bir gece aşık olmak istedi. sonra düsündü 'yahu ben manyak miyim' diye. aşık olacağima kendimi bir deveye yalatirim daha iyi dedi. ama 'deveyi nerden bulacağim' dedi.
derin bir hassiktir cekti, gerildi gerildi ve kafasi eğik kosmaya basladi. yokus asagi frenleri patlamiş bedford marka tüp kamyonu gibi lambir lumbur gidiyordu.
üzerinden 3 yıl geçmişti.
aşkın salaklığa dönüşümünden.
salakça hesaplar içerisinde geçirilen bir platonik aşk ve bu aşkın donuk, yıkık mağlubu.
yenildi bu yarışta.
diledi, olsun benim de.
diledi hayattan, artık ver bana.
şartlı arayışı kendisini bağladı bir ahmağa.
ikisi de çocuktu.
kız ona abi dedi.
kız 3 yaş küçüktü ondan.
tam 3.
o çökmeye başladı.
yüzbinlerce insanı mutlu edecek şeyler, onu etmedi.
çünkü aradığı şey farklıydı.
diledi hayattan.
benim de olsun.
hayat vermedi.
o ahmak, hayat sevincinin azrailiydi o çocuğun.
artık gözleri parıldamaz oldu o çocuğun.
salakça hesaplar içerisinde, çağrılar arasındaki zamanların arasındaki ilişkiye göre
anlamlar çıkardı, bu anlamlara inandı.
cesaretsiz, çökük...
hatası,
mutlu olmak için hayatında bir kızın olması gerektiğine şartlanmasıydı.
o lanet hatayı gördü.
ve şimdi tuzsuz, şekersiz bir hayat içerisinde.
aslında kendisi de budala.
sahip olduklarının farkına varamayan, sahip olduklarının değerini anlamayan bir budala.
allah ne zaman ondan bir değerini alsa, o anda anlıyor.
anlıyor ki, geçmişi budalalıklarla dolu.
ama budala ki,
halâ özlüyor, yeniden aşk acısını çekmeyi.
artık aşkı yaşayabileceğine inanmıyor.
uzaktan bakan, kendi kendine yanan, yıkılan adam olmayı,
özlüyor.