yıllarını verdiğin sevgilinin gözlerine baktığında o bakışı görememek.
mantığının yaptığı açıklamaların hepsine duygularının isyan etmesi.
artık dönüşü olmadığını bilmek.
bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan
ve buna rağmen hala yalnızsan,
için rahat olsun..
Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur
ve yaptıkların onun dudağında
hafif bir gülümseme yaratmaktan başka
hiçbir işe yaramayacaktır..
Sen kendini paralarken
o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır..
Hani ağzınla kuş tutsan
"Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?"
diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin..
iki ucu keskin bıçaktır bu işin..
Yaptıklarınla değil,
yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman..
Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur..
iyi halin cezanda indirim sağlamaz..
Sen, "Ama senin için şunu yaptım" derken o,
"şunu yapmadın" diye cevap verecektir..
Ve ne söylesen
karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır..
Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın..
Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın..
"Peki o ne yaptı ???" deme..
Herkes kendinden sorumludur aşkta..
Sen aşkını doya doya yaşarken,
o kendine engeller koyuyorsa, bu onun sorunu..
Bir insan eksik yaşıyorsa,
ve bu eksikliği bildiği halde
tamamlamak için uğraşmıyorsa
sen ne yapabilirsin ki onun için?
Hayatı ıskalama lüksün yok senin..
Onun varsa,
bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın..
Her zamanki gibi yaşayacaksın sen..
"Acılara tutunarak" yaşamayı öğreneli çok oldu..
Hem ne olmuş yani,
yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil..
Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki..
Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor..
Kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu?
Kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip,
yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana..
Yine içeceksin rakını balığın yanında..
Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası..
Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin
ve biliyorsun aslolan yürektir..
Yürek sesi ne bilmeyenler,
ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma;
Yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte..
Sen yeter ki koru yüreğini
ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu..
Elbet bitecek güneşe hasret günler..
Ve o zaman kutuplarda yetişen
cılız ve minik bitkiler değil,
güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...
anladığı anda uzatmalara oynuyor insan. bugün, yarın bitti bitecek söyleyecek şimdi korkularıyla günler zehir olmaya başlar. Beşeriz ya işte bunlar yaşandığı zaman bu sefer karşımızdaki insanı içimizde öldürmeye çalışırız ama olmaz, olduramayız.
gün gelir alıp karşımıza konuşuruz aman o söylemeden önce ben söyleyemeliyim, terk edilen ben olmayayım, terk etmek zorunda kalmasın kasmasın kendini diye yakınmaya başlarız. konuşmadan önce kafada o kadar şey üretir ki insan ayrılmadan ne söylesem de canının yanmasını sağlasam diye. bulunur bulunmasına ama söylenilmez nasıl söylenir ki be abi çıkar mı o sözler dudakların arasından!
söylenir söylenecek sözler bi anda tüm yük omuzlardan iner ama karşında ki insanın hiçbir çaba sarf etmediğini görünce, sevmediğini onaylayınca o atılan yükün beş katı biner omuzlara.
geriye kalan sadece içten içe lanet okumaktır neden sevmedin diye.
sevdiğin kişinin seni sevip sevmediğini her zaman tam olarak bilemezsin fakat kendini bilirsin. sevip sevmediğini ya da ne kadar sevdiğini bilirsin, hissedersin. bana göre, karşıdaki kişiye duyduğun sevgi sana yetmelidir. çünkü sevgi böyledir. o da beni seviyor mu ya da sevecek mi diye beklemek ise bana anlamlı gelmiyor. sevginin sonsuz olduğuna inanıyorum galiba.
hatta bazen içimden, sevgi sevenindir diye tekrar ederim. bırakın o sizi sevmesin ama siz onu sevin. ne olacak sanki.