dualizme yazgılı kısır ahlakın gündelik felsefesi aşkı da nefretle anlayabiliyor ancak. ziyadesiyle sahicidir nefret, ama ille de aşkın dönüşeceği tek şey değildir. "aşkla nefret arasındaki çizgi çok incedir" gibisinden düzayak kabullerle ezber edilmiş, üzerinde çalışılmış acılarla yaşananlar da sahiplerince anlaşılmayı bekliyor.
yolda sevdiği kadınca reddedilen, onu başkasına yar etmeyeceği yeminiyle bir dakika sonra kurşun yağdıran gencin aşktan anladığı da buydu. terbiyede nefret korkudan sonra gelir, benzeştirmek-insanı tornistan etmek için elverişlidir. filmler, ucuz romanlar, ağlak şiirler, bilcümle kır-şehir efsaneleri vs. vs. ortalama şaşmadığı için, şaşmaması için dürtükleyip durur bu mitosu.
"... ne kadın ne de erkeğin artık zayıflıklarıyla birbirlerine zulmetmeyecekleri günlerin geleceğini umuyorum" diyerekten nietzsche'yi analım, orhan veli yakalım burdan bir de;
"düşünme,
arzu et sade!
bak, böcekler de öyle yapıyor."
ortalama bir tanıma çok rahat sığdırılabilecek bir benzetme. aşık olursun elde edemezsin, reddedilmek gururunu kırar kıçına baka baka gidersin. duygusal olarak yıkar ama iki bira çakar kendine gelirsin. küfreder, bağırıp, çağırıp zehirini kusarsın olur ve biter. adı aşk olan şey bu safhadan sonra nefrete döner işte. ikiside bıçağın iki farklı yüzüdür, keskindir, aynı yoğunlukta yaşanır.
iç içe olan iki duygudur. şöyle ki aşık olduğunuz insan sizi iplemiyorsa ondan nefret edersiniz ama aşıksınızdır da..ya da bazı şartlar vardır sizi sevginizden ve sevgilinizden alıkoyan işte o zamanlar da herşeyden nefret edersiniz ama köpekler gibi seversiniz. işte böyle garip bişidir.
ikisinde de durağan duygusal yoğunluk en üst düzeydedir
artıda da olsa ekside de, ikiside sizi yerinizde oturtmaz, devamlı kendisinden başka bişeye odaklatmaz
ikisininde bastırılması emek ve zaman alır ve ikisi de sonuçta üzer.
aşk aslında nefretin zıt kardeşi gibidir