felicity isimli taş hatun ve flashbackler olmasa izlenmeyecek dizidir.
buram buram kopya kokuyor ve bu öyle kötü bir koku ki temmuz ayında öğlen sıcağındaki metrobüs kokusu gibi.
aksiyon sahneleri iyi denmiş fakat onlarda saçmalıktan ibaret. adam hopluyor zıplıyor, düşüyor kalkıyor, dövüşüyor ama o kapşon bir türlü açılmıyor aga! Kalıp çakıp beton mu döktünüz amına koyim nasıl açılmaz o kapşon! Ayrıca bir kapşon insanın yüzünün yakın dövüş esnasında görülmesini nasıl engeller onu da hala anlayabilmiş değilim.
şehir de şehir, sanırsın koca ülke starling'den ibaret. şehri hayal kırıklığına uğratmış, hele hele hele hele!
aradaki diyaloglarda da felsefe falan yapmaya çalışmışlar. lakin onu da becerememişler. "görünen köy, uzakta değildir." tadında replikler dönüyor devamlı.
olive'in kardeşi bildiğin çirkin. Sevgilisi de, daha önce de söylenmiş, robin olma adayı. koy bir ergen grubuna 13-14 yaş arası kızları aşık etsin anca kendine.
bir de şu ağlak laurel'ın babasını gördükçe 2. sınıf fransız polisiyesi izliyor gibi hissediyorum. O nasıl bir tip amına koyim.
prömiyeriyle izlemeye başladığım fakat kısa süre sonra soğuduğum dizi.
--spoiler--
çizgi roman uyarlamalarını izlemeyi çok severım, güzel uyarlanmışsa izlemeye doyum olmaz zaten kötüyse de haline gülünür fakat arrow, güzel başladı; heyecanlandırdı, ilgi çekti ilk 5-6 bölümüyle akabinde amına koyduğumun dizisinde kapişonlu okçunun gerçek kimliğini onu kovalayan polis -ki berbat bir karakter hakikaten- hariç herkes öğrendi. sikeyim öyle diziyi arkadaş.
bunun dışında arrow abinin psikolojik buhranları o kadar kötü ve o kadar yapay duruyor ki, azıcık daha karamsar ve karanlık olmalı bence lakin dizide çok ama çok gereksiz bir bling bling havası var, ışıl ışıllık var ve geceleri karanlıklarda şehri suçtan kurtarmaya çalışan okçu kahraman havasına aşırı derecede aykırı bir durum bu. en son izlediğim bölümün sonununda ta anasının amında bir yerde batan geminin enkazını sterling city de buluyorlardı hangarda falan orada bıraktım, arkadaşlarımdan falan dizinin kendini toparladığı güzel final yaptığına dair yorumlar aldım, ilk sıkıldığım vakitte izleyip bu entry den pişman olmayı umuyorum, bakalım.
--spoiler--
bu diziyi çekenler sanırım mal. amınakoyim aşk-ı memnu kıvamında sahnelerle dizi çekmek ney lan. göz süzmeler, baygın bakışlar. aksiyon dizisi mi pembe dizi mi belli değil. kafam girsin. evet.
sikimsonik bi dizidir. hele son bölümü o kadar sikimsonik ki akla zarar. neymiş deprem makinesi ile glades'i yok edecekmiş. vay alüminyum zekaya bak. evet.
dört beş bölüm izleyip rafa kaldırdığım dizi. oc ile spiderman karıştırmışlar gibime geldi. çizgi romanını takip edenlerin eli mahkum onlar izlesin bir şey demem. flashbackler başta bir heyecanlandırmadı değil. ama sonra şevkim kaçtı.
herkes başka bir şey söylemiş ama bana da biraz batman ile spiderman karışımı gibi geldi.
gotham city gibi çok belirgin bir şekilde kahramanın yaşadığı şehre vurgu yapması yönünden batman;
sevdiği kıza kahraman olarak yardım etmesi, hatta bir seferinde onun gözünün önünde çatıdan aşağıya doğru bir ip yardımıyla oradan oraya gitmesi yönünden spiderman'i hatırlattı.
çerezlik.
1)Öncelikle yeni gelen Isabel ablamız dizinin tartışmasız en güzel hatunu oyunculukta fena değil süper olmuş.
2)Black canary geldi lan. Bu cümlenin geriside spoiler bak uyardım. Black canary miz laurel sanırım fark etmeyen yoktur ki zaten çizgi romanda ki gerçek adıda laurel lance tir.
3) roy denen eleman(çizgi roman spoiler) green arrow sidekick i olma yolunda hızla ilerliyor. Alttan alttan hep kırmızı başlıkla gezdirip mesajı veriyolar.
4) Dizi inanılmaz çizgi romana kaymış artık adam öldürmüycek olmasınıda beğenmedim ok atıp adam öldürmemek ne amk.
5) efektleri hiç beğenmedim yıl olmuş 2013 bir amerikan dizisinin çok daha iyi efektleri olmalı. Ada sahneleri efektler yüzünden çok sırıttı.