bir kişiye veya bir şeye karşı hissedilen kuvvetli istektir ve bazen arzularının emrettiği şeyleri yapmaktan alıkoyamaz insan kendini. örneğin; güzel bir bayan veya yakışıklı bir erkeğe, çikolata yemeğe, sevmeye, hatta bazen ölmeye arzu duyulabilir.
hakkında fazlasıyla yanlış fikir üretilen kavram. arzu temelde sahip olunmayan ya da eksik olan bir şeye dairdir. amacı onu üretmektir. deleuze ve guattari'nin de haklı biçimde dediği gibi:
"eğer arzu üretiyorsa, ürettiği şey gerçektir. arzu üreticiyse ancak gerçek dünyada üretici olabilir ve ancak gerçek üretebilir"
arzunun kelime anlamında verilen "heves" tanımı gelip geçiciliği anlamında işlevsizdir. heves kelimesinin anlamını belki bu eksende doldurabiliriz.
böyle düşünüldüğünde arzu gerçeğin üretilmesi aşamasında önemlidir. lacancı bakışla yekten "gerçek olanaksızdır" demek son derece yanlış. gerçek ona ulaşma isteğimiz ve savaşımıza bağlı olarak mümkündür.
başrollerinde banu alkan, tolga savacı ve yusuf sezgin'in oynadıkları 1985 yapımı eski bir yeşilçam flmi. bu filmde afrodit banu alkan'ın genç ve diri vücudunu görmek insana ayrı bir haz verir.
Şehvet düşkünü bir kız Arzu , aynı evi paylaştığı Halil'e ilgisi vardır..ve halil'in aslında kendisinin öz kardeşi olduğunu bilmez bunu baba sadık bey saklamıştır..ve bu ilgiden habersizdir..arzu halil'in başka biri ile olmasına tahammül edemez..ve b una engel olmak için tüm dişiliğini koz olarak kullanır..ve Halil'in nişanı sırasında bir faciaya sebep olur...ve halil le olabilmek için yalanlar uydurup başkalarının mutluluğuna engel olur..bir zaman sonra her şey anlaşılır..halil özkardeşi olduğu arzunun yanıbaşında bileklerini keser baba sadık bey ise tüm bunların tek sebebinin kendisini olduğunun sonucuna vararak tek kurşunla intihar eder. https://www.youtube.com/watch?v=bMOPl_U-seo
çok acı felsefeler okuduk, iliklerimize kadar hissettik. kahvemi içsem yoksa kendimi mi öldürsem,sorusunu sorduk. size başta verilenler bir bir silindi; aile, ülke, millet, şarkılar, çocukluğunuzun geçtiği ev silindi- hepsinden vazgeçebildik. varoluşsal taşlara takıldık, düşemedik bir türlü. devam ettik. neden? hiçbir insanın veremeyeceği, kaynağını bilmediğiniz, yaşam ışığı arzu duydunuz! hiç gitmediğiniz bi' yer, duymadığınız bir melodi, dokunmadığınız bir tuval, okumadığınız bir şiir... bunlara arzu duydunuz! bi' kez daha kandınız hayatı yaşamaya değer kılan bu şeylere!
içimde ani bir titremeyle ve çarpıntıyla gelen arzudan başka hiçbir şeyi duyumsamadığım anlar dışında yok'um. bu da bilinsin.
bütün arzuların ortak noktası yaşamın devamlılığını sağlamaktır. Öyleyse arzu yaşam demek. Arzuları olmayan bir insan ölüdür. fakat arzular devam ettiği sürece de yaşayan kişi mutluluğu bulamaz.
Arzu, insanın özüdür der Spinoza. Arzunun, cinsellik bağlamından koparılarak ele alındığını görünce haliyle şaşkınlık geliyor. Arzu, varolma çabamızı artıran, yaşamsal enerji gibi bir şeydir. Akışlar halinde, çeşitli arzu-makineleriyle birleşiriz. Hep bizim kudretimizi artıracak şeye yöneliriz, arzu ürettikçe. Ancak bu arzu çeşitli kurumlarla, mekanizmalarla bastırılırsa faşist-makineler haline geliriz, çünkü bastırılan arzu keder üretir. Hınç dolarız, şiddete yöneliriz. Toplumda arzu akışlarımızı bastıran birçok kurum vardır. Ancak o kadar kanıksamışızdır ki, içimizde lav gibi akışan faşizm eğilimini doğal karşılar hale gelmişizdir. Bunun yanı sıra, arzumuz çeşitli yollarla kodlanır ve yönü değiştirilir, bir şey uğruna seferber edilebilir. Tüketimciliğin bu kadar iş görmesinin sebebi, reklam uyaranlarının arzu akışlarımızı satın almaya ve sözde kudretimizi artırmaya yönelik biçimlendirilmesi, kodlandırılmasının sonucudur. Cinsel arzular bir yandan perçinlenirken, bir yandan da bunu bastıran ahlak yasaları inşa etmiş olduğunuz için,tüketim yaparak arzularımızı doyurmaya yöneliriz. Oysa elimizde bir çift uyduruk ayakkabı aslında isteğimiz şey değildir bile.