(99.kattan inerken yaşanılanlar. yoğun mesaimin peşisıra kimsecikler yokken )
şimdi ben aşağı inerken beni kaplan kararlığında gözlemleyen ofis girl: asansör beklerken sana bakıyorum da; bacaklarının güzelliği, dünyanın sütun harikasına bilet aldırır inan. kalçalarının kıvrımları ve taşkınları o pahalı mini etekten de ala. dudakların ise siyah saçlarına asi bir kırmızı...
şimdi gecenin bu son saatlerinde, zemin kattan zınk diye geldi asansör görüyor musun? kimseler kalmamış belli ki... ikimizin de düşüncesi, bu derin sessizlikte, dile gelmeden hınzırca kesişti.
asansör geldi nihayet.. bu ne hız bu ne ihtiras. biliyorum içinde meşe kütüklerinde dev ateşler var...dudaklarımız sabırsızca birbirine kenetlenirken aç bir kurdun vahşiliği ancak olur bu kadar.
sıyrılan geri bölgede fermuarımı çözen minik ellerin ne kadar da çabuk ve maharetli. bu yardımının ödülü; dudaklarına olan şuh hakimiyetim ve kalçalarının yumşaklığını bozduğum ince ayar. sıyırdığın eteğinin arasında kenara sıyırdığım pempe iç çamaşırını, parlak rugan ayakkabım biraz görünür kılar. gözlerin gözlerimde artık..duralım..evet..pause!
(51-52. kat arasında dururken)
şimdi asılı kalan şuh bedenlerimiz sakinleşti bak. zamana karşı yarış yerini yumuşak dokunuşlara bıraktı. gögüslerinin dekolte dolgunluğunu artık açığa çıkarma vakti...bakışlarında yalvarırcasına bir hava. ama ne olur böyle yapma! artık lütfen daha sakin. ellerim vücudunun zaten her yanında. dudaklarımda beyaz dişiliğin, içimde kızıl kıyametin var. soluk alışın bahar gibi sıcak. beyaz bedenin dalından patlamak isteyen bir badem tomurcuğu. derinlerinde ise deprem uğultusu...
(10 dakika sonra, tekrar pause tuşuna basış ve online)
şimdi içindeyken ben hapsolmuş bu daracak alanda hızla ve kenetlenerek iniyoruz bu düz asansör duvarında. bu şuh zevkimiz aynadan her yana yankılanıp çoğalıyor. birken iki, ikiyken dört oluyor. o yüzden sesli çığlıkların sessiz çığlıklarımı örtmeye yetmiyor. keskin çığlıkların içinden taşan pembe ışıltılarla gözümü alıyor ve sesin tiz bir sesle yankılanıyor asansör boşluğunda... dudaklarında kayıtsız pembe bir süt liman ve gözlerinde arınmışlığın sadeliği var...