Hala aklına gelir bazen girer bakarsın facebook sayfasına, sonra dalar gözün uzaklara , düşünürsün yılları geriye gidersin o küçücük sınıftaki dalga geçişleriniz, gülüşmeleriniz gelir aklınıza , içten içe o zaman ona sinir olmanızın vicdan azabını çekersiniz, ergenlik işte dersiniz ölümlü dünya niye onu çok sevmemişim diğerleri gibi, sonra aklınıza gelir herkese olanın size olduğu kör öldü mü badem gözlü olduğu. Sonra kapatırsınz sayfayı yüreğiniz kaldırmaz daha, sonra her zaman yaptığınız gibi bir sigara yakar gökyüzüne bakar selam çakarsınız ona.
nasıl kötüdür... ellerim, ayaklarım titriyor. konuşacak bir şey bulamıyorum. daha 5 gün oldu görüşeli, yarınsa cenazesi var... bu kadar hayat dolu bir insan; arkadaşım, canım; nasıl olur da böyle kötü bir ölüm nasıl uğrar sana ? neden dikkat etmedin ? neden böyle üzdün bizi ? seni asla ve asla unutmayacağım; her deniz gördüğümde mavi gözlerin gelecek aklıma, her deniz gördüğümde boğulduğun deniz...
ne kadar uzun zamandır görüşmemiş olsanız da, çocukluğunuzun, içinizdeki en saf yanınızım kopup gitmesi demektir. anlamsızdır.
kardeşten bir öğle üzeri telefon gelir.
- alo sbmo sana bir numara vericem şimdi o numarayı araman lazım ...(sessizlik)
+ ne oldu ? kim öldü? x amca mı? y teyze mi? söylesene olm ne susuyosun??
- ben camiideyim şimdi. onlar değil gidenler, bizim jenarasyondan ......(sessizlik)
+ .............................................(sessizlik)
+ kim olm söylesene kim ölür lan bizim jenerasyondan ?
- .......... acımız çok büyük sbmo... çağdaş ......
der ve konuşamaz, telefonlar sessizlik içinde kapatılır.
8 yaşından beri arkadaşınız olan, beraber top oynadığınız, saklambaç oynadığınız, mahalle savaşlarında beraber aynı safda tüftüf attığınız, beraber ergen olup ilk aşklarınızı birbirinize anlattığınız, gezdiğiniz tozduğunuz, en zor anlarınızda yanınızda bulduğunuz, olmadık zamanlarda karşılaştığınız, içtiğiniz, sıçtığınız, anneniz öldüğünde yanınızdan ayrılmayan, kardeşiniz askere giderken yerine kadar götürüp teslim eden, yokluğunda hergün uğrayan, başına ne gelirse gelsin, ne yaparsa yapsın asla dışlamadığınız, yardımcı olmaya çalıştığınız ve hayatın getirilerinden dolayı birkaç yıldır hiç bir şekilde görüşemiyorken kardeşle telefonda konuşurken arkadaşlar sorulurken muhakkak adı içlerinde geçen ve her telefonda selamını aldığınız, selam söylediğiniz, çocukluğunuzun en masum anılarını beraber yarattığınız insanlardan biri artık yoktur. anlamsızdır çok anlamsız. gün içinde aklınıza çocukluk halleriniz, gençlik halleriniz, ve o'nu en son gördüğünüz zaman gelir. boğazınıza takılan düğümü çözmek imkansızdır.
sen kalk kalça kırığından ameliyat ol, gayet iyi geçsin ameliyat sonrasında eve çıkarıl, gel evei kalbin dursun... adaletini sikeyim dünya. adaletini sikeyim...
4 yıl önce tam da bu zamanlarda yaşadığım olay, sıra arkadaşımı kaybetmiştim aylarca rüyamda görüp yaşadığına inanmıştım Cansu'nun, Allah kimsenin başına vermesin çok üzücü bir şeydir.
boğazınıza düğümlenip kalan, gözlerinize yaş dolduran durum.
aklıma hep annemin, "insan ölünün arkasından bencilliğinden ağlarmış ben sensiz bu hayatta napıcam, diyerek" sözü gelir.
ama bencillikse bu, varsın bencillik olsun.
o tabutun üzerine beyaz duvak, o ağlayan gözler, o inanamadığınız durum...
tarif edilmez.
daha büyük bir korkum var sözlük.
korkuyorum ölmesinden.
rüyalarım kabusa dönüşüyor bu korku yüzünden.
nolur, nolur o da ölmesin.
beraber oturup çay içmişsindir. el sallamıştır seni görünce. geleceğinden bahsetmiştir. umudunu kaybettiğinde cesaret vermişsindir. bir kaç kelimesi ses tonu hic değişmez. yürüyüşü degismez. geçmişi değişmez. yıllar sonra yolda rastlarsın hic araya zaman girmemis gibi konuşursun. degişsede o değismez kahvaltıda zeytinden başka hicbir şeyi ağzına vurmayan kız hala odur. sonra birgün
nurdan ölmüş. der.
saçmalama saka mı yapmaya çalısıyosun.
bugün cenazesi var.
nasil?
kaza geçirmiş.
hala inanamazsın yok dersin bizim nurdan cadı nurdan hani her halta gülen ya da gülermiş gibi nurdan. bir sokak otedeki. ölmüş. karşidan karşıya geçiyormuş annesiyle. bir gazate sayfası örtmüşler gencecik bedenine.. çanakkale gittiğimizde denize düşmüştü nurdan. hep dikkatsizdi. çatlak...
hangi yıldı hatırlamıyorum.
senelerce beraber world of warcraft oynayıp, geceleri oyun sonrasında bile sabahlara kadar konuşup dertleştiğim, hatta sırf muhabbet ederken uykuyu bile bir kenara bıraktıracak bir dost.
kardeşim geleyim seni göreyim dedikten sonra belarustan uçağa atlayıp istanbula gelip diğer oyun tayfasıyla beraber yiyip içip sabahlara kadar sadece muhabbet gırgır şamatayla eğlendikten sonra gerçekten kendi kanımdan kardeşim gibi daha da sevdiğim bir dost. artık evlenme çoluk çocuğa karışıp bir aile kurmanın zamanı geldi sende benim nikah şahidim olacaksın diyen bir dost.
beni her telefonla aradığında telefonu her açtığımda kardeşiiiiimmmm diye yüzüme bağıra bağıra seslenen bir dost.
ve bu dünyadan ayrıldığını öğrendiğimde ağlamak nedir bilmeyen bana gözlerimden yaş akıtmayı başaran tek dost.
bağırmak haykırmak şansa ve kadere lanetler küfürler savurmak hıçkıra hıçkıra ağlamak isterken hiçbirini yapamayıp sadece gözlerden yaş süzülmesi...
hayatımda sadece o zaman bazı duygularımı öldürmeseydim keşke dedim.
arada bir halen açık olan facebook sayfasına girip bakarım fotoğraflarına ve uzaklara gitmeden önce yaptığı son paylaşımlarına. sanki hala orada bir yerde sanki. mesaj atsam ona sanki karşılık verecekmiş gibi geliyor ya bazen, şimdi tekrar baktım sayfasına gülümsüyor o son çekindiği fotoğrafında bana...
zordur.
bunu bir defa yaşamıştım. tekrarını görmek istemem. bi arkadaş ortamında güle oynaya muhabbet ederken, telefon geldi ve bir ses onun öldüğünü söyledi. en yakın arkadaşlarımdan biriydi. en son ölümünden iki gün önce görmüştüm. insan neye uğradığını şaşırıyor. içinden bir parça sevgi, bir parça dostluk, bir parça güven, bir parça saygı hepsinden birer parça eksiliyor. bunlar eksilince bir parça daha güç geliyor ama insana.
eğer teşhis konduğu hastalığı en ölümcül cilt kanseri çeşidi olan melanom ise, kemoterapi süresince doktorlar tehlikeli bir durum olmadığını ve her şeyin yolunda gittiğini söylediyse, arkadaşınız bu süreçte ruhsal fiziksel iyi durumdaysa ve tüm bunlara rağmen bir gün onun ölüm haberiyle gözünüzü cenazesinde açtıysanız üstesinden gelinmeyecek türde bir acı yaşatır.
ayşe sekiz ay kadar önceydi hastahane sonrası yol üstü diye geçerken uğramış. sıradan bir şey gibi konu arasına sıkıştırdı, birkaç beninde kanama ve kaşıntı olduğunu. bunun tehlikeli olabileceğini duymuş ordan burdan. parça almışlar, tahlil yapacaklarmış. basit geliyor anlatırken, pek fazla önemsemiyor... aradan birkaç hafta geçiyor bu kez telefonda cilt kanseri teşhisi konduğunu, yayıldığı yerlerin ameliyatla alınacağını anlatıyor. bu süre içinde devlet hastahanesinin birkaç ay sonraya attığı ameliyat tarihini öne almak için doktor kulisi yapılıyor, ameliyat gerçekleşiyor, bir süre hastahanede gözetim altında tutuluyor, eve yollanıyor ve kemoterapi başlatılıyor. doktor ömür boyu güneşe çıkma yasağı mı koymuş? bütün bedeninde olan ağrılar onu günlük işlerinde alı mı koyuyormuş? umrunda değil. yalnızca kemoterapi yüzünden saçlarının dökülmediğine seviniyor. aradan aylar geçiyor tedavisi sürüyor ama moral hep yüksek çünkü tehlikeli bir durum olmadığını söyleyip duruyor doktorlar...
yirmi bir gün önce ağrıları birden artıyor, dayanılmaz hale geliyor. tedavisinde çok gerekli olan bir ilaç yurt dışından bir türlü gelmek bilmiyor. hastahaneye yeniden yatırılıyor. cumartesi gecesi annesinin kucağından anlattıklarını dinliyor, konuşmaya hali yok. ya sadece başını sallıyor arada ya da belli belirsiz mırıldanıyor bir şeyler. derken sesi kesiliyor, yenik düşüyor cilt kanserine...
çok gençtin henüz, hem de başına ne gelirse gelsin hayat doluydun hep. birbirine benzeyen binlerce insanın içinde tanıdığım herkesten farklıydın. alımlıydın, akıllıydın ki ben bunları sana yakındım diye söylemiyorum. senin tanıyan birçok kişi böyle düşünürdü çünkü. kocaman bir gülüşün vardı, herkesi kendini dinletebilme kabiliyetin birde. kötü huylarında vardı elbet, iyi kötü aklından geçenleri düşünmeden vururdun insanların yüzüne, kalp kırmayı önemsemezdin hiç. ama ben seni sadece iyi yönlerinle hatırlayacağım ilelebet. asla seni hatırladığımda mutlu falan da olmayacağım, çünkü sen yaşamıyorsun artık ve lise hatıralarının hiçbir anlamı yok sen olmadan. üstüne atılan her kürek toprağı ağlayarak izlerken, sana küsmenin bile bir önemi kalmadı artık. sen birkaç metre toprağın altında yatarken, ben sesini duyamayacağım, yüzünü göremeyeceğim bir defa daha.
ölmek sana hiç yakışmadı... senden beklenmeyen şeyleri yapmayı severdin ama bunu yapmasaydın keşke ölmeseydin... mekanın cennet olsun ayşe, huzurla uyu...
şaka gibi gelir ilk önce. sizinle aynı yaştadır, daha yaşı başı kaçtır ulan? o kim ölüm kim? beraber yaşadığınız onca şey gelir gözün önüne, abartısız gelir. suratınızda önce bi tebessüm oluşur hadi lan dercesine, sonra hıçkıra hıçkıra gözyaşları... turgayım çocuk kalpli koca adamım. ölümünü öğrendiğim ilk arkadaşım, arkadaştan öte dostum..kardeşim.. allah bir daha yaşatmasın bana böyle bişeyi ya da önce ben gideyim..