Zaman tırısa kalkıyordu güz atlarıyla
yelkeni yırtık eski bir teknenin
köpüren rüzgarlarını doldurup gömleğime
kayaların arasından süzülerek geçtim
kıyısız denizleri bölüştüm seninle
Dalgaların ucunda seken ay ışığının
izini sürerdik patlayan havalarda
ürkek martıların tüneğiydi gözlerin
ışıklar dökülürdü göğüslerinin arasından
kızıl ve beyaz çiçekler yanaklarından
Sular durgunlaşır mı öpüp okşadıkça?
Yıldızları tükenir mi şen gecelerin?
Kara görünür de sözcükler kirlenir mi?
Bırak, çaksın içimizde alevden şimşekler
herkesin olan kıyı bizim olmasın
Son etabını koştuğum bu kısacık yarışın
ne de güzel yağıyor güz yağmurları
ıslak saçlarına aşağıdan baktıkça
tuza kesiyor tenim başım dönüyor
bir çağlayana yetişme telaşında
ömrümün incecik kuş ayakları
Geldiğim derinliğe dönüyorum şimdi
peşleri sıra kuduran dalgaların
direnmeler anlamsız çekiyor işte girdaplar
bedenime biçim seçiyor küheylan deniz
bir fesleğenin silkiniyor yaprakları
sona doğru sondan içe aşk bu olmalı. **