asker yolu gözlemek

entry37 galeri0
    37.
  1. 5 ay kalmıştır. ama 5 ay sonra yine eskisi gibi olmayacaktır. ben bekliyorum ama o beni ne hatırlıyor ne umursuyor. kim bilir aklında neler vardır. bir gün hatırlamamıştır belki beni.. yine de bekliyorum gelsin. belki bir şansımız olur. olmaz da.. insan bekliyor işte.
    1 ...
  2. 36.
  3. şu hayatta en zor dönemlerden biridir bence.
    o ilk bir ay her telefon sesine o diye koşmak,
    rehbere kayıtlı olmayan numaraları kayıtlı olanlardan daha çok sevmek,
    her "nasılmış?" diye sorulduğunda daha "iyiymiş" bile demeden hıçkırarak ağlamaya başlamak,
    elinin sürekli telefona gitmesi ama çalmayacağını bilmen ve daha bir sürü şey.

    normalde olsa saat sabah 05.00 da biri arayıp "nasılsın?" dese küfrederek kapatacağın telefonları bu sefer "çok şükür" diye açarsın. o bölünen uykudan sonra uyunan uyku en rahat en huzurlu uykun olur.

    zordur hem asker olan hem de yaren olan için.
    0 ...
  4. 35.
  5. şakası yapıldığında bile düğüm düğüm olmuştu kelimelerim. Beklemesinin daha da zor olduğunu düşündüğüm eylem.
    1 ...
  6. 34.
  7. sevgili askere gitmeden aylar önce daralmalar yaşamaktır. Zordur zor.
    0 ...
  8. 33.
  9. şafak karanlıksa görüşebileceğiz günler için geri sayarsınız çaresiz. her görüşme için heyecanlanmak, o günü beklemek aslında garip bir keyfi de barındırır içinde. ama şu gidip gelmeler ne zaman bitecek, çabuk bitse diye hayal kurduğunuz günler de az sayıda değildir tabi ki.

    yorucu, sıkıntılı ama geçiyor ya bir şekilde. sağ salim döndükten sonra gerisi yalan hikaye.
    * *
    1 ...
  10. 32.
  11. zaman geçtikçe kolaylaşacağına daha da çok zorlaşandır. 158 günden düşüyorsun, 158 gün sevgilin yanında değil, izin kullanmazsa tabii. tek bir gün gördüm sevgilimi gittiğinden beri o da hatay serinyol'dan diyarbakır ktm'ye gitmeden önce verilen 1 günlük yol izninde sabah geldi istanbul'a akşam da döndü diyarbakıra. sadece bir gün ve o kadar afallayıp da kalıyor ki insan gördüğü anda, konuşamıyor bir şey yapamıyor. sadece bakakalıyor, özlem o kadar çok büyüyormuş ki meğerse aptala döndürüyormuş insanı. 15 ocaktan bu yana bir sürü zaman geçti, şafak 12den sonra ığdır ama özlem bitmiyor, katlanarak büyüyor. son bir haftadır iyice sulugöz oldum neredeyse, ne okusam sağda solda gözlerim doluyor, telefondaki mesajları okusam bir acayip oluyorum. şırnak'a mektuplar gitmiyor, telefon hatları kesiliyor, soğuk orayı terk etmiyor ben burada dört dönüyorum.
    bitse artık askerlik, 15 mayıs dese tarih. ben havaalanına gitmiş olsam, onu beklesem. bir daha şafak saymasak, konuşamasak birbirimizi görünce, sadece sarılıp ağlasak,
    ellerini tutabilsem pia'nın
    ölsem eksiksiz ölürdüm.
    4 ...
  12. 31.
  13. 30.
  14. 29.
  15. sevgilinin hayalinin, gündelik hayatın bir parçası olmasıdır. elbette bu kadar kolay başlamaz hiçbir şey, süreç, kanseri kabullenme ile benzerlikler gösterir.

    gittiğinde, ilk önce neyin ne olduğunu anlayamaz, algıda sıçma yaşarsınız. gerçek tüm ağırlığıyla yavaş yavaş çökmeye başladığında izleyen süreç ise, "depresyon" aşamasıdır. fişi çekilmiş televizyon gibi, günlük hayatta yapmanız gereken en basit-temel şeyler için bile enerjiniz kalmaz. okula-işe gitmek zulüm gibidir, bir gayret gittiğinizde ise yüzünüzden düşen bin parçadır, çevrenizdekilerin sizi neşelendirme çabaları sonuçsuz kalır, hem onları, hem kendinizi üzerek ayrılırsınız yanlarından. bu aşama, askerlik başlarına tekabül ettiğinden ötürü; sevdiceğin mektup, telefon ve benzeri görüşme imkanları genel olarak son derece kısıtlıdır, dolayısıyla 2-3 dakikalık bir telefon konuşmanız sevinçten hüngür şangır ağlamanızla bitebilir, korkmayın, histerik ya da manyak değilsiniz.

    ikinci safha, "kabullenme" aşamasıdır. oda duvarları, telefon ekranı, cüzdan içi gibi muhtelif yerleri onun fotoğraflarıyla doldurursunuz. "beterin beteri var" düsturunu kendinize uyarlamaya çalışıp, "ya uzun dönem olsaydı" v.b. çeşitlenebilecek yüzlerce ihtimali düşünür, halinize şükredersiniz. dikkat dağınıklığı ve isteksizlik görülüyor olsa da, genel tabloda hatrı sayılır iyileşmenin olduğu bir safhadır.

    üçüncü safha, "plan" aşamasıdır. ilk ve ikinci safhadaki depresif hava, bu safhada büyük ölçüde dağılmış olduğundan ötürü, o döndüğünde neler yapacağınız, nerelere gideceğiniz gibi hayallere kaptırırsınız kendinizi. genel tablodaki iyileşme yüksek düzeydedir; artık okula-işe konsantre olabilmeye başlarsınız, arkadaşlarınızla sevgiliniz ve askerliği hakkında konuşmak eskisi kadar acıtmaz. batar, ama acıtmaz.

    dördüncü safha "bekleme" safhasıdır ki, şahsımın da içinde bulunduğu güllük gülistanlık ancak zamanın gıdım gıdım ilerlediği bir süreçtir. sevdicek artık eşyalarını yavaş yavaş toparlamaya başlamış, kendisini ziyarete gelen yakınları vasıtasıyla peyderpey evine yollamaya başlamış, dönüşüne sadece 2-3 hafta kalmıştır. bu süreçte askerlikten bahsedilmesi asker yakını deneğimizin suratında anlamsız bir sırıtışın hasıl olmasına sebep olur.

    sevgili dönecektir, herşey kaldığı yerden tam gaz devam edecektir, sayılı gün çabuk geçerdir, çok çok az kalmıştır, dir, dür....
    2 ...
  16. 28.
  17. aslında ilk bir haftayı tamamladıktan sonra çok da zor gelmeyen hadise. ilk gidişinde "ben ne yapacağım şimdi" denilmektedir, zamanla alışmaya başlanmaktadır, son 28 gün kaldğında da insanın aklına "ne çabuk geçti yahu, dün gibi gidişi" şeklinde huzura kavuşturan düşünceler gelmektedir. velhasıl gözde büyütmemek lazımmış, göz açıp kapayıncaya kadar uçup giden çocukluk, kucaktan kucağa "kucak kucak kucak" denilerek dolanmaların bir çırpıda mazide kalması,insafsız bir şekilde hızla geçen zaman, sevgili askere gitti diye yavaşlamıyormuş, aynı tempoda hızla, göz açıp kapayıncaya geçiyormuş. aslında keramet sevgili gitti diye eve kapanmamaktaymış, işe güce konsantre olmakmış.. işte hayattan bir 5 ay daha geçti.. halbuki daha dün gibi..
    0 ...
  18. 27.
  19. Askerlik iyidir, hoştur, zordur ama bekleyen için çok zordur. Bekleten için daha da zordur. Bekleyen 1 kişiyi özler ama bekleten herkesi, herşeyi özler. Anne, baba, kardeş,sevgili özlenir, birlikte yaptığın herşey özlenir, cam tabakta yemek yemek özlenir, cam bardakta çay içmek özlenir, halıya basmak bile özlenir. Hepsine kavuşunca şükredersin ama, sevgiliye kavuşunca bir daha doğarsın sanki.
    1 ...
  20. 26.
  21. yapanı azdır artık. askerdeki sevgilisini bile aldatan orospularla doldu çıktı ne yazık ki ülkemin gençliği.
    1 ...
  22. 25.
  23. sürekli geleceği günü düşünmektir. hıçkırarak ağlamaktır. "ben onu istiyorum ama" diye çocukça tutturmaktır. gün gün saat saat saymaktır. "sayılı gün çabuk geçer" lafının aslı astarı olmadığını öğrenmektir. uzakların iki insanı aslında nasıl da birbirlerine bağlayabileceğini görmektir. iki dakikalık bir telefon konuşmasından sonra "oh be bu sefer epey konuşabildik" demektir. sürekli merak etmektir. kafanın daima meşgul olması durumudur. aslında onunla geçirilen zamanın ne kadar kıymetli olduğunun farkına varmaktır. zordur çok zordur...

    şafak 131
    1 ...
  24. 24.
  25. askere gönderilen sevilen kişinin dönmesini bekleme durumu. al sana zoraki tanım..

    yazarın tamamen subjektif entrysi: tamamen farklı bir psikolojidir asker yolu beklemek. başınıza geleceğini tahmin etmemişsinizdir, çünkü abiniz, erkek kardeşiniz yoktur. kimseyi gidince döneceği zamana kadar bekleyecek kadar çok sevebileceğinize ihtimal vermemişsinizdir daha önce. kimse o kadar değerli olmamıştır ve hiç düşünmemişsinizdir hayatın bu bölümünü..

    hayat yeterince karışıkken, her şey yeterince zorken zaten; zaman gelir.. gönderme zamanı. gitme diyecek olursunuz, hatta dersiniz belki bir kaç kez. kızarsınız, kızar. gitmek onun için daha zor sanır çünkü. hatta çok uzatırsanız 'gitme'leri 'gitmek benim için yeterince zor, bir de sen böyle yapıyorsun! sen anla beni bari!' içerikli azarlarla karşılaşmanız kuvvetle muhtemeldir. susarsınız. anlatamazsınız tam ne hissettiğinizi. zamanı dondurmak istediğinizi, olmazsa eğer zamanı dondurmak onla gitmek istediğinizi. hiç birini söyleyemezsiniz sevdiğiniz giderken. zaten böyle zamanlarda bütün kelimeler sözleşmişler gibi boğazınızdaki o düğüme oturverir. belli etmeden zorluğunu güçlü olmaya çalışırsınız, anlatamadan ona o giderken aslında sizi de götürdüğünü.. gecenizin, gündüzünüzün, hatta tek bir anınızın dahi o yokken onsuz geçmesinin ne kadar zor olduğunu anlatamazsınız. hoş anlatsanız da bu gerekliliktir, gidecektir..

    gider de.

    beklersiniz.. acemilik günleridir. o orda bir şeylere alışmaya çaşışırken siz bulunduğunuz yerde alışmaya çalışırsınız onun artık sizinle aynı yerde olmaması durumuna.. uzaktadır, zordadır, kim bilir nasıl insanların arasındadır, ne gibi zorluklar çekiyordur ve siz onun yanında olamıyorsunuzdur. en çok da bu koyar. belki bu yazdıklarımı bir başkasından okumuş olsam ve daha önce bunu yaşamamış olsam bunlara inanmazdım! 'yok artık!' serzenişi kuvvetle muhtemel olurdu ama; inanın bazı zamanlar 'keşke ben gidebilseydim onun yerine.. en azından aklım onda olmazdı' gibi düşünceler içinde bulursunuz kendinizi. saçmadır. yersizdir. imkansızdır üstelik.. koklamaya kıyamadığınız sevdiğinizi yerlerde sürünürken, sabahın köründe kalkarken, kilometrelerce koşarken, en önemlisi de mutsuzken düşünmek sizi üzse de konuşabildiğiniz kısıtlı zamanlarda bundan bahsetmezsiniz. yansıtmazsınız hayatınızda kötü giden şeyleri, onun olmamasından dolayı çökmüş olan duygu durumunuzu. çünkü askerde olan odur ve desteğe ihtiyacı olan odur.. siz beklersiniz sadece, zaten yapmanız gereken de odur, aklının sizde kalmamasını sağlayarak, destek olarak bekleyebilmek..

    sonra acemilik biter, bir kaç günlük tatil gelir. zayıflamıştır, güneşten yanmıştır.. elleri çatlamıştır bir de.. ağlayacak gibi olursunuz, işi şakaya vurursunuz. nefret edersiniz uzakta olduğunuz için.. elleri çatladı diye üzülürsünüz, endişelenirsiniz yanınızda olan ama bir kaç gün sonra gidecek adam için.. oysaki o daha önceki bilmem kaç yıllık hayatınıda yanınızda olmamıştır.. kim bilir daha kaç zamandır hayatınızdadır da onun için böylesine çok endişelenebilirsiniz.. kendinize en çok şaşırdığınız an, sanırım bunlardan biridir..

    sayılı gün çabuk geçer söylemi sadece tatiller içindir. gelmesiyle gidivermesi bir olur çünkü. bir şey diyemezsiniz. beni de götür diyemezsiniz. hem zaten artık büyümüşsünüzdür, çocuk gibi olmayacağını bildiğiniz şeyler istemek onu üzer sadece.. susarsınız.. çok özledim seni dersiniz tek, güçlü görünmeye çalışırsınız ve bekleyeceğiniz yeni ayların başlangıcını verirsiniz..

    sadece beklersiniz..
    ve beklemek hiç bu kadar zor, hiç bu kadar asil, hiç bu kadar ağlamaklı ama hiç bu kadar güzel olmamıştır.. beklersiniz.. en ufak bir haberle içinizdeki korkuyu anlatmaya kelimeler yetmez. ulaşmak istersiniz, sesini duymak istersiniz.. aslında erkekler sanırlar ki gitmek daha zordur.. kalan olmak daha zordur hep. kalan olmak çaresiz olmaktır çünkü.. kalan olmak bir çatışma haberi olduğunda, ondan ses gelene kadar hiç bir şey yapamadan eli kolu bağlı beklemektir çünkü.. kalan olmak çaresizliktir.. başka da bir şey değildir.. işte siz de tam da başlıkta bahsedildiğini gibi yolunu 'gözlersiniz'.. yaptığınız 'beklemek' değildir çünkü, kelimenin tam anlamıyla 'yolunu gözlemek'tir.. gün saymak, plan yapmaktır.. sabretmektir hayatta ilk kez belki, olmadığı kadar sabretmek.. gidene asla anlatamazsınız onun gidişiyle sizin yaşadığınız yerde de zamanın durduğunu.. aslında gittiği halde her anınızı onunla geçirdiğinizi tam olarak anlatamazsınız. hatta bazen kasten de anlatmazsınız. dediğim gibi, zira zorda olan, askerde olan odur, bir de sizin için endişelenmemesi gerekir..

    velhasıl birileri askere gider..
    birileri yolunu gözler..
    kimileri döner sayılı gün sonra..
    kimileriyse hiç dönemez..
    12 ...
  26. 23.
  27. canının bir parçasını askere gönderdikten sonra onunla birlikte safak saymaktir. telefonu yanından ayırmamaktır, ya arasa da duymazsam diyerek. çok zordur, günler geçmek bilmez. onu düşünürken aklına gelen sevimsiz bir şeyi "sen koru yarabbi" diye kovmak, birlikte geçirdiğiniz en son günü, ona dair hatırladığınız en net anıyı ezberlemektir.
    2 ...
  28. 22.
  29. bunu gözleyen bir sevgili ise kesinlikle kolay kolay inanılacak bir şey değildir. zira ayrılıkların çoğu daha askerdeyken gerçekleşiyor. askere gitmeden önce ben seni sonuna kadar bekliyecem diyen sevgili daha askerliğin ilk aylarında seni unutumuştur. istisnalar kaideyi bozmaz.
    1 ...
  30. 21.
  31. her an her dakika bir telefon kadar uzak olan o sevgilinin hergün acaba arayacak mı diye ahizeli telefon başında beklenmesidir. önce acemilik hiç bitmeyecekmiş gibi beklenir, sonra her çarşı izni gelecek diye belki daha rahat konuşmak ve hatta görüşme olanağıyla her haftanın sonu beklenir. bazen öyle mutlu olunur ki el telefona gider ama çevrilecek bir numara bile yoktur. bazen öyle umutsuz kalırsınız ki tek bir kelimesine muhtaç ağlarsınız usulca. kendi kendinize dersiniz 'bu da bitecek, bak ne güzel azalıyor günler, yaklaşıyor kavuşma, hem bu vatan borcu, ödenmeden olur mu'. o orda büyür derdiyle tasasıyla, siz de beklerken büyürsünüz tüm hasretinizle.
    4 ...
  32. 20.
  33. kelimelerle ifade edilmesi zor bir özlemle, zaman geçtikçe daha da büyüyen bir umutla beklemek beklemek beklemektir.(!) askerlik yapana ne kadar zorsa, kalanlar için de zordur mesafeler. o gelene kadar hayatınız şafak saymak,plakaları ezberlemek,geleceği günü büyük bir sabırla beklemektir. * *
    0 ...
  34. 19.
  35. askerin dönüş yolu gözlemesi olarak da nitelendirilebilir. *
    0 ...
  36. 18.
  37. aynı iş yerinde çalışıyorsanız işe gitmek bile istemezsiniz. çünkü herşey size onu hatırlatır,onu gelip size sorarlar.. vakit bir türlü geçmek bilmez. şafakları daima siz sayarsınız. *
    2 ...
  38. 17.
  39. 20 yaşına gelmiş her türk erkeğinin ( özel durumlar haricinde ) vatani görev diye adlandırılan bir nevi eğitim amaçlı gerçekleştireceği borç için onu seven ve özleyen kişilerin geleceği günü beklemesidir...
    o özlem diğer özlemlerle kıyaslanamaz. için başka yanar, gözlerin hep dolu doludur..

    ana, baba, kardeş, yar.. gün sayar..
    0 ...
  40. 16.
  41. 15.
  42. önceden anne,eş ve çocukların üstlendiği görevdi.ama simdi evlilik yaşının artması ve flörtün yaygınlaşmasıyla bu iş sevgililere düştü.
    onsekiz ay dediğin nedir ki?geçer geçer tesellisini sıkça duyarsınız..* *tek değişmeyense asker yolu bekleyen anneler..
    0 ...
  43. 14.
  44. 13.
  45. türkiyenin plaka numaralarını ezberlemektir ayrıca bilecikten itibaren gerginlik başlar...geçmek bilmez günler...güzeldir amma...
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük