devleti kurtarma geleneğine bağlıdır, ancak müdahaleleri buna bağlamak analitik olarak zayıf ve özselci bir görüştür. çünkü müdahalaler küresel koşullardan ayrı düşünülemezler. *
darbe nedir, neden yapılır. dayak nedir, neden atılır.
her darbe, yapıldığı ülkeye karşı bir harekettir ve hiçbir darbenin gerekçesi haklı değildir. ben bunu söylerken demokrasinin en iyi yönetim biçimi olduğunu iddia etmiyorum. zaten böyle bir iddiada bulunsam böyle bir iddia bizi tarihteki ve günümüzdeki rejimlerin çoğunu meşruiyet dışı saymak gibi bir anlamsızlığa götürürdü. zor kullanarak iktidarı devirmek ve onun yerine geçmek, geçmişte sık rastladığımız olağan bir dönüşüm biçimiydi.
darbe ile kastedilen şey, iktidarı elinde tutan güç odağını ve rejimin temellerini değiştirmeden sadece yöneticileri bertaraf etmektir. bu, ülkenin herhangi bir sorununu çözmez. zaten darbenin amacı da sorun çözmek değildir. ülkeyi yönlendiren iç ve dış güç odakları ile yöneticiler arasında belirli konularda çıkar ve görüş ayrılıkları oluşunca ya da artık bunlar kullanılamaz hale gelince, güç odakları önlerindeki kişleri bertaraf eder ve aynı kaynaklardan, aynı dünya görüşüne sahip başkalarını getirirler. tek fark, yeni gelenlerin giderek köleleşmesinden ibarettir. türkiye geçmişte 4 darbe ile 4 defa köleleştirilmiş insanlar tarafından yönetildi.
iktidarı devirenlerin kendilerinin iktidar olması, yoksa hiç devirmeye kalkışmamaları istenir. her darbenin sonunda siyasi sürecin zaten bertaraf edeceği kişi veya politikaların, budanmış ağaçlar gibi daha gür biçimde, yeniden siyaset sahnesinde yer almaları var olanı değiştirmek ve geliştirmek değil, aynen muhafaza etmektir. e böyle bir durumda biri çıkıp demez mi, döteryum suratlılar her şey aynı olacaksa neden darbe yaptınız o zaman? hayır, kimse çıkıp bunu söyleyemez. zaten darbeyi yapanların bilmediği ama yaptıranların kastettiği budur.
hiçbir asker, sadece askeri niteliği ile darbe yapamaz. darbe yapan her asker grubunun arkasındaki gücü araması gerekir. ben darbecilere şunu söylemek istiyorum; siz kendinizi ölçemezsiniz. büyüklük kompleksiniz mesleğinizin ve bu yüzden kişiliğinizin bir parçasıdır. yanınızdakilere bakın, onlarda bir ülkenin kaderini değiştirecek birikimi ve çapı görüyor musunuz? bence hayır, sence?
ülkemizde geçmişteki darbeler olmasaydı, rahmetli türkeş, rahmetli ecevit, rahmetli erbakan ve rahmetli olması beklenen demirel'den hiçbiri siyaset sahnesinde olamayacaktı. darbeciler, yaptıkları darbelerle halkın önünü tıkayıp tek hünerlerinin değişimi ve gelişimi engellemek olduğunu görmüyorlar mı acaba? bence hayır, sence?
sayın darbeciler,
korumak ve kollamak istediğiniz şeyin cumhuriyet'in kendisi olmadığını, onun hastalıkları olduğunu biliyor muydunuz?
bence hayır, sence?
bir geçit törenini izler tanklar,
boyanmış parlak postallar..
sivilcesi derim ülkenin, askeri darbeler.
bir kere çıkmaya görsün,
ve sıkmaya çalışandır isyankar yürekler..
bir ülkenin onlarca yıl gerilemesine neden olan olay. 45'teki 2. dünya savaşından sonra toparlanmaya başlayan türkiye'nin 60'daki ihtilalde kaybettiği o kadar çok şey var ki. 50'li yıllarda ülke o kadar iyi durumda ki birileri bundan rahatsız oldu. sonra 80'e kadar toparlanamadı ülke. eylül 80'de yine darbe. üzerinden 30 yıl geçti onun. ve o günlerden kat kat iyi durumda ülkemiz. dünyanın gelişmiş ülkelerine aday birkaç ülkeden biri. ama yine var? bu askeri darbe dedikleri şeyin son modeli, ergenekon olayı aydınlatılmasaydı yine her şey ilkel olacaktı. ülkenin iyi yolda olması her zaman birilerini, yani ülkenin düşmanlarını üzer. onlar da ülkeyi içerden yıkmak için yu tarz olaylara girişir. ve azcık tarih bilgisi olan da dışardan yıkılamayan ülkelerin içerden yıkılmaya çalıştığını bilir.
sevgili postal yalayıcılar,
ya bu ülkenin dıştaki veya içteki tehditisiniz ya da hiçbir şeyi.
askeri darbe, hükümet darbesi ya da kısaca darbe, devletin emrindeki resmi askerî kurumlara mensup kişi ya da kişilerin ani olarak anayasal olmayan yollarla mevcut hükûmeti devirmesi ve iktidara el koymasıdır. yönetim biçimine yöneltilen radikal değişiklikleri önlemek amacıyla her zaman olmasa da çoğunlukla tanımı gereği şiddet içerir. geniş halk kitlelerinin desteği olmadan yapılması ve köklü bir değişim hareketi olmaması sebebiyle devrimden ayrılır.
teknik olarak darbeciler genellikle ordunun yapacakları eyleme karşı tarafsız kalmasını fırsat bilerek iktidarı ele geçirir, lideri devirir, radyoların ve televizyonların vb. iletişim kanallarının işgal edilmesi gibi hükûmet daireleri üzerinde bir otorite kurarlar, elektrik santrallerinin ele geçirilmesi gibi temel altyapı tesislerini ele geçirirler. askerî darbeler 20. yüzyılda yaygın biçimde latin amerika'da arjantin,şili, asya'da birmanya[1], afrika'da ve avrupa'da yunanistan, türkiye[2] gibi özellikle gelişmekte olan ülkelerde gözlenmiştir. hükûmetlerin, ekonomik ve sosyal sorunları çözmekte başarısız oldukları iddiası, cuntacılar tarafından askeri darbelerin başlıca sebebi olarak gösterilmektedir.[3]
askeri darbeler aynı zamanda güçlü devletlerin zayıf devletler üzerindeki emellerini gerçekleştirebilmeleri için tercih edilen bir yol olarak da karşımıza çıkar. örneğin cia'in şili darbesine destek vermesi gibi. ayrıca, nato'nun askerî kanadından 1974'te çıkan yunanistan'ın, karşılığında türkiye'ye hiçbir taviz verilmeden 1981'de veto edilmeden tekrar nato'ya kabulü de ancak 12 eylül 1980 darbesinden sonra mümkün olabilmiştir.
cumhuriyet mitingleri katılımcılarının bir kısmının istediği şey. ordu göreve pankartları önünde utanmadan sıkılmadan durabilen aydınlarımız! ne büyük hata yaptıklarının bir farkına varsa.
devlet içinde üniforma giyen birinin, elindeki askeri güç sayesinde, hukuk kurallarını işlevsiz bırakarak ülke yönetimine keyfi doğrultusunda el koymasıdır. ancak yapanın kendi çıkarları doğrultusunda sebebi olabilir. toplum nezdinde hiç bir şekilde geçerli sebebi olamaz.
12 eylülde enflasyon 30 lara indi,hortumlara ara verildi,torpiller azaldı,alevi soykırımı duraklama devrine girdi.daha ne isterdiniz ki.körün isteği bir göz allah verdi iki göz.
demokrasilerde yaşanması asla istenmeyen ama % 20- 40 oylarla gelipte ülkenin rejimiyle, bölünmez bütünlüğüyle, kardeşin kardeşi öldürecek hale gelmesiyle içinden çıkılamaz hale geldiğinde, anayasal düzenin korunması için başvurulmuş yöntemdir.