evet sözlük yarın gidiyorum askerlik denen olaya yerinde şahit olmak için. psikolojisine girdinmi dersen şu anda farkında değilim. her nekadar şu anda miğdemde bir taş varmış gibi hissetsemde bunun nedeni annemim içerde benden gizli gizli ağladığını bilmemden kaynaklanıyor gibime geliyor. korkuyormuyum evet 1 şeyden çok korkuyorum, gitmekten sürünmekten dayak yemekten ceza almaktan ölmekten değil annemi burda yalnız bırakmaktan çok korkuyorum. ama çekmek zorunda yaşamak zorunda olduğumuz bir tecrübe her ikimiz içinde. hepiniz allaha emanet olun.
bu saatten sonra olmayacaktır. bu şerefsiz çomarlar evlerinde rahatça uyusun diye ben canımı dahi feda edicem ama bu aşağılık orospular, tayyit babalarını devirmek istedi diye askerleri linç edecek ve boğazını kesecek.
Hep kamuflaj giyip şerefli Türk ordusunun bir ferdi olarak yürümek istedim. Yeni jandarma kıyafetleriyle nasip olur mu bilmiyorum. Yine de hevesliyim. 370 kd. Selamlar.
Edit. Evet beyler poşet. Eheheh.
Askerden Edit: mutluyum çünkü eski kamuflajlardan dağıtıldı asker olarak eğitim alıyorum. Askerlik güzel birşey tabi yerden yere değişir yine de.
gidenlerin aslında %95inin bilinen manada askerlik falan yapmayıp mecburen mıntıka temizleme,el bombalarını sayma,küfür ve dayak yeme durumunda kaldığı her gencin başına gelen kayıp zaman dilimi.
(bkz: bir gencin en verimli cagı)
döndüklerinde uyum sorunu yaşamalarına sebep olan eylemdir. benim bizzat yaşamışlığım yok tabii ki de... her neyse konu ben değilim. gidenler bir "mal" olarak geri dönüyorlar. normalde yalvar yakar yaptıramadığın şeyleri hiç sorgulamadan dırdır etmeden yapıyorlar. mesela "maaamut bi' su getir" diyorsun, suyu getirip ikinci bi' emre kadar bekliyorlar. tabii uzun sürmüyor bu dönem, suyu başınızdan aşağı da dökebilirler son anda yaşadıkları aydınlanma yüzünden. her neyse değişik bir psikoloji gidenlerin, gidişlerini ve gelişlerini izlemek.
gideceğiniz yeri söyledikten sonra karşı tarafta kısa bir sessizlik olmasından yola çıkarak: 'oğlum yanlış tanıyorlar güzelim şehri.' düşünceleriyle başlayan süreç.
oysa ki yazları serin ve sulak, kışları sulak ve kuraktı. ya da kavramlar birbirine girdi de hiç haberim olmadı.
tanım: sevdiceğinden, ailenden ayrılıp kendini tek vücut olarak vatanına adadığın süreç.
hem senden ayrı olduktan sonra ha istanbul, ha ağrı. ne farkeder ki? *
türk milletinin erkekleri için bir şan şeref unsuru olarak görülebilen, özellikle 20 li yaşlarda tamamlanan ve ya tamamlanması uygun olan eylem.
bu soğuk tanımdan sonra askere başıkları inceleye biliriz.
yüksek öğretim görmemiş er
bu grup 20 li yaşların hemen başında askere çağrılan ve daha ziyade günümüz şartlarında liseyi bitirmiş kişilerden oluşur. garip heyecan vardır bedenlerinde. sanki silahla buluşmayı ve ya ülkeyi savunmayı onlara verilmiş özel bir emir gibi algılarlar. ülke zorda da, kendisi çağrılmaktadır sanki. böyle durumlarda vardır ancak, askere gidince şöfor olmaları, mutfağa verilmeleri vs gibi olasılıklar mevcuttur. askere gittikten sonra (birazda sürecin uzunluğundan olsa gerek) şirazeyi ilk dağıtan gruptur. mütamadiyen askerlik kavramına ve yeşil olan herşeye sövmeye başlarlar.
yüksek öğretim görmüş er
açıköğretim dahil, bi şekilde 4 yıllık eğitim almış kişidir. çok tırtta olsa bir eğitim almaları askerlik sürelerini ya kısaltmış ya da astteğmen gibi rütbeye erdirmiştir onları. bu grup bir şekilde mevcut komutanlardan çok daha zeki tipleri barındıran kısım olduğundandır ki, askerlik kavramı ile 'kavramsal olarak' çatışırlar. bende bu guruba girdiğimden midir nedir. bu çatışmada çavuşları ve ya astteğmenleri haklı bulurum. bunlar ilk gruptakiler kadar olmasada askerliğe pek sıcak bakmaz. bayrak, silah, ülke bütünlüğünü gibi kavramları askerlikten ayrı tutmayıda bilirler. zaten askerlerin ülke ile ilgili sorunu yoktur genelde. onlar yatakhaneleri, mutfağı, sabahın köründe kalkmayı, ictamaları hazmedemezler. bi de komutanlarının dünyadan bir haber olmalarını.
yüksek öğretim görmüş astteğmen
askere gitmeden hemen önce yapılan abuk bir sınavın sonucunda hangi gerekçeyle olduğunu bilmediğimiz şekilde komutan olarak askere alınırlar. ilk 3-4 ay gibi bir süre eğitimden sonrada astteğmen olup öğretmen maaşı civarında bir maaşla ödüllendirirler. bu kişiler bir anlamda komutan ile asker arasında kalmışlardır. özellikle kısa dönemlere yaptıkları anlamsız 'ben senin komutanınım' ayakları tepki görür 'lan sende kısa dönem olabilirdin, bende astek olabilirdim' şeklindeki gerçekler dile gelir, ama nafile... bunları komutanlarda sevmez. arada kalmışlığın meyvesi bu grup, ancak ve ancak karakol komutanı falansa iyidir ve onlardan kralı yoktur.
komutanlar
komutanlardan kasıt,özellikle astsubaylar ve uzman çavuşlardır. bunlar bir fiil askerin içindedir. her dönem gelen yüzlerce asker ile sinir sistemleri bozulmuş ve kendilerine yazık etmişlerdir. söylersin anlamaz, tarif edersin olmaz, istersin yapmaz niteliktedirler. bir üst komutanlarından ise tırım tırım tırsarlar. bu sebeple malesef bir süre sonra kişilik problemleri ile karşılaşırlar. askerlik görevini bıraktıktan sonra normalleşe bilen bir gruptur. hatta üstlerinde üniforma oladıkları anda bile normalleştiklerine şahit olmuşluğum vardır.
velhasıl; kişi, askere gidip geldikten sonra, bir daha askere çağırılacak olsa gitmeyeceklerine yemin eder, yeşil renge özel bir gıcıkları olur ve askerliğin genel olarak içi boş bir şey olduğunu anlarlar.** yinede özel bir deneyimdir.