lojmanda ki çay bahçesinde tost yapan askere, bir astsubayın gelip
'bana bir kaşarlı tost. çabuk ol, iyi bas, acele etme ' demesi olsa gerektir.
bu anlamsız cümleye ise verilebilecek tek cevap 'emredersiniz komutanım' dır.
askerliğin kendi mantığını çözenlerin anlayabileceği mantıktır. genellikle önlem almaya, askeri korumaya yönelik uygulamalardır. hazır fırsat bulmuşken bir askerlik anısı;
askerlik yaptığım birlikte, yağmurlu havalarda telefon kulübesinden görüşme yapmak yasaktı. e o zamanlar cep telefonu diye bir şey de yok. başta oldukça saçma gelen bu yasağın nedeni ise, yağmurlu bir günde görüşme yapan bir askerin, birlik yakınlarına düşen yıldırımın telefon hattı vasıtasıyla kulübeye kadar ilerleyip, çarpılma sonucu ölmesidir.
aklı başında giden asker adaylarının bile aklını başından alan mantıkdır.
örnek: iki tankçı eğitimdedir, askerlerden biri osurur, diğeri de dışarıya yukarıdaki kapaktan değil de aşağıdaki kapaktan çıkar, komutanım arkadaş osurdu dayanamadım der, komutan önce harika bi tokat atar, ardından askeri çıktığı yerden içeri sokar, sonra tankın üstüne çıkıp bi de orda döver... dayak bile mantıksal bi silsile halinde gelir askerde...
atların sahip olduğu bakış ile şekillenir. yani bir şey ya siyahtır ya beyazdır.atlar yine tonları da görüyor. askerde bu da yoktur. ya iyi vardır ya kötü vardır. öyle işte.
Çoğu işyerinde halen uygulanıyor. Günde en az 8 saat çalışmak hangi amaca hizmet ediyor? Özellikle saat 9dan önce başlayan mesailer neyin kafasıdır? En erken 9da başlayıp 3de bitmeli mesai. Hadi 4 olsun en geç 5te çıkılması lazım işten. Millet de hiç sorgulamadan yapıyor 100 yıllık ilkel uygulamaları. Bu tür şeyler faşist komünist ülkelerde kalmalıydı.