uzun zamandir hakkinda bir $eyler yazmak istedigim. bakiniz bu da arzunun bizzat kendisi. hatta girizgahi kolayla$tirmak icin oksem de, mazeretim de hazirdi. neyse ki breton*'un l amour fou*'sundan bir alintiyla guclendirebilirim hemen diyeceklerimi: "herkese insan zihninde bir ortak payda bulundugunu ve bunun da insanin arzusundan ba$ka bir $ey olmadigi du$uncesini kabul ettirmeyi ba$armi$ oldugumu saniyorum. objesini arayan arzunun bilinc-oncesi sularda zikzaklar cizerken hangi onlemlere ve hangi kurnazliklara ba$vurdugunu ve ke$fedilen bu objenin onu bilinc yoluyla tanitmak icin durum degi$inceye kadar hangi $a$irtici olanaklardan yararlandigini gosterinceye kadar hicbir $eye bagli degilim." (ceviri: ismail yerguz). oldu mu? akladim mi kendimi?
arzunun, 'arzu eden-arzulanan' reel ve cati$ik duzleminde yaratmi$ oldugu ve tum acilimlari reddederek hedef bolgeye, x'e y'ye her turlu yol, yontem ve inanc degeri ile ula$acak bir arzulanan yaratmasi hadisesinin, yine breton'ca 'larva ba$li vah$i hayvan' diye tanitlanan 'unutulmak' eylemini arzulayan icin bir sure zarfinda hic siklenmeyecek bir kaliba sokmasinin buyuleyici, $iirsel, umu$suz etkisini yadsiyamiyorum. her turlu gotlugu yapmaya acik bir hale getiriliyoruz diyorum hafiz, duyuyorsun mu? chutzpah'ya parantez olsun istemem ama, onda biraz tamahkarlik ve nepotizm yuklu. onda "sati$ci pic!" diye ka$elenme riski var. oysa arzu teklifsiz ve paranormal icinde kristalize normal'dir. tavuk donerin yaninda icilen ek$i ayrandir arzu; mineraloji icin uygun i$ik ortaminda aragonit inceleyen di$inin aklindan gecen remake'dir. arzu, bir 'yeniden $ekillendirme' ve $ekillendirirken de oz'un yitirilmemesini ba$at gerekce sayan ic dinamikler ve i$ etigi ile billursu bir uzanimdir. (bu an'a degin yazdiklarimdan nefret ettiginizin farkindayim. bunun beni goto$, yavu$ak, artiz, taklitci, obskurant, ozenti gibi gosteren terminolojiden kaynakli oldugunun da ayrimindayim. lakin arzu, insanin atacagi adimlari ve du$unce sistemini [noolur empati demeyelim] sikler mi? bunu boyle yazmak istedim ve boyle yazdim.)*
arzu objelerini siralayalim:
1. kadin: neden kadin? cunku erkegim. erkek de olabilirdi. olu de olabilirdi. ama kadin.
bir kadini arzuluyorsam beni hic kimse ve hicbir $ey durduramaz; ben bile. arzu, benden bagimsiz ye$eren ama beni de hegemonyasina davet eden bir $eyse, o kadin da bundan $ikayetci olamaz. masumum; arzuluyorum.
2. sigara: bir de o dandik uyarilar olmasa? belki agzima bile alabilirim. [oral seks de birtur dudak tiryakiligi, agiz ali$kanligi degil midir?]
3. alkol: beni bana degilliyor. yava$layan reflekslerim onu arzulayi$imda degil, ona aclik'imda etkili. yanisi arzu ile bagimliligi* kari$tirmamak gerek.
4. du$unsel faaliyetler
5. fiziksel faaliyetler
vs.. vs..
liste uzar gider. arzuladigim $u: anla$ilma kaygisi gutmedigim zamanlarda beni yanli$ anlamayin. biraz deliyim, husrana ugradim ve bedbinim; arzularima ket vurmayacak kadar da zekiyim. cok azinizi seviyorum. ibne degilim. arzulayacak kadar insan, arzulanmayi arzulayacak kadar zayif, arzu'yu tanimlamaya cali$acak kadar malim.
Arzu, insanın özüdür der Spinoza. Arzunun, cinsellik bağlamından koparılarak ele alındığını görünce haliyle şaşkınlık geliyor. Arzu, varolma çabamızı artıran, yaşamsal enerji gibi bir şeydir. Akışlar halinde, çeşitli arzu-makineleriyle birleşiriz. Hep bizim kudretimizi artıracak şeye yöneliriz, arzu ürettikçe. Ancak bu arzu çeşitli kurumlarla, mekanizmalarla bastırılırsa faşist-makineler haline geliriz, çünkü bastırılan arzu keder üretir. Hınç dolarız, şiddete yöneliriz. Toplumda arzu akışlarımızı bastıran birçok kurum vardır. Ancak o kadar kanıksamışızdır ki, içimizde lav gibi akışan faşizm eğilimini doğal karşılar hale gelmişizdir. Bunun yanı sıra, arzumuz çeşitli yollarla kodlanır ve yönü değiştirilir, bir şey uğruna seferber edilebilir. Tüketimciliğin bu kadar iş görmesinin sebebi, reklam uyaranlarının arzu akışlarımızı satın almaya ve sözde kudretimizi artırmaya yönelik biçimlendirilmesi, kodlandırılmasının sonucudur. Cinsel arzular bir yandan perçinlenirken, bir yandan da bunu bastıran ahlak yasaları inşa etmiş olduğunuz için,tüketim yaparak arzularımızı doyurmaya yöneliriz. Oysa elimizde bir çift uyduruk ayakkabı aslında isteğimiz şey değildir bile.
kumdan kaleler yapıyorsun deniz kıyısında
diz çökmüş, çırılçıplak
teninde birikiyor yitip giden güneş
yaşam geri çekilmeyecek bir dalga gibi
yükseliyor bacaklarında
gri bir martı ayak bileğine kayığını bağlıyor
senin için aşk Arzu
aşk
fırtına kopunca söylenen şarkı
gözlerini kapıyorsun deniz fenerinin ışığında
saçların rüzgârda, geceyle buluşarak
ışık demeti parlayan bir sarmaşık gibi
dolanıyor boynuna
gemilerin yıldızları seyrediyor
senin için aşk Arzu
aşk
istiridyede saklanan inci
samanyoluna bakıyorsun, bu şiire alıştığında
elinde kırık denizkabuğu
çantanda sabaha alınmış bir bilet
dönmek istemediğini söylüyorsun ağlayarak
senin için aşk Arzu
aşk
yalnızlık adasında kurulmuş tuzak
kimi şairlere göre aşk
kumdan bir kaledir Arzu
kumdan bir kaledir
dalgaların gözüne kestirdiği
ve
yaşlandıkça şairler
güzelleşir nedense
şiirlere âşık
bütün kadınlar **