Asker yasa masa bilmez, baştaki komutan ne derse onu yapar. Bunu bilmeyen kişiler de askeri vesayet bitti sanır.
Oysa şimdi özkök Paşa olsa sabaha darbe olurdu, anayasayı yırtıp atar hepsini içeri sokar, meydanlara çıkan kişilerden bir kaçını öldürür kimse dışarı çıkamayacak duruma gelir.
iki tane paşa ülkenin seçilmiş siyasilerine direktifler verme, eğer yerine getirmezlerse de hooop darbe yapma hakkına sahipti. bu gücü nereden aldıklarını söylemeye gerek yok. başbakanı idam etme gafletine bile düştüler zamanında.
peki sonra ne oldu? içimizden biri çıktı geldi, kefenimle çıktım bu yola dedi. inandık, güvendik. yetki verdik! o da bizim adımıza aldı paşaları karşısına, 'haddinizi bilin' dedi. haddinizi bilin!
en kötü demokrasi bile askeri vesayetten daha iyidir.
Uğruna ne canlar yanmıştır. Memleketi yerinde saydırmış, yer yer geri götürmüştür. ideolojik kaygıları insan haklarından üstün görmüş dimağları tatmin eder.
Sevin sevmeyin askeri vesayeti bitiren rte'dir.
Hortlamasından korktuğumuz, tüm saflardan umudunu kesen gerçek düşmanların diriltmek için çabaladığıdır.
dönem dönem bazı kelimeler, anahtar hale geliyor. bir ürünün, düşüncenin, planın, tabana, muhatabına ya da halka pazarlanması yahut enjekte edilmesi bu kelimeler marifetiyle sağlanıyor.
son dönemde de vesayet, bunlardan biri sanırım.
tdk, vesayeti eskimiş olarak tanımlıyor. bunun yanında hukuki bir kurum olarak da uygulamada yeri olduğunu biliyoruz.
geçtiğimiz günlerde cemaatin kanaat önderleri(!) bir araya geldi. hanginizin ne kadar dikkatini çekti bilmiyorum ama yeni bir vesayet çeşidiyle karşı karşıya olduğumuzu anladım: millet vesayeti. vallahi.
cumhurbaşkanının millet egemenliği vurgusu, hemen her konuşmasının ve hareketinin en önemli ögelerinden. bunun kontrası da, son haliyle, cemaatte millet vesayeti olarak karşılığını bulmuş.
bunca top dolaştırmadan sonra askeri vesayete dair bir iki kelam edeyim nihayet. makul ve mantıklı her insan gibi, demokratik bir ülkede askeri vesayetin kabul edilemeyeceği aşikardır.
ancak, hükumetlerin herhangi bir vesayet altında politika yapmaması gerektiğini de savunacak kadar gerçeklerden uzak olamam.
resmi yahut fiili bazı vesayet çeşitleri, ki tekrarla bunların arasında asker olmadığını vurgulamak lazım, bilhassa bazı buhran dönemlerinde zaruridir, hayatidir.
akıl zayıflığı yahut yaşlılık veya alkol ve aşırı savurganlık gerçek bir kişi için bazen kısıtlılık nedenidir. bu durumda mahkeme marifetiyle bu gerçek kişiye, hem kendi hem de kamu menfaati için, bir vasi atanır ve şahıs vesayet altına alınır.
söylediğim dönemden ve mevcut hükumetten aridir. bu kayıtla, sonuç olarak vesayet kavramının daha fazla istismar edilmemesini söylemek yerinde olacaktır. ezberden kaçalım, bazı şeylerin suyunu çıkarmayalım.