dilekçe / delikçe
(rivayet o ki 1965 yılında urfa’lı bir akıl hastası, elazığ’da hastanede yazmış. belki de bir ‘akıllı’ yazıp o hastanın eline tutuşturdu.)
ben gam dünyasında yoksulluk sahasında rezillik perdesinde padişah oldum
meyvelerden dağdağan çalgılardan kemençe oldum
benim yatağımın altı akasya dikeni üstü kirpi derisidir
kalbim ayismanın fırını sahra’nın çölüdür
ruhum aşk-ı hüda mahbub-u peresttir
cismim ölüdür aklım felekle güreştir
benim için gamın kilosu beleştir
nerde bir güzel varsa bana her zaman keleştir
(namuslular herkese keleştir onlara sözüm yok)
bizim içkimiz kezzap su sakimiz felek mezemiz ateştir
yani bu saydıklarımın hepsi ruhumun içinde manevraya çıkmıştır
eğer dilekçemin cevabı gelirse manevra sona erecek
işte mektubum budur
dilekçemi sunuyorum
adres: kuran-ı geldiği yere kuran-ı getiren götürsün
kuran-ı veren alsın
kuran-ı alan görsün
dilekçe:
bir yedek ciğerim vardı o da yok oldu
ben senden sultan süleyman’ın mührünü mü
yanında belkıs’ını mı istedim
yoksa senden yakub’un yusuf’unu mu
yusuf’un hüsn-ü cemalini mi istedim
yoksa semavat-ı zeminin yıldız kızını mı istedim
yoksa musa’nın asasını mı
sedat’ın cennetini mi
muhammed’in sevgisini mi
ali’nin yiğitliğini mi
ömer’in adaletini mi
osman’ın bilgisini mi
ibrahim halil’in kerametini mi istedim
yoksa senin yarlarının cennetini
cennetteki hurilerini mi istedim
cennetin dokuzunu dokuzunun kızını mı istedim
ben senden bir yol istedim
sen beni yoldun
sen benim neyime muhtaçsın
anons
üsküdar’ı olmayan ve olup da değerini bilmeyen şehirlere acırım.