sevdiğin kişinin seni sevip sevmediğini her zaman tam olarak bilemezsin fakat kendini bilirsin. sevip sevmediğini ya da ne kadar sevdiğini bilirsin, hissedersin. bana göre, karşıdaki kişiye duyduğun sevgi sana yetmelidir. çünkü sevgi böyledir. o da beni seviyor mu ya da sevecek mi diye beklemek ise bana anlamlı gelmiyor. sevginin sonsuz olduğuna inanıyorum galiba.
hatta bazen içimden, sevgi sevenindir diye tekrar ederim. bırakın o sizi sevmesin ama siz onu sevin. ne olacak sanki.
kim ne derse desin, zor durum, acı bir durum. yaşamıyorum şu an öyle birşey. ama yaşadım geçmişte. insan kabullenemiyor, hazmedemiyor. büyük bir yıkılma, büyük bir hüzün ve öfke.. cidden zor. ve tek çaresi zaman. zamanla geçiyor tüm bu acılar.
asıl önemli olan bu zaman geçmeden delice şeyler yapmaktan kaçınmak. sizi sevmiyorsa değmez. ne ona ne kendinize zarar vermeye değmez. unutmayın.
anladığı anda uzatmalara oynuyor insan. bugün, yarın bitti bitecek söyleyecek şimdi korkularıyla günler zehir olmaya başlar. Beşeriz ya işte bunlar yaşandığı zaman bu sefer karşımızdaki insanı içimizde öldürmeye çalışırız ama olmaz, olduramayız.
gün gelir alıp karşımıza konuşuruz aman o söylemeden önce ben söyleyemeliyim, terk edilen ben olmayayım, terk etmek zorunda kalmasın kasmasın kendini diye yakınmaya başlarız. konuşmadan önce kafada o kadar şey üretir ki insan ayrılmadan ne söylesem de canının yanmasını sağlasam diye. bulunur bulunmasına ama söylenilmez nasıl söylenir ki be abi çıkar mı o sözler dudakların arasından!
söylenir söylenecek sözler bi anda tüm yük omuzlardan iner ama karşında ki insanın hiçbir çaba sarf etmediğini görünce, sevmediğini onaylayınca o atılan yükün beş katı biner omuzlara.
geriye kalan sadece içten içe lanet okumaktır neden sevmedin diye.
içmemizin sebebidir.
babanın da dediği gibi "hem sana hem baba yanar ağlarım" cümlesiyle özetlenir.
nokta konulmayacak bir cümle varsa işte bu da o dur.