öncelikle doğuda askerlik yapıp çevremde operasyonlara katılmış onlarca kişi olmasına rağmen askerlik anılarında hiçbirinin böyle bir iddiada bulunmadığı ve şimdiye kadar hiçkimseden duymadığım durumdur.
eğer böyle biri varsa da bu kişinin günlük hayatta ne duygular taşıdığı ve ne duygularla yaşadığı ise merak edilesidir. *
avlasa da farkında olmayan insandır, genellikle. karanlığa ateş edilir, vuruldu mu, vurulmadı mı görülmez. yanındaki düşer biraz sonra. bu yüzdendir kafasına g3 dayayıp tetiği çekme davranışı, aileye de "şehit oldu" denir.
teröriste kımıl zararlısından farklı bakmayan, bakılmasından da rahatsız olmaya en once hakkı olan, önüne gelene değil sadece piçlere kurşun sıkan, hakkını ödemenin zor olduğu insanlardır.
psikolojileri ise dört dörtlüktür, konusu dahi açılınca gülümserler.
nerdenmi biliyorum? onlardan biri şimdi yanımda oturmakta ve dosta, düşmana selam etmektedir.
topladığı kulakları fotoğraflarda sergilerken , bu kirli savaşın sebepleri üzerinde hiç düşünmüş mü o insan? "av" olarak gördükleri tarafından "av" olarak görüldüğünü! ***
ha dağda terörist avlayan asker , ha dağda asker avlayan gerilla...
komando olması muhtemel askerdir, girdikleri çatışmalar öldürdükleri ve yanlarında ölen askerleri gördükten sonra psikolojilerinde epey bir değişiklik olmuştur...
ikisi de ölmemek için ateş eder, ikiside ölür ama, hala şehit haberleri gelmekte. yalnız insan ne olursa olsun insani duygularını yitirmemeli. elbette vatanı için çıkar aslanlar gibi çatışır, öldürür gerekirse ölür! bu vatan içindir.
ama kulak kesmek, cesetlerin önünde poz vermek caniliktir, katilliktir. herşeyi geçin şehit diyoruz, şehitlik islam dininin inanışıdır, islam dininde var mı böyle bir şey?
ha çok meraklısınız kulak toplamaya, yolu söylemeye gerek yok. alın elinize silahınızı bıçağınızı, önce öldürün sonra kulak keser kolleksiyon yaparsınız...
yola çıkmış tren katar katar nefret taşıyor sınıra. bir yerden sonra tren bile gitmez olur daha doğuya. o kocaman çelik kutu bile kara dumanını içinde saklar kimse görmesin, bilmesin diye. sonrasında haki tenteli dev tekerlekli kamyonlar gelir trenden inenleri dağa emanet etmeye. gözyaşlarını tutamaz pek çoğu... karanlıktır, soğuktur, kasvetlidir hava. arka arkaya silah sesleri duyulur. sanki bir bir isimlerini sayıyordur namludan kurtulan mermiler. "hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır" en ücra hattında ülkenin. müdafaa ise ne hattındır ne de sathın. anaların yüreğidir korunan, babaların uykusuz geceleri. herkes kendi annesini, babasını, kardeşini üzmeme derdinde, sırtında taşır onları derin siperlerde. işler orda değişir. siperde erkek olur keskin nişancı oğlanlar. sırtını kuytuya verip başının üstünden geçen izli mermileri yıldıza benzetip dilek tutmaya başladıklarında anlarlar düşmanın ne olduğunu. hiç görmediği kardeşi(!) elinde amerikan makinesi ile alev kusar üzerine. siperde değişir işler. bilmezken karşıdakinin ne olduğunu, ne için savaştığını "kardeş kardeşe düşman mı olur?" diye soran delikanlı, birden bire anlar anasının babasının endişesini. onları şehit anası, şehit babası yapmamak için gelmiştir oraya. çıkar siperden doğrultur mermiyi boşluğa ve o da aydınlatır geceyi kavisli beyaz çizgilerle. görmese de nereye sıktığını anlar sesinden bir göğüse girip girmediğini. hiçbir şeyi anımsamasa bile o sesi duyar her gece rüyasında. yine de yaptığı şeyin doğru olduğunu bilir, ata'nın vasiyetini yerine getirmenin huzuru ile gerekirse siperden çıkar üzerine ateş böceği gibi uçuşuan mermilerin arasına. yine de yıkılmaz yere. bilir ki daha toprağa düşmeden cansız bedeni ruhu cennete varmış olacaktır.
bir de katil olmak var sonunda, faşist olmak. ona katil gözüyle bakanlara bakmamak var. büyümek var tezkere yoluna çıkana kadar... olgunlaşmak.
soranlara gülümser geçer, sen katilsin diyenlere de gülüp geçtiği gibi. anlatmak istese bile anlamaz ki orda olmayan. o "kulak kesmek çok vahşice, kardeş kardeşe kurşun sıkıyorsunuz, cesetlerin önünde fotoğraf çekmek çok ayıp, onlar da insan..." diyenlere kızmaz bile. dedik ya olgunlaşır tezkere yolunda. 1987 kılıçkaya köyü katliamını hatırlar, siirt'deki bombalı saldırıları hatırlar, 1989'da tunceli'de öldürülen 3 öğretmeni hatırlar, 1992 yılındaki cizre baskınını hatırlar, ölen 8 tane bebeği hatırlar, mardin ve diyarbakırda'ki bombaları hatırlar, şehit olan 9 asteğmeni 14 eri hatırlar, 1994 yılında tuzla istasyonundaki bombalı saldırıyı hatırar, dağda şehit edilen yüzlerce askeri hatırlar, 1995'de şırnak'da öldürülen kadın ve çocukları hatırlar, gazetelerde göğüsünün ortasındaki mermi deliği ile boy boy fotoğrafları çıkan 6 aylık bebeği hatırlar, istanbul'daki intihar saldırılarını hatırlar, eşini dostunu, akrabasını arkadaşını kaybedenlerin toz toprak ve kan içindeki korku dolu yüzlerini hatırlar, anakara'daki patlamaları hatırlar, dağdayken yanında şehit düşen yüzbaşısını hatırlar, daha kendiyle aynı yaşta, gencecik omuzlarında 2 yıldız taşıyan üsteğmenin eşi ile annesinin ağlamadığını gördüğü cenaze merasimini hatırlar...
Ailesini, sevdiklerini ve birçok masum insanı, belki bilinçli belki de bilinçsiz bir şekilde koruyan insandır. Yarınlarda anılacak olan isimsiz bir kahramandır. şehit olduysa anasının yüreğini bir nebze de olsun soğutmak için neden yaratan erdir.
bir kar yağar ince ince
komandonun hali nice
bir operasyon var bu gece
vur vur dağcı komanda
acemi birliğinde bu mısraları söylediği zannedilen kişidir. lakin jandarma komandolar hiç bir zaman yürüyüş kararı sayma eğitimi görmezler. Onlar sayı da saymazlar. Onların asıl işi sessizliktir. Dağda terorist kovalayanları ise askerlikleri bittiğinde bunu meziyet olarak anlatmazlar.Sivilde de sessizdirler. Anlatanlar genelde başkalarının anlattıklarını anlatırlar.
kimlğinde büyük ihtimalle türkiye cumhuriyeti vatandaşı yazan bu terörisitler cehaletinden, kandırılmışlığından dağa çıkmış, batının kardeşi kardeşe öldürmek politikasının oyununa gelmiş ve masum bebeklerin kafasına sıkacak kadar insanlıktan çıkmış,33 silahsız eri katledecek kadar pisleşmiş, yarbayımı, üsteğmenimi, astsubayımı, uzman çavuşumu, anasının helalliğini alıp askere gelmiş kınalı kuzucuk erlerimi mayın denilen kahbenin dölü bir icat ile öldürmüşlerdir. asker ise kendinin başlatmadığı bir savaşı, ülkenin bekaası, bayrağının gururla dalgalanması için görevini yapmıştır, yaşamak için öldürmüştür.
elbet askere gittiğinde birilerini öldüreceğini düşünmemişsindir. lakin pusuya düşürülmek, gecenin zifiri karanlığında [buraya bir parantez açmak istiyorum. cünkü zifiri karanlık dediğimiz kavram büyük bir çoğunluğu büyük şehirlerde yaşayan sözlük ahalisine ancak laftır. zifiri karanlık öyle bir karanlıktır ki, elinde tuttuğun silahın namlusunu bile göremezsin] gökteki yıldızları gölgede bırakacak bir mermi trafiğinde nereye, kime, neden sıktığını düşünmezsin.
yapman gereken tek şey, sana gelen mermilerin çıkış noktalarına doğru fırsat buldukça tetiğe basmaktır. o esnada ne ananı düşünürsün ne babanı, sevdiğinde gelmez aklına. tek hedef sana mermi sıkanlara sıkmaktır.
nasıl sivil hayatında birisi sana fiili bir saldırı yaptığında senin de içinde ona karşı bir zarar verme isteiği doğarsa, dağdada aynısını yaşarsın. sıkmaz zorundasındır.
birilerini vurursun vurmazsın o şans. evet şans...
şanslıysan vurursun karşındaki düşmanı. vurursun ki o seni vuramasın.
sanılanın aksine askerde insan öldürmeyi öğretmezler. genelde eğitimler, pusudan çıkma, gece intikalde yapılması ve yapılmaması gerekenler, operasyon sırasında kendi güvenliğini nasıl alacağın öğretilir.