Kadınlara ve yahudilere takıntısı olan filozoftur. Bazı görüşleri sebebiyle toplumun çoğu tarafından sevilmesede felsefeye yaptığı katkılar, alanını psikolojiyle güzelce harmanlaması ve çoğu zaman ileri sürdüğü yenilikçi fikirler sebebiyle büyük adamdır. insanların yaşamanının merkezinde istençleri vardır, her zaman daha fazlasını ve iyisini isterler bu yüzden asla gerekli doyuma ulaşamazlar ve mutlu olamazlar mottosuyla yaşama olumsuz tarafından bakan bir başka filozoftur.
Sigmund Freud’un, insan ve grup ilişkileri hususunda ilham aldığı bir isimdir kendisi.
Schopenhauer‘ın Parerga ile paralipomena: kısa felsefi denemeler adlı eserinde yer alan kirpi mevzusunu hatırlarsınız “Soğuk bir kış sabahı çok sayıda oklu kirpi donmamak için birbirine bir hayli yaklaştı” diye başlar. https://galeri.uludagsozluk.com/r/2002527/+
Schopenhauer bu bölümde kirpilerin soğukta kaldığı bir anda karşılaştıkları ikilemi anlatmaktadır. Özetle; Donmamak için birbirine yaklaşan kirpiler bir süre sonra birbirlerine batan okların farkına varır ve ayrılırlar. Üşüdükçe yeniden bir araya gelir fakat oklar battıkça yeniden uzaklaşırlar. Soğuktan donmakla, batan okların acısı arasında gidip gelerek yaşadıkları bu ikilem, tahammül edebildikleri son noktaya kadar sürer. https://galeri.uludagsozluk.com/r/2002528/+
Rivayet odur ki Amerika’dan nefret eden Freud, bir gün evinde purosunu yakarken(şayet yakmadığı bir an yoktu) birden “Amerika’ya gideceğim ve o vahşi oklu kirpileri görüp birkaç da konferans vereceğim” Demişti. amerika ziyaretinin ardından(bu süreçte c.jung ile aralarında geçen malum hikayeyi biliyorsunuz) Schopenhauer‘a katılan freud şu sözleri söylemişti “Schopenhauer’ın ünlü donan oklu kirpi benzetmesindeki gibi, hiç kimse komşusuna fazla yaklaşmaya katlanamaz.”
Kısaca ünlü düşünür sezen aksu’nun da dediği gibi “ne seninle oluyor ne de sensiz/ Yazık yaşanmıyor çaresiz/ Ne bir arada ne de ayrı/ Olmak imkansız hiç sebepsiz.”*
“bizi felsefe yapmaya iten hayretin en belirgin özelliği, açıktır ki, dünyadaki kötülük ve fenalık manzarasından çıkar. eğer yaşamımız sonsuz ve acısız olsaydı, bu dünyanın niye var olduğunu sormak pek kimsenin aklına gelmezdi.”
"kim ne derse desin, mutlu insanın en mutlu anı, uykuya daldığı andır ve mutsuz bir insanın en mutsuz anı, uykudan uyandığı andır. insan hayatı, bir tür hata olmalı."
"herkes kendinde eksik olanı sever."
"intihar etmek isteyen kişi aslında en çok yaşamayı isteyendir fakat hayat şartlarından memnun değildir."
Schopenhauer'a göre Kant'ın numen ve fenomen ayrımı onu Platon felsefesindeki episteme/doksa idealar/görünüşler ve Hint felsefesindeki ''maya'' kavramları ile ortak bir noktaya getirmiştir. Hint felsefesinde bunun izleri vardır. Ama felsefi bir sorgulayış ve metafizik yapmak bakımından direkt Kant'tan alıyor. Görünüşün hakikat olmadığı fikrinin Hint'te olduğu doğrudur ama pekala Schopenhauer sayfaları ne için kanserdir? ihtiyarın imajını çok kötü zedelediğini düşünüyorum. Schopenhauer'ı facebook'tan ve bu kanser sözlükten tanırsanız en fazla kadınlar üzerine söylediklerini ve ''hayat berbat pompa seks'' görüşünü öğrenirsiniz. Gerçi etiği, felsefesinin kilit noktalarından ama bu adam bunlardan ibaret değil. Kant'ın transandantal felsefesine getirdiği yeni bakış açılarını bilmeyen schopenhauer zombileri! Adama kendinde şey görüşü desen salak gibi suratına bakar. Kant felsefesinin epistemolojik bağlamında, anlama yetisi ile akıl arasındaki Kant'ın kurduğu ilişkiye yönelttiği eleştirileri sorsan, ''abi konumuz schopenhauer'dı yalnız?'' der, ''Dünya benim tasarımımdır'' sözünden bahsetsek numen fenomen ikilemi ile ilişkisini kurması 6 hafta sürer ama o bir schopenhauercı. Schopenhauer felsefesini gerçekten benimsemiyorum. Ama hakkını teslim edip önümüze bakmamız gerek.
Hegel ile aynı fakültede ders vermiş hatta aynı saatte ders işlemiştir. Öğrencileri iki seçenekten kendisini seçmesini bekler ancak yanılır. Schopenhauer’ın dersine beş on kişi katılırken hegel’in dersliği dolup taşmaktadır. Ve hegel, schopenhauer’ı çıldırtmayı yine başarmıştır.* https://galeri.uludagsozluk.com/r/1774040/+
“Eserlerinin dörtte üçü safi saçmalık, dörtte biri de paradoks” der ve terk-i diyar eyler.
"kadınların zihinsel olsun fiziksel olsun,büyük işler için yaratılmamış olduklarını anlamak için görüntülerine bakmak yeterdir" demiş alman filozof.
Kadınlar için acı ama gerçek olandır bu.
Hiçbir zaman eşit olmadık olmayacağız...
Bu aralar nur ışığım olan alman filozof. Beni ona çeken varoluşçu değil yokoluşçu olması, ölüm ve hiçlik ile ilgili varsayımları ve kötümserliği. Anlayamazsınız. https://galeri.uludagsozluk.com/r/1901702/+
"Sahnede biri prensi , bir başkası danışmanı, bir üçüncüsü hizmetçiyi yada generali
vb. oynar. Ama bu farklılıklar sadece dış görünüştedir. iç dünyada böyle bir görünüşün
çekirdeğinde, herkeste aynı şey yatar: Eza ve cefa içinde yoksul bir komedyen. "
bir düşünürdür... "isteme ve tasarım olarak dünya" adlı eserinde kant'ın bilgikuramını kabul etmekle birlikte, kant'ın tanımlanamaz dediği (ding an sich) yani "kendinde şey"i "istenç" olarak tanımlar, metafiziksel bir güç olarak, fenomenlerden ayrı olarak ele alır.
kaderci bakış açısının çok bol olduğu, özgür iradenin alenen yadsındığı bir eserdir bu ayrıca. (bkz: isteme ve tasarım olarak dünya, biblos yayınları sayfa 61.)
schopenhauer, pesimist olmakla eleştirilmiş bir filozof. döneminde, tek başına alman felsefesini temsil edecek kadar güçlüydü. onun için "büyük schopenhauer" deniliyordu. nietzsche ve hitler üzerinde büyük etkisi oldu.
Schopenhauer' un faşizmle uzaktan yakından ilgisi yoktu. fazla gerçekçi ve mekanik bir düşünme tarzına sahipti. schopenhauer'a göre, insan asla mutlu olamazdı. dolayısıyla mutlu olmanın yollarını araştırmak anlamsızdı. çünkü mutluluk zaten elde edilemeyecek kadar uzaktı insana. o zaman, insanın yapması gereken hamle, mutsuzluktan uzaklaşmak olmalıydı. mutluluk artırılamazdı ona göre ama mutsuzluk azaltılabilirdi. ve böylece hayat daha çekilebilir ve yaşanabilir olurdu.