Eyvah ! Ebru , çok büyük ve kapsamlı bir konuya deyinmişsindir. Benimde yaklaşık 6 ay oldu bitireli ve şöyle söyliyeyim.
Farklı evreler vardır. Temel olarak " acemi ve usta " daha sonra " Doğu ve batı " .
Acemi er :
Herşeyi bilirim tavrinda olursa hep ezilir ama saygılı olursa sevilir hiç bir iş yapmaz.
Erken kalkmayı ,yatağını yapmayı ,dişlerini fırçalamayı ,traş olmayı ,günaydın demeyi ,saygı duymayı ,konuşmayı ,ilk bir hafta neden tuvalet yapamadığını ,üstleriyle diyaloğu ,şarkı söylemeyi ,yeterince küfür etmeyi ,paylaşmayı ve bir gün bunların hepsinden fazla fazla nefret etmeyi öğrenir..
Artık sevgilin bir usta asker olmuştur. Eğer ona üstteki söylediklerimden biraz gösterirsen sana artık herşeyini paylaşır . Nede olsa artık rahat telefon kullanıcaktır ve bu umarım seninle olur..
erkekler eğitim birliklerine gittiklerinde tam bir mallık sendromuna yakalanırlar. yüzlerce binlerce hemcinsi aynı yerdedir. emir-komuta zinciri içinde hareket etmeye alışkın olmayan bünye bir anda bozguna uğrar, zamanla toparlanır. zaten ilk başlarda yemeklere boca edilen şap yüzünden bir hafta boyunca büyük tuvalet ihtiyacı bile duymazlar. cinsel dürtüleri bir süreliğine kayıplara karışır. bünye şapa alıştıkça normalleşirler. sabah akşam eğitim ve gece tutulan koğuş-bot nöbetlerinin ardından ilk çarşıda başka bir gezegendeymiş izlenimi alırlar. sonra dağıtımları çıkar ve kıtalarına giderler. orda yeni devre arkadaşları, dedeler bulurlar. ilk aylarda çok ezildiklerinden nefes bile alışları duyulmaz. sonra palazlanırlar. genellikle eski sevgililerini anlatırlar. halihazırdaki sevgililerinden pek bahsetmezler. sanırım kıskanıyorlar içten içe. askerdeyken genellikle kız arkadaşları bu çocukları boynuzladıklarından bir çoğu bunun korkusuyla yaşar. bol bol geyik yaparlar, konuşulan konular dişe dokunur konular değildir. fakat cinsel dürtüler bazen çarşı gezmelerinde tavan yapmakla birlikte asker olmaları nedeniyle genelde uzaktan iç çekme şeklinde geçiştirilir. bir de benim gibi yedek subay olarak yapanlar vardır ki ben onları hiç anlatmayayım. kısa dönem ya da normal olarak görev yapanlardan çok farklıdır çünkü asteğmenler.
mutfak nöbeti. eğer ki askerdeyseniz ve mutfak nöbetindeyseniz ve o gün yemekte taze fasulye varsa çekeceğiniz vardır. ilk başlarda normal bir şekilde başlarsınız. fasulyelerin uçlarını kırar, kılçığını ayıklar, üçe ya da dörde böler ve atarsınız kazana. lakin gerçek böyle değildir. ayıklamakla bitmez o fasulye. siz tam bitiyor derken yeni bir çuval koyarlar önünüze. ilk başlardaki iş ciddiyeti kalmaz kimsede. uçlar kırılmamaya, kılçıklar ayıklanmamaya başlar. fasulyeyi sadece ikiye bölmek bile işkence gelir artık ve tam bitti denildiği anda önünüze konulan yeni çuvalın "sikerim ben böyle aşkın ızdırabını" denilerek ayıklanmadan hatta yıkanmadan kazana boca edilmesiyle son bulur bu işkence.
zorunlu olanlar; kahvaltıda şekerli çay içmek (şekersiz çay yok), sabahın bilmem kaçında kalkıp kar veya birikmiş yağmur sularını küremek, ekstra bir durum yoksa günde minimum dört defa sayılmak. yüzüne tükürmeyeceğin, sivil hayatta yüzüne bakmayacağın adamlarla muhatap olmak hatta aynı koğuşu paylaşmak.
mıntıka temizliği olmazsa olmazdır. ha bir de eşyaların yer değiştirmesi, tabi bu olay hepimiz için hırsızlık iken askerlik ocağında adı yer değiştirmedir.
sabahın sikinde, daha hava bile aydınlanmadan karanlıkta bi dünya adam araziye dağılıp izmarit ve çöp toplamak, paspas atmak, nöbet tutmak, bir de toplamda 3 el ateş etmek. buz gibi havada titreye titreye sıcak su bitti bitecek telaşıyla hızlı hızlı duş almak vs.
gidip gelen ülkeyi kurtardım havasına giriyor ama eni boyu bu işte.
Teslim olduktan sonra 4-5 gün bişey yapılmayacak bölük mıntıkasında gezinin ama kaybolmayın dediler. Biri kayboldu. Her memleketten her türlü adamla tanışmaya ve o adamın yaptığı dangalaklığın cezasını çekmeye hazır olunmalıdır.