görevimizi layıkıyla yapmamızı sağlamıştır.
lakin devletin en önemli ikinci makamında bulunduğunuz ve de
türkiye cumhuriyeti devleti'ni ilk ağızdan temsil ettiğiniz halde,
henüz şehitlerimizin toprağı dahi kurumadan yaptığınız "askerlik yan gelip
yatma yeri değildir" açıklaması ve arkasından da sözde hatanızı düzeltmek
için verdiğiniz demeçte "askerlik turistik bir mekan değildir" demeniz
tüm ailemizde infial yaratmıştır.
nasıl bir başbakan "artık şehit haberi almak istemiyoruz"
diye feryat eden bir vatandaşına bu tür bir açıklama getirebilir?
ülkemizde milyonlarca insanın gözü kulağı son dönemde tırmanan eylemlere karşı
ne tür bir önlem paketi açıklayacağınızı duyabilmek umuduyla
size çevrilmişken, hangi düşüncelerle bu anlamsız, anlamsız olduğu kadar
da yakışıksız açıklamayı yapabildiniz bilemiyoruz.
size maddeler halinde hatırlatmak isteriz ki;
1.siz ne başbakan olmadan önce
gittiğiniz amerika birleşik devletleri'nde
görüştüğünüz kişilerin, ne de avrupa birliği'nde
müzakere adı altında
bazı ödünler verdiğiniz şahısların
değil, bizim yani türkiye cumhuriyeti
vatandaşlarının başbakan'ısınız.
2.bu tür bir açıklamayı
yapmanız gösteriyor ki; ya sarf ettiğiniz
cümlelerin hangi kişilerce nasıl algılanacağını
düşünmeden
konuşuyorsunuz, ya da bilerek ve isteyerek
şehit ailelerine ve tüm
halkımıza "çocuklarınızı askere
gönderirseniz ölmeleri gayet doğaldır" gibi bir açıklama getiriyorsunuz. bizce her
iki durumda da istifa etmediğiniz her saniye rahmetli
şehitlerimizin aziz hatırasına zarar vermektesiniz.
3.bu tarihten itibaren oğlunuz
bilal erdoğan'ın askerlik durumunun en
yakın takipçileri olacağız.
umarız ki allah bu büyük acıyı asla ne size
ne de bir başkasına yaþatmasın.
sizden yıllardır devam eden bu sorunlara bir çözüm
bulmanızı dilemek isterdik ama sahip olduğunuz ve olamadığınız
özelliklerinizi düşününce bu sorunu çözebileceğinize artık
inanmıyoruz.
son olarak ifade etmeliyiz ki, bu metin sizi
siyasi olarak yıpratmak veya iktidarınızı sarsmak amacıyla düzenlenmiş bir
muhalefet komplosu değil, evladını bazı tedbirsizlikler yüzünden şehit vermiş
bir ailenin yaptığınız açıklamalara verdiği en hafifletilmiş
cevabıdır.
bu mesajın size belki de hiçbir zaman
ulaştırılmayacağını biliyoruz.
ancak biz bu mesajı size ve tüm halkımıza ulaştırmak için elimizden
geleni yapacağız.
m.akif ersoy un çanakkale şehitlerine adlı eserinden rte a kapak gibi bi cevap
"Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!"
rte'nin takdir ettiğim bir başka sözü. bu kadar bir insanın üstüne gidilirse olacağı budur. matrak başbakanımız son derece haklı bence. teröristlerle asker mücadele etmezse kim mücadele edecek? bırakalım da gelsinler o bombaları otobüslerde meydanlarda mı patlatsınlar? asker neden askerdir? işi nedir? vatanı için şehit oluyorlarsa bunda kötü olan nedir? ateş düştüğü yeri yakar Allah o ailelere yardım etsin ama sonuçta onlar asker ve bir insan vatanını savunurken öledebilir sakat da kalabilir..
rte biraz sert üsluplu ve üzerine gidildi mi patlıyor. bu da onun eksisi. ama o patlattığı sözler düşünüldüğünde gayet mantıklıdır..
bundan önce kaç tane kurban bayramı gören rte, bu sene ne hikmetse şehit ailelerini hatırlamış ve 43 bin şehit ailesine bayram tebriği yollamıştır. aşağıda ki soruları sormazlar mı adama?
- geçen sene niye yollamadın? o kadar aileye o lafı ederken sonunu niye düşünmedin? delikanlı mısın? madem kasımpaşalı edasıyla söyledin, neden delikanlılığını devam ettiremiyorsun?
hele bunları şimdilik cevaplasın, daha bunun gibi bu konu hakkında 429 tane soru sorarım adama.
- efendim, ben aslında yan gelip yatma yeri derken hani böyle askerlerimiz kutsal görevlerini yaparken pek rahat değiller, şöyle ağız tadıyla bi yan gelip yatamıyorlar bile demek istedim, yanlış anlıyorsunuz siz de beni hemen.
+ bak sen..yemiyoruz usta bunları artık be, valla.
- deme ya, oy da vermezsiniz siz şimdi bana?
+ e tabi.
efendim, bendeniz de çoğumuz gibi rte'yi eleştirmeye ve anti-propogandasını yapmaya bayılıyorum. lakin bunu özel bir amaç için değil muhalefet ruhum sebebiyle yapıyorum. ve bu askerlikle ilgili lafı da çok eleştirilmişti zamanında. ki ben de eleştirenlerin başındaydım, ancak amacım "aha bak nası da oy kitlesiyle oynadı" şeklindeydi. lakin şimdi düşünüyorum da belki de benim orduya ve askerlere yıllardır söylemek istediğim bir cümleyi söylemiş olabilir.(mi acaba?)
yani başbakan bu cümleyi ne amaçla söyledi bilmiyorum lakin aynı kelimeleri kendimce yorumlayınca benim de ifade etmek istediğim bir yere parmak basıyor. (ha üslubu çok çirkin orda hem fikiriz, hele sen başbakan olmuşsun, gülerler adama.*)
benim aklımdaki şuydu: yıllarca asker çocuklarının, askerlerin yakınmalarını dinledim. "biz olmasak sizi kim bekleyecek, canımızı veriyoruz vatan için" gibi. şimdi sert çıkıp da bir anda uludağ sözlük'ün -anlık persona non gratası olmak- istemem. ancak lafım askerliği bilinçli seçenlere. yani gariban erlere değil.
yahu bu mesleği seçerken sonunda ölebileceğinizi düşünmediniz mi? kim sizi zorla asker yaptı da kendi seçminiz olan mesleğinizden ötürü hava basıyorsunuz. ben yarın bankacı olsam, "ben bu ülkenin vatandaşlarının paraları için savaşıyorum. sabahtan akşama dirsek çürütüyorum" diye ahlanmaya hakkım var mı? yok. dolayısıyla askerlik mesleğini seçenlerin ahlamasına ve vahlamasına ben de askerlik yan gelip yatma yeri değil diyorum. öte yandan rte bu lafı gitti erler için de söylenmiş gibi anlaşılacak şekilde kullandı, onun tartışmasına bile girmiyorum. zira er olmak için kimsenin rızası alınmıyor. umarım anlatabilmişimdir, zira hiç uğraşamam persona non grata mrata olaylarıyla.
ulkemizde yuce basbakanimiz, hasmetlimiz, efendimiz(!) tayyip erdogan'in; kullerinden yeniden dogmus bir ulusun, kendi bayragini temsil eden en buyuk sifatlardan birine sahipken sarf ettigi gaf. evet asker kogusunda yan gelip yatmamalidir, ona gore asker once tabutunda sonra mezarinda nur icinde yatmalidir; cunku kahpe bir terorist kursununa kurban gitmelidir sirf yuce basbakanimizin ailesini ecdadini korumak ugruna, cunku sayin(!) terorist basi abdullah ocalan'i siyasi emellerine ulastirmak en buyuk gayemizdir.
--spoiler--
butun bu seraitten daha elim ve daha vahim olmak uzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hiyanet icinde bulunabilirler.
hatta bu iktidar sahipleri sahsi menfaatlerini, mustevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler.
--spoiler--
Başbakan Erdoğan "Çocuklarımız artık ölmesin" diye bağıran vatandaşları terslerken, kendi oğlu Bilal Erdoğan ABD'de her türlü tehlikeden uzak, zevki sefa icinde hayatını sürdürüyor. bu bir cagridir; Artık halkın şeyine güvenmek yerine kendi çocuklarınıza güvenmeye başlayabilirsin.
Halkın şeyiyle ağalıktir, bir saltanat keyfi sürmektir bu..
rte'nın yaptığı konuşmada bir vatandaşı fırçalayarak; "Askerlik yan gelip yatma yeri değildir canım kardeşim" açıklaması yapmistir.
her türk genci gidip askerligini yapmiyormu ? şirnak'ta, bingöl'de, bitlis'te, siirt'te, hakkari'de, yüksekova'da, sinirlarda yapanlarda annesinin gülü, babasinin oglu ama gidip yapiyorlar vatan borcunu ödemek icin. burda askerlik yapanlar sehit olanlar nedir? senin oglun neden askerde degil halen amerikalarda takiliyor? vatan evladi degilmidir bu senin oglun? dua ediyorum bilal erdoğan'da gitsin siirt'te, hakkari'ye ya da bitlis'e, bingöl'e ne olcak bakalim, askerlik nedir ki.
04 Haziran 2007 Pülümür / TUNCELi yedi askerimiz şehit olmuş, yedi askerimiz sehit yaralanmıştır.
31 Mayıs 2007 Merkez / BiNGÖL dört vatandaşımız hayatını kaybetmiş, dört vatandaşımız ise yaralanmıştır.
27 Mayıs 2007 Mazgirt / TUNCELi Tunceli ili Mazgirt ilçesinde, iki köy arasındaki patika yola terör örgütü mensupları tarafından döşenen mayına basan bir vatandaş vefat etmiş yanında bulunan bir vatandaş da yaralanmıştır.
29 Mayıs 2007 Çukurca / HAKKARi terör örgütü mensuplarınca araziye yerleştirilen uzaktan komutalı patlayıcının patlatılması sonucu, bir askerimiz şehit olmuştur.
24 Mayıs 2007 Güçlükonak / ŞIRNAK altı askerimiz şehit olmuş, on askerimiz yaralanmıştır.
18 Mayıs 2007 Lice / DiYARBAKIR bir askerimiz şehit olmuştur.
15 Mayıs 2007 Dicle / DiYARBAKIR iki askerimiz şehit olmuş, beş askerimiz yaralanmıştır.
5 Mayıs 2007 Merkez / ŞIRNAK iki askerimiz şehit olmuştur.
3 Mayıs 2007 Lice / DiYARBAKIR bir askerimiz şehit olmuş, 3 askerimiz yaralanmıştır.
3 Mayıs 2007 Çukurca / HAKKARi bir askerimiz şehit olmuş, bir askerimiz yaralanmıştır.
2007 mayıs ayının basindan beri 21 askerimiz sehit olmustur, 5 vatandaş vefat etmistir. Bu tablo, ibret tablosudur ve çok ağalanacak bir tablodur. Erdoğan ve benzerleri sayesinde ve onların pasifist politik kararlarından da cesaretlenen PKK, faturayı yoksul ve de malum ailelere kesti. ne oldu sonra ne dedi askerlik yan yatma yeri degildir.
bilal erdoğan'da bir evlat demi ? Evlat!? Bunları kimler iyi bilir? Ana, baba olan ve gerçekten çocukları üzerine titreyenler iyi bilir. Ben eminim ki, Recep Tayyip Erdoğan'da, Mesut Yılmaz'da Tansu Çiller'de, Necmettin Erbakan'da, Erkan Mumcu'da bu tabloyu çok iyi bilir. Onların bilmediği nedir? Her geçen gün öldürülen askerlerimizin analarının, babalarının, karılarının, coluklarının cocuklarının yaşadığı evlat/baba/eş kaybetmenin acısıdır? Peki bu politikacıların çocukları için, ülkemizde böylesi bir yolda, yani PKK önünde kaybolmasın diye bir teşkilat mı vardır? Yoksa bu şahısların, ortak dayanışmaları mı söz konusudur?
Siirt'te okuduğu bir şiirden dolayı 26 Mart 1999 yılında 4 ay hapse mahkum olan AK Parti lideri Tayyip Erdoğan, yine Sirtli seçmenin verdiği oylarla Meclis'e girdi. Erdoğan, şimdi Başbakan.
Osmanlı döneminde Edirneli bir köylünün kapısına dayanan Sultan'ın subayları; "Padişahımız efendimiz Bulgara savaş açtı, oğullarından birini ver" derler. Büyük oğul gider, bir süre sonra "Vatan, millet sağolsun, oğlun cennete gitti" haberi gelir. Aradan zaman geçer, yine dayanırlar köylünün kapısına, "Padişahımız efendimiz Mısır'a sefer açtı, ortanca oğlanı ver" derler. Ortanca oğlanın ölüm haberi de Mısır'dan gelir. Derken yine gelip çalarlar kapıyı, "Küçük oğlanı da..."
Köylü hırsla bağırır: "Gidin o padişaha söyleyin, bende oğlan kalmadı artık! Benim şeyime güvenip, iki de bir ona buna sefer açmasın." *