genelde evrim geçirerek erkeğe dönüşürler tıpkı palyoça balıkları o yüzden sorun olacağını sanmıyorum gözünü sikerim senin gibi cümleler kurabilirler.
not bu tanımlama piyadeci kadın subaylar için geçerlidir zira kadın pilotlar gayet zarif ve güzeldirler. cinsiyet ve kişilik bunalımı yaşamazlar.
not: bu entry'deki kişiler, kurumlar, ünvanlar ve aşklar tamamen hayal ürünüdür. özellikle de sen yüzbaşı; de get! (158 days of ığdır)
arkadaşlar size hiç askerlik anısı anlatmadığımı farkettim ve kafanızı sikmeye geldim. gelin sevişelim.
bilen bilir askerlikteki en sıkıntılı olay nöbettir. nöbet esnasında mahsun "vatanım senin yanın" der, siz efkarlanırsınız. genelde 2 saat sürer ve ığdır'daysanız ve de mevsim kışsa hayatı sorguya çekerken behzat ç.'ye de dönüşebilirsiniz bazen. fakat nöbetleri siz yazıyorsanız partnerinizi ve diğer nöbet yerlerindeki nöbetçileri de siz belirliyorsanız nispeten iyidir. ve ben de batman'lı seyfo'yu kendime partner seçtiğime hiç pişman olmadım. birbirimizi çok iyi tamamlayan bir ikiliydik çünkü o usta askerdi ve 1 km. ötede kontağı çevrilen aracın markasını ve onu kimin kullandığını bilerek devriyeye hazırlanmamızı sağlıyordu. ben de okuma-yazma biliyordum.
seyfoyla çok çılgın bir 3-5 nöbetindeyiz yine. zaman geçirmek için telefondan müzik dinleme olayından level atlayıp, müziği telsizden dinleterek nöbet kulübeleri arasında şarkı alışverişi yapıyorduk. bi ahmet kaya parçasının akabinde seyfo telsizden kürtçe bişeyler söyedi. kürtçe bilenler kendi aralarında minik bir sohbet yaptılar. ben de bunu yabancı dilimi pratik yaparak zinde tutmak için bir fırsat gördüm ve o 3-5 nöbetinde olanlarla ingilizce bir sohbet yaptık. bunun kışla içerisinde olası bir terör saldırısı olarak algılanacağından habersizce..
seyfo dışarıda sigarasını içip içeri girer girmez "çağuş, giy üstün-başın, land geliyo" dedi. 3-5 arası uykusundan fedakarlık edebilecek bir subay tanımıyordum kışla dahilinde. çelik yelek-başlıklarımızı takarak çapraza geçip farları sönük land rover'ın yaklaşmasını beklerken iş bölümü yaptık. ben kulübe içinde keskin gözetlememe devam ederken seyfo "dur kimdir o" yaparak devriyeyi karşılayacaktı.
araç yanaştı ve seyfo misafirperverliğini gösterirken ben arkama bakamazken neler olduğu hakkında bi fikrim yoktu. seyfo bi süre konuşup kulübeye girdi ve "gomtan seni çağrıyo çağuş" diyebildi. "nolmuş lan niye gelmiş?" diye sordum "telsiz olayı ayıg ol" diyebildi. ulan insan söylemez mi gelen komutanın bi kadın olduğunu be seyfo? çok net adımlarla dışarı çıktım.
- ben wade istanbul em......?!?!
em amına koyim em de karşındaki kişi bırak kadını insana benzemiyo ki.. 1.70 boy 100 kilo.. öyle bir surat ki yaşını başını tahmin edesi gelmiyo insanın.. kadının sivilceleri gecemi aydınlattı adeta. diyemedim lan. em dedim devamını getiremedim. saliseler içinde yaşanan kafalara bak. ulan seyfo sik beni.
neyse ki öksürüğe vurarak toparladım ve Allah razı olsun ondan hemen konuya girdi.
+ wade çavuş telsizden gelen garip sesleri duydunuz mu?
- evet duyduk. hatta muhabereye de haber verdik... komu..öhö öhö..
+ tamam. dikkatli olun bu gece nöbetinizi düzgün tutun.
- imridirsiniz..öhö..hö..
çok zordu lan. gerçekten çok zordu. düşündüm sonra eğer güzel bi kadın olsaydı o yüzbaşı neler yapardım diye. bırak "emret komutanım"ı, uzun künyemi sayardım bi çırpıda orada ve ona çok rahat bir uyku çekme temennisiyle birlikte oracıkta kardan bir buket çiçek yapar sanatı daha önce hiç oluşmadığı bir boyuta taşıyabilirdim. çünkü iki aydır çarşıdaki bıyıklı fermantasyonları hariç tutarsak kadın görmemiştim.
nöbetin geri kalanında seyfoyla kadın komutan olayını tartışırken onun benden çok daha modern bakış açısı olduğunu gördüm ve utandım. ona "emret komutanım" demekte bi sakınca görmemişti.. ta ki bana "onu şimdi ne parçalardım" diyene kadar. onun bu demeci benim kendi kafama dönmemi ve mahsun kırmızıgül "vatanım senin yanın" derken efkarlanmamı sağladı...
sonra nöbet bitti ve bölüğe döndük. 45 dakikalık nefis bi uyku çektim.