kısa dönemler için küçük sevinçlerden * büyük sevinçlere doğru sıralarsak;
1- acemi birliğinde eğitimdeyken ziyaretçi gelmesi. *
2- yemin töreninden çıkıp ailenle eve gitmek. **
3- usta birliğine gidip görevlerin dağıtımında bölük yazıcısı olmak *
4- mouse ve bilimum alet bozuldu yalanıyla kendini her dakka çarşıya çıkarmak. *
5- akşamları bilgisayar başında film izleyebilmek *
6- kendi tezkere çıktını alıp imzaya götürmen.
7- nizamiyeden çıkıp özgürüm aq diye haykırmak.
- sokakta görsen selam vermeye tenezzül etmeyeceğin bazı şahsiyetlerin karşısında esas duruşta durmak. aralarında 7-8 yaş küçük taze rütbeliler de olabilir.
- alay komutanının küçük kızının ingilizce ödevini yapmak.
- sadece hamaset kokan anlamsız marşları ezberlemek.
- doğru dürüsüt atış yap(a)madığın * tüfeğe her hafta bakım yapmak, harbi çekmek, söküp takmak.
- koğuşların bulunduğu koridorda nöbet tutarken oturmadan boşu boşuna 2 saat ayakta durmak.
- mantığını nizamiyede bırakıp 155 gün sonra tekrar hürriyetine kavuşacağını düşünmek.
- sorgulamadan denileni yapmak, zaman öldürmek.
- ...
bu liste uzar gider muhakkak. tüm bunları düşününce daha önce söylediğim gibi en keyifli an askerliğin bitiş anıdır.
çatışma sırasında helikopterden helikoptere atlarken ateş eden, boşalan şarjörü atlama anında değiştiren kahramanların daha zevkli anları olabilir belki ama hiçbir şey tel örgülerin arkasında geçen mecburiyet günlerinin bitiş anının zevkini veremez.
acemilik döneminde bize eğitim yaptıran çavuşların yemin töreninden hemen sonra köşe bucak kaçtığı andır. zira yemin töreniyle beraber rütbemiz erden asteğmenliğe yükselmiştir.
ordu komutanının ziyarete geleceği gün ishal bir vaziyette 7 saatlik nöbetin bir yerinde artık bağırsakların iyice zorlamaya başladığı anda "abi ne olursa olsun yea" diyerek nöbet kulübesinin arkasındaki ağaçlıkta sıçmak.