akşam ezanıyla eve dönmenin, aşağıdan anneye bağırarak su, para istemenin, koşarak 5 dakikalığına eve çıkıp ekmek arası peynir ekmek gömüp dünyanın en mutlu insanı olarak tekrar sokağa inmenin ne demek olduğunu bilmeyen bir neslin yetişmekte olduğunun göstergesidir.
tabiki teknolojinin etkisi büyük ancak sokaklar da eskisi gibi değil. yani kayseride bayram şekeri toplayan 3 çocuğa yapılanları hatırlıyorsunuzdur. artık insanların kimseye güveni kalmadı haklı olarak çocuklarını sokaklara fazla göndermek istemiyorlar.
genelde babaları, dedeleri "ne güzel koyun otlatırdık eskiden, hiç biri kalmadı" diyenler tarafından mesele edilen durumdur.
tıpkı bir zamanlar mağaraların önünde tepişen çocukları görememek gibi bir dalgadır. bak bakalım kaç kişi kaldı mağara önünde oynayan çocukların kalmadığından yakınan: hiç. çünkü tarım toplumuna geçildi ve yeni bir medeniyet yaratıldı on bin küsür sene evvel. uyuduk uyandık geçti.
insanlığın yeni bir dönemecinde olmanın gerektirdiği normal bir dönüşümdür; tasalanmaya, zırlamaya ve "bittik" diye hayıflanmaya gerek yoktur, çünkü insan çok yönlü bir dinamiktir ve her yeni nesil bir önceki nesil ile aynı sıfır noktasından başlamak zorunda değildir.
misket oynamak, bilyalı araba yapıp kaymak, topaç çevirmek, kağıt külahları fişek yapıp hortum ile üflemek.. artık bunlarıda görememektir. ellerinde ıphone' var yahu şimdiki çocukların. benim hiç olmadı misal.
internetin insanları asosyal yapmalarından kaynaklanmaktadır kanımca. ayrıca artık her yerde binalar olmasından dolayı sokaklarında kalmadığını düşünürsek normal olan durumdur. en son olarak diyorum ki nerede o eski sokak maçları vs.
teknoloji ve dışardaki tehlike buna izin vermiyor malesef. oysa bizler gün boyunca oyuna doymazdık ev bize hapis gibi gelirdi sokak dondurmacı amcamız olurdu .
son derece üzünülesi durumdur, çocukluk çağı tam anlamıyla doyasıya geçirilememekle beraber çocuklarda gelişim bozukluğu, asosyallik ve psikolojik sorunlar ortaya çıktığıda bir gerçektir. ağaçtan düşen, kavga eden, bisiklete binen, hatta hatta imkanlara göre bilyeli araba yapan,düşe kalka büyüyen çocukla apartman dairesinde büyüyen çocuk bir olu mu hiç?..
çocuklara yapılan toplu tecavüzlerin yasal olmasından sonra ailelerin çocuklarını tecavüzcülerden korumak sokağa bırakmamalarındandır.
(bkz: dikkat akp li)
bebeim senin de evinde 52" tv'in, ps3'ün ve sayısız oyunun, üst düzey bir bilgisayarın, sınırsız internetin olsa sen de aşağı inip top peşinde koşmazdın. hoş ben bu yaşımda hala sokakta oynayan çocukları görünce aralarına girip oynuyorum, ama bu yeni nesil için olmayacak bir şey.
dizleri yara bere içinde olmayan çocuklar var artık. bu iyi bir şey mi?
bakkaldan kibrit alıp, tenha bir yerde gazete yakıp "vuuu" diye şaşkınca onu izleyen çocuklar yok artık? bu iyi bir şey mi?
bir kere olsun tokat yemeden büyümüş çocuklarımız olacak. bu da mı iyi bir şey diye düşünüyorsun?
gugıla "kral oyun" yazıp bizden daha iyi bilgisayar kullanabilen 5 yaşında çocuklar var etrafımızda. hala iyi bir şey olduğunu düşünüyor musun?
sokakta öğrenir çocuk hayatı. dayak yer, yaramazlık yapar, mızıkçılık yapar, iletişim kurmayı öğrenir, başını belaya sokup bir daha yapmamayı öğrenir. orda kurduğu dostluğu hep hatırlar.
birbirinin aynısı, teknoloji yoğun hayatta nefes alıp veren, suya sabuna dokunmadan büyüyen çocuklar var artık. bu iyi bir şey mi?
insanların özellikle de çocukların beynini alarak asosyalleştiren oyunlardan , sitelerden oluşan durumdur.giydiği kalın kabanla siyah-beyaz plastik topun peşinden yağmur-çamur demeden koşan ufak sarışın çocukları gördükçe içimde mutluluk oluyor falan.
küçükken eve sadece uyumak için gelen şimdinin büyüklerine " şimdiki çocuklar ne hale geldi, biz böyle miydik azizim?" dedirtecek durumdur. haksız da değiller hani. ben sokaklarda oynayan nesilin son temcilcilerinden biriyim. küçükken dizlerim hep morluklar içinde olurdu. duvarlarda tarzancılık oynayan, yokuştan inerken bisikletinin frenine basamayıp duvara toslayan bir şaşkındım. benden sadece bir yaş küçük kuzenime baktığımda bile bir yılın ne kadar çok şey değiştirdiğini görüyorum. gece yarısından önce eve gelinmeyen geceleri doya doya yaşayamamış, sbs'nin kölesi olmuş kardeşime baktıkça üzülüyorum. bana o yılları hatırlatan şey bacaklarımda kalan kalıcı izler.