tek anım askerlik şubesi.
kalabalıktı. sadece şort kalabak şekilde soyundurulmuştuk.
o zamanlar hastada 3 gün diyaliz tedavisi gördüğüm için askerlikten muaf raporu vermişlerdi.
Bugünlerde kadınlardan erkeklere doğru kaçmamın sebebi beni gören her kadın arkadaşımın hamilelik ve doğum anılarını anlatmalarından bıkkınlık gelmesidir, biraz da askerlik anısı dinlemeye ihtiyacım var... arz ederim.
genelkurmayda yer altındaki harekat odasında bir cumartesi günü asteğmen olarak nöbet tutuyorum. genelde çok beleş bir nöbettir. hafta sonu tatil olduğundan gelen giden olmaz, sen de tabancayı çıkarır yatağa uzanır keyif yaparsın.
işte ben tam yatağa uzanmıştım ki alarm çalmaya başladı. ben kapyı açtım karşımda nöbetçi er bana soruyor "komutanım doldurayım mı" --boş g3 ü kastederek. ben hayır derken baktım şak şuk sesler geliyor. ere bir tokat attım, kendine gel ulan hepimizi vuracak mısın diye. neyse sakinledi.
ama alarm çalmaya devam ediyor. oraya sor buraya sor. sonra anlaşıldı ki yan tarafta elektrikçiler yeni kablo döşerken alarm sisteminin tellerini kesmişler yanlışlıkla.
devriye çavuşuydum ve gece 2-4 nöbeti için 3 askeri nöbet yerine bırakacaktım. görev yeri olan nöbet kulübesine yaklaşık 20 dakika kadar yürünüyordu. bu yolun ortasındayken alayda bir hareketlilik fark ettik. alayın her tarafında askeri devriye araçları vızır vızır kol gezince herkes birbirine baktı. dedik olağanüstü bir durum var, beyler çok ama çok dikkatli olalım. gideceğimiz nöbet bölgesinde silahlar boş olarak nöbet tutturulduğundan elimizdeki silahlar da dolayısıyla boştu. eğer dedik yolda sıradışı birini görürsek dur uyarısı yapalım, durmazsa silah doluymuş gibi kurma kolunu çekip o kişiye ateş etmekle tehdit edelim. dört kişi olunca da yolda yürürken farklı yönlere bakalım; birimiz sağa, öbürümüz sola, ötekimiz kuzeye, berikimiz de geriye doğu yönelttik silahların namlularını. yavaşça ve dikkatlice ilerlemeye başladık. normalde taşımakta hep angarya olarak gördüğüm bu boş tüfeği o an resmen kolum gibi gerekli görmeye başladım. neyse bir durumla karşılaşmadan nöbet kulübesine geldim ve askerleri bıraktım. nöbeti biten askerleri de alıp uyardım olağanüstü hareketlilik konusunda ve aynı şekilde farklı yönlere dönük olarak yavaşça ilerleyerek birlik binasına geldik. zor bir durumla karşı karşıya kalmadığım için sevindim, o gerginlikten sonra bir oh çektim açıkçası. sonradan olağanüstü hareketliliğe sebep olan durumu araştırdım ve birlikte alarm verildiğini, kimliği belirsiz birinin alay bölgesine tellerden sızdığını anladım. alaya terörist sızmış diye haberler dolaşıyordu ortalıkta. durumu merak edince bir süre bekledim neler oluyor diye koğuşa gitmek yerine bina girişinde. diğer askerlerle olayı konuşurken birden devriye atan bataryadan olan başka bir çavuş arkadaş girdi panik içinde. adamın elleri titriyordu, soluk soluğaydı ve yakaladım onu diyordu. herkes merakla arkadaşın çevresine toplandı. kimi yakaladın, kimdi o, ne oldu gibi sorular soruyordu herkes. alaya sızan kişiyi dedi. devriyeden dönerken birden karşına çıkmış bu sızan şahıs. çavuş arkadaş ikaz etmiş, durmamış sızan kişi. üzerinde eşofmanlar vardı sızan kişinin üzerinde dedi ve kurma kolunu çekip ateşle tehdit ettiği halde durmamış bu şahış. çavuş arkadaş da silahım boş olduğu için ateş edemedim ve o halde kovaladım, tam bu sırada sızan şahsın ayağı takıldı bir taşa ve yere düştü dedi. sonra da yakalayıp nöbetçi subaylara teslim etmiş o şahsı. sızan kişi kimmiş peki diye sorduk, bizim birlikten bir askermiş dedi. esrar çekmek için alayın tellerinden gizlice bir yolunu bulup atlamış kaçak bir şekilde ve tellerin arkasındaki mezarlıkta gece esrar çekmiş. dönerken ise alayın içine kaçak bir şekilde girdiği fark edilmiş, dolayısıyla alarm verilmiş alayda. ikaz edildiği, kurma kolunu çekildiği ve ateş tehditi yapıldığı halde kaçmasının nedeni ise birlik askeri olduğu için kovalayan çavuşun silahının boş olduğunu bilmesinden kaynaklıymış, yakalanmamak ve bir ceza almamak için kaçmış. yoksa kuledeki dolu silahlı askerler olsa bu şekilde tavır alıp kaçamazdı, bir süre sonra direk hedef olurdu o asker. o geceki hareketliliği ve gerginliği unutamam.
Kısa dönem yaptım ama anılarımı anlatmaya kalksam baya bir vaktimi alır. Nedeni, Herhalde orada geçen her saniyenin hatırda kalması.
en aklımda kalansa yazıcı olduğumdan her akşam günün evraklarını bölük komutanına imzaya çıkardığımda telefonun titreyip yakalatmamdı. az daha askerliği 1 hafta uzatacaktım. allahtan araya diğer komutanlar girdide kendime 1 hafta karavana cezası yazıp yırtmıştım.
ulan ben de bunlardan bir iki tane var ama benimle beraber askerlik yapan arkadaşlarımda eşek yüküyle var.
iki tanesini anlatayım. biri mustafa bebe bildiğin piç. bi de bölük komutanimiz var malın teki. gece mevzi denetlemeye çıkar. bu mustafa da kendisini nöbetten düşürmenin derdinde. gece bölük komutanı mevzileri teftiş ederken bu mustafa komutana silah çekmiş (komutanın yazıcısından duydum) komutan kendisine doğrultulan g3un korkusuyla (ki bize yarı dolu veriliyordu tufekler) parola işaretini verememiş. mustafa da ya gidersin ya sıkarım diye adamı tehdit etmiş. komutan yazıcı ile beraber kacmis. (bkz: şırnak il jandarma)
ikincisi de bi savcı. adam bedelli çıkmayacak diye zaman kaybetmemek için askere gelmiş. biz askere başladık bedelli gündeme geldi. neyse savcı hastalanmış devlet hastanesine gidecek. nöbetçi subay buna ya gider tıraş olursun ya da seni hastaneye götürmem deyince bombayı patlattı eleman. sen kim oluyon da beni sağlık hakkimdan alikoyuyorsun lan diye başladı sonra nöbetçi subayın elinden telsizi kapıp alay komutanına anons geçti nizamiyeye gel diye. alay komutanın emir subayı müdahil oldu olaya. bebe makam aracıyla hastaneye gitti. nöbetçi subay zorunlu izne gönderildi.sonrasinda kimse savcı ve hakimlere karışmadı.. .
askerliğin 3. günü, koğuştan çıktım ankesörlü telefona gidiyorum ailemi aramaya. hemen yanda bizim bölükten birisi telefondakine hararetli bir şekilde diyor ki:
"aşkım kapatmam lazım. helikopter bekliyor operasyona gidiyoruz. kapatmam lazım allaha emanet."
nasıl anlatayım size ben hakkari çukurcadaydım. ırağa 500 m uzaktaydık. ben asteğmendim işte. ben gitmeden önce havanla voleybol oynuyorlarmış. ben gittim bi bok olmadı. bitirdikten sonra sınır dışına operasyon başladı.
mermilerin anasını ağlattım. askerler yolumu gözlüyordu atış için. tabi ben de seviyordum. olmadık bi taşı gösterip göremedikleri için vurup gösteriyordum falan.
velhasıl kolaydı benim askerliğim.
not: 10 ay bi bok göremedim giderken konvoyda önümüzdeki araca rpg attı orospu çocukları.
Bi gün yine şırnaktayız. Eğitim spor filan ölmüşüz yorgunluktan. Öğleden sonra bizim başçavuş dedi ki akşam yemeğine kadar istirahat. Ama nasıl sevinmişiz. Kimisi telefon klubesine koştu kimisi koğuşa kimisi banyoya 31 çekmeye.
Neyse bir saat geçti geçmedi uzman çavuşun sesiyle irkildik. Tam teçhizat toplanma bölgesine çağırıyor. Neyse bi sürü homurtu mırıldanma filan derken toplandık, sınırdan sızma tespit edilmiş en yakın karakol da bizimkisi. Haliye yaklaşan helikopter patırtısı bizim gideceğimizi haykırıyor gökyüzüne.
Derken bindik 16 kişi alikoptere vardık iniş yapacağımız yere anam bi baktım ben diyem 100 kişi siz deyin 150 kişi karşımızda. Tabi beklemeye ne hacet, sen bi çekersin baba emaneti ama nasıl mermi kusuyorum. Diğer tim arkadaşlarıma iş duşurmeden bi baktım karşıdan biri donunu bi sopaya bağlamış beyaz bayrak misali ama tabi don sarı ve gri arası bi tonda neyse bizim astsubaya baboli şunu bi alalım belki bilgi ediniriz filan tabi bizim komutanın gözleri dolu dolu filan.
Şaka lan şaka yer sile sile askerlik bitirdik amk Tekirdağ'da. Askerliğim boyunca attığım mermi sayısı da 12.
mecburi istikamet gitmişiz. e ne derlerse yapıyoruz falan. bitse de gitsek diyorum sürekli.
benim bir türlü anlamadığım, iştimada güneşin altında bekleme ritüellerinden birindeyiz. kepi çevirmişim güneşe doğru, hakkaten güneş gözümü yakıyor.
2-3 tane usta asker mi desem, çavuş mu desem yanımda bittiler. kepi doğru taksana falan gibi laflar ettiler. güneş geliyo, ondan çevirmişim. kepin siperinin işlevi bu. güneş yandan geliyosa ben naapim. haklıyım yani. geneş de yakmış kavurmuş. sana ne lan dedim herife, dayılandılar. hade lan işinise torpilliyim kafamı attırmayın diye salladım. tırstılar. sonradan öğrendim herifin biri general çocuğuymuş. valla bak.
kazasız belasız geldik.
baldırdan sıyıran ak 47 yi saymazsak tabi.
not:olay yeri izmir sonrası gabar.
soğuk bir kış günü memleketimizin doğu illerinden birinde yoğun kar altında çavuş rütbesiyle askerlik görevimi yapmaktaydım. kar öyle çok yağmıştı ki kaldırımla yol bir olmuş yol nere kaldırım nere belli olmuyordu. o sıra komutanın pikabıyla taburdan birşey almaya gitmem gerek iş bahane tabi arabayla gezmek maksat ki normalde izinsiz kullanmak yasak hatta izin de verilmiyor.
neyse ben aldım pikabı biraz da hız yapıp buzda kayıp takla attırdım araca. korkudan kimseye de söyleyemedim, koca araç düzeltemedim de. aha dedim siktiler belamı 6 sene askerlik yaparım artık vurmazsa komutan. o korkuyla geldim topladım askerleri
laaan dedim komutanın araba devrilmiş kim yaptı bunu.
haliyle kimse yapmadığı için söyleyen de olmadı. ben de korkudan diyemiyorum zaten.
bütün tabur benim yüzümden geceye kadar karda süründürülmüştük.
Nizamiye camlarını sildirmek için 10 kadar acemi askeri görevlendirmişlerdi.
Benim görev alanımda olduğu için askerleri bana verdiler. Bende , “arkadaşlar bu camları gazete ile sileceksiniz , 10 dakika bile sürmez , sonra akşama kadar sizi arazi edeceğim “dedim.
Ancak askerliği düşmanla çatışmak olarak algılamış olan üç tane büyük şehir ergeni, “ biz askere cam silmeye mi geldik “ diyerek kaZan kaldırdı.
Elbette onlara cam sildirmemeliydim. Diğer tüm erler camları silerken bunlara can sildirmedim . 10 dakika sonra silme işi bitti ve arkadaşlara ,” ormanda arazi olun , seslendiğimde gelin” diyerek arazi ettim.
Ha o üç arkadaş mı? Onlar gün boyunca ormanda çam iğnesi ve kozalak toplamakla görevlendirildi.
O topladıkları bölük fırınında yakılarak ekmek ve pide yapımında kullanılarak , vatana millete hayırlı bir iş yapmaları sağlandı .( askerin karnını doyurmak gibi)
Ama en son söyledikleri şuydu,” bir daha sorgularsam orospu çocuğuyum , ne derseler yapıcam, belim koptu domalmaktan.”
Eeeee gün boyu yerden kozalak toplamak , domalmayı gerektiriyor .
Saygılar.