gece yarılarına kadar kızlı erkekli bütün mahallenin onlarca çocuğu birarada oynağımız istoplar, voleybollar biz büyüdük diye hayatımızdan çıktı sanırken meğer değişen sadece biz değilmişiz. biz küçükken sokakta oynar eğlenirdik şimdi ise çocuklar bilgisayarda oyunlar oynuyor arkadaşlarıyla, yüzyüze bile gelmeden. ama bizim çocukluğumuzun tadı daha bir başkaydı!
kör olmaktır. o çocuklar hala sokaktadır ve sinir bozucu bir şekilde "pıtatatata piçank" diye silahçılık oynamaktadır. yaz-kış her cumartesi-pazar günü yaşanır bu huzursuzluk.
aslında her yer için böyle denemez. şahsen benim oturduğum çevrede çocuklar hala sokağa çıkıyorlar. hatta nerdeyse üniversiteye gitçem ben de onlarla sokakta oynuyorum, aramızda 1 yaş olan en yakın arkadaşlarımdan biri de onlarla oynuyor, hatta herkes beraber oynuyor bile diyebiliriz.*
yani kısaca o eski zamanların büyüsü hala bir yerlerde kendini gösteriyor.
bu veletleri hala görüyor, duyuyor, her türlü duyu organımla algılıyorum sevgili yazarlar. dolayısıyla kısmi bir durumdur bu çocukları görememek.
bu veletler her sabah 9 da uyanır, top oynamak suretiyle kafamla cinsel ilişkiye girerler. ulan deyyüsler, yaşınız kaç başınız kaç, daha pipiniz kalkmıyor nasıl ilişkiye giriyorsunuz benim kafamla dediğimde salak salak yüzüme bakıp, abi kesme topumuzu diyecek kadar da yüzsüzler ayrıca. ulan veletler, kesecem topunuzu, katliam yapacam çocuk katiline çıkacak adım. yatın uyyun lan sat 11 oldu.
mahalle kültürünün devam ettiği sokaklarda yaşanmayan olaydır.
en az üç kez "araba geliyor lan topa vurma" bağırışını duyuyorum, annelerin çocuğunun "maç esnasında nasıl nerden bildiğini bilmediği onca küfrü kimse duymuyormuş gibi bağırmasına" şaşırmasına tanık oluyorum. üstelik o maçı izleyen, akran hatunların kıkırdaması, kaleciye sataşmasının keyfi de hala sürüyor. tek fark; insanın içi acıyor çünkü, artık bayır aşşağı topu yolladığı için küfür yiyen değil, "abla bir vur ya" diye seslenilen oluyorsun..
kime göre üzücü kime göre kötü?. Değişim insanın özünde vardır, 10 yıl önceki halinden yola çıkarak hala çocukların değişmeden aynı oyunları oynayacağını düşünmek, aynı yollardan geçeceğini düşünmek çok saçmadır. Zamanında sokaklarda oynayan çocuklarada o dönemin 25 üstü insanları mutlaka bişeyler demiştir.Her dönemde bizim zamanımızda diye başlayan sözcükler olmuştur. Aslında bu başlık yaşlandığını günden güne hisseden yazarın hayıflanmasıdır, çocukluğuna duyduğu özlemdir.Değişim olmalıdır, bilgisayar başında ki çocuk knight oynuyorsa onun 10 yıl sonra - ulen bizim zamanımızda knight vardı, bilmem ne vardı... şimdiki çocuklar knight bile oynamıyor demeyeceği ne malumdur, garantisi varmıdır. hiç üzülmeye gerek yoktur, zamanın gelip geçtiğinin farkına varıldığı bir dönemdir, zamanın koşullarına uyulmalıdır.
sokaklar yerini kafelere bırakmıştır. o "taş üstü olm taş üstü." diye bağıran çocukların yerini "+8e basarken yandıydı, 500ka lazımdıydı, partide yer varmıydıydı" diyen çocuklar aldı.
artık çıkmaza giren çocukların sebep olduğu durum. ulan at topu git saklan ne bileyim yaratıcılığını kullan etrafı keşfet 3 ün 1 ini alıp headshot yaptın da ne oldu?
-bacaklarına lastik geçirip "isveç norveç danimarka" diye ip atlayan kızları görememektir.
-15 kişi toplanıp dandik bir topla "istop" oynarken, "fildişi rengi" gibi kimsenin bilmediği renkleri söyleyip diğer çocuklarla dalga geçememektir.
-önce tip top yapıp sonra da tüm sokağı kaplayarak kalabalık bir grup halinde yakan top oynayamamaktır.
-saklambaç oynarken ebe olamamaktır. kimsenin ortaya çıkmaması üzerine "çanak çömlek patladı" diye bağıramamaktır.
-marketten 5-10 liraya leblebi tozu, patlayan şeker, sakızlı sigara alamamaktır.
-sokakta gürültü yapınca yaşlı bir teyzeden bir kova suyun kafanıza dökülmemesidir.
-sabahın köründe çıkıp, akşam ezan okunmasıyla annelerinden duyulan "x gel oğlum eve bak baban kızıyor" bağırtısının üzerine "ya annee daha herkes dışarda biraz daha durayım noolur" diye cevap veren çocukları yerinde bulamamaktır.
-ilaçlama arabalarının ardında bıraktığı o bembeyaz dumanın içinde koşuşturup bir yandan öksürerek arkadaşları bulmaya çalışmamaktır.
-çocuk parklarında salıncak kavgası yapamamaktır.
-sokakta düşüp bacağının yaralanması üzerine evde yatmak zorunda kalıp, balkonda içi giderek arkadaşlarını izleyen çocuğu artık görememektir... acıdır.
'''oyun oyun dediğin nedir ki gülüm ben senin için büyümeyi göze almışım''' diyerek manyakça bir romantizme çevirelebilecek olumsuzluk imgelemi.
evet çocuk ne yapsın tozun toprağın, hadi olmadı asfaltın ortasında. internet kafelerde en baba kafa göz yarma oyunlar en gerçekçi haliyle mevcut değil mi ki?
pes çıktı sokakta gol atan kale bitti... söyleminin gün geçtikçe gerçeğe bir adım daha yaklaştığının, ip atlayan kızcağızların artık yok denecek kadar azaldığının( zaten çok saçma bişey ), hepimizin elbet birkaç kez oynadığı sek sek, çizgilerinin asvalt üzerinde görülmediğinin, cilli (misket) zamanı, artık külah zamanı, sıra futbolcu kartlarında ve elbette taso(bugs bunny, tazmanya canavarı *) oynayalım çığlıklarının duyulmadığının göstergesidir. *
insan evladının siteleşmiş ortamlarda yaşadığının göstergesidir.
zaten bir yerde sokakta çığlık çığlığa oynayan çocuklar görürseniz bilin ki orası varoştur, hala mahalle maçları yapılmaktadır, komşunun bahçesindeki meyve ağacınaa ölümüne dalınmaktadır..
artık toplumumuzun gecekondulardan yavaş yavaş çıkıp biraz daha siteleşmiş konutlara doğru kaymasından dolayı eski havayı yakalayamıyoruz..
bu mesele modernizm vs post modernizm bahsinde daha detaylı tartışılabilir.
annelerin artık çocuklarına 'hadi gel eve' diye seslenmeyişidir. 'anne biraz daha' yalvarışlarının kesilişidir.
artık yoksa sokaklarda oynayan çocuklar, oyun oynamaya sokak çocuklarından yer kalmayışı bunun tek sebebidir.
çocuklar sokağı oyun oynanacak bir mekan olarak göremez ki artık, onlar için orası mezar, onlar için orası hücre, onlar için orası artık hayata bir yerden asılmayı sağlayacak sebeptir.
oyun mu o nedir ki?
saklambaç?
yoksa kap-kaç yaptıktan sonra yaptığım şey mi?
körebe?
polislerle oynadıım oyun bu biliyorum, ben kaçıyorum onlar ebelemeye çalışıyor, çok zevkli...
sokaklar...
bomboş artık,
hantallaşmış yürekler gibi...
nerde hani oyun çığlıkları?
cıvıltılar nerede, hani hayatımızın anlamları?
çocuklar, sesiniz neden kısık?
çocuklar, kalbiniz neden buruk böyle?
çocuklar...
sokaklar neden bomboş,
oyunlarınız, hayalleriniz nerde?
ülkemizde 90 sonrası nesil ile başlamış çocuklar bütünüdür.
sebepleri daha da önemlidir;
*teknolojik gelişmelerin ev içersine kişiyi hapsetmesi
*yaşam alanlarının çocuklar için güvensiz oluşu
*yaşam alanlarının oyuna imkan vermemesi (bkz: çarpık kentleşme)
*toplumdan istenen kaliteli eğitim ve iş olgusunun erken yaşlarda küçük omuzlara ağır gelmesi (örn:sınavlar, çocuk işçiler)
*bakıcı ile büyümek zorunda kalan çalışan aile çocuklarının kafes altına alınması