arkadaşın ölmesi

    45.
  1. defalarca gelirsin bu başlığın altına, beklersin.
    ellerin kitlenir, ismini ağzından o günden beri bir kere bile çıkaramadığın gibi.
    küsmüşsündür bir kere ne bir resminize bakmışsındır ne de bir hatıranızı o dolaptan çıkarmışsındır.
    sadece geleceğini bildiğin için beklemişsindir.
    ölüm bile bizi ayıramaz derdi çünkü.
    yanılmış.ayırdı işte.
    133 ...
  2. 25.
  3. boğazınıza bir yumru oturmasına sebep olan olaydır. hele bir de pişmanlık varsa...

    sevgili dostum, seni yurtta ilk gördüğüm günü hatırlıyorum. 'bu tip nerden gelmiş be? papaz gibi adam. resmen çarmıha gerilmemiş isa' diye dalga geçip gülüyorduk kendi kendimize. dışarıdan yanına yaklaşılmaz, konuşulmaz biri gibi görünüyordun. ne zaman ki bir gece sigaramı yakacak ateş bulamadım, denize düşen yılana sarılır misali koridorda gördüğüm tek adama yanaştım.
    - hoca ateş var mı ya?
    - var dostum bi saniye.
    sigaramı yakar gidersin diye beklerken sen odaya girip dolabını açtın. oradan çıkardığın kibrit kutusunun kavından bir parça yırtıp 7-8 çöpü de elime tutuşturdun. o an anladım duyarlı, düşünceli bir insan olduğunu. sonrası eğlenceli, bazen komik bazen hüzünlü anılarla dolu 5 yıl...

    okul bitti, koptuk birbirimizden istemeden. iki yıl önce duydum ki kansermişsin. 'umut yok, yaşamaz' demiş hekimler. facebook sağolsun buldum seni tekrar. direnişini anlattın bana, içindeki ışığa nasıl inandığını. ve bil ki dostum ben senden daha çok inandım sana. modern tıbbın yapamadığını azminle, içindeki ışıkla ve kendi icadın bitkisel karışımla yapmış, tümörün büyümesini durdurmuştun. 'hadi serkan az daha gayret, kalk artık ayağa. yattığın yerden resim yapıp gitar çalma uyuşuk' diye takılırdım sana. ve sonra kader beni izmir'e sürükledi. artık her istediğinde seni ziyaret edebilecektim. arayıp 'bugün sana geliyorum' dediğimde nasıl da mutluydun. fakat gel gör ki o gün bir başka eski dostla fazla zaman geçirmek, 'iki bira daha içelim' derken saati unutmak pahalıya patladı.
    - erkan, abi ne zaman geleceksin? nerdesin şimdi?
    - bornova'dayım dostum. akın'la beraberiz şimdi kalkıyoruz.
    - abi acele etsen ya, benim çok sancım var. ilaç almam lazım o zaman da uyuyorum.
    - serkan o zaman sen iç abi ilacını, acı çekme. zaten çeşme'deyim artık, gelirim daha sonra.
    - peki baba, görüşürüz o zaman. ama gel mutlaka.
    - öpüyorum kardeşim. hoşçakal...

    ve derken çeşme günleri başladı. msn'de her rastlaştığımızda ne zaman geleceğimi sordun, her hafta sonu bir mani çıktı. ve günün birinde izmir'den apar topar, adeta kaçarcasına uzaklaştım. ne de olsa sonra görüşürdük, iyileşecektin sen emindim. altı üstü 5 ay askerlik yapacaktım sonra görüşecektik.
    kaderin oyunu mu demeli nedir, öyle berbat bir yere çıktı ki askerlik ne internet kafe vardı çevrede ne de bize çarşı izni. sana nerde olduğumu söyleyememiştim. gerçi facebook'ta yazıyordu, görmüşsündür. telefon desen, içerde kullanırım umuduyla cep telefonumdaki numaraları kaydetme gereği duymadım. telefon da sim kart da alıkonulunca bağımız tamamen koptu. ama ne fark ederdi ki; en fazla azıcık sitem edecektin bana. hem geldiğimde seni ayakta görecektim. herkese bahsettim senden konusu açıldıkça; 'benim arkadaşım kanseri yeniyor, çok güçlü' diye övündüm.

    bitti sonunda ayrılık, dün özgürlüğüme kavuştum. telefonun şarjı bitmiş, simkart bloke olmuş, kimseye haber veremedim. zaten niyetli de değildim, sürpriz yapmayı severim bilirsin. gece otobüsteyken birden aklıma geldin. komik bir anımızı hatırladım, güldüm. (bkz: #3333722)ve ardından içimden 'ne iyi çocuktu rahmetli' dedim. ne? ne rahmetlisi lan salak? tööbe tööbe... ve az önce facebookta barış'ın gönderdiği mesaj : ' arkadaşlar serkan (papaz) vefat etmiş'. söz bitti...

    söylesene serkan; ben şimdi neye pişman olayım? bana verdiğin gitarı mersin'den ayrılırken taşımak zor geldiği için bizim bakkala bırakmama mı? o gün ziyaretine gelmememe mi? yoksa ne içimdeki acıyı ne de senin ışığını anlatabilen böyle kötü bir yazı yazdığıma mı? acılarını bize bırakıp gittin, canın sağolsun. hak ettiğin yerdesin biliyorum, ışık oldun artık. affettin mi beni serkan? dedemden sonra bir de sen küsme bana yalvarırım. 'üzülme' de, 'hiçbirimiz beklemiyorduk bunu, suçlu hissetme' de. sonra bir gün tekrar buluşunca çıkarırsın acısını be koca adam.

    cemal süreya hani adından bir harfi atmış ya; ben de artık adımın önüne -s'yi ekliyorum. yakında görüşürüz güzel dostum, sağlıcakla kal.

    '' Bütün herkes yanımdaymış
    külliyen yalan,
    duman altı ciğerlerim görmüyor onları,
    kapanmış gönül gözüm.
    seslerini işitmez oldum son zamanlar,
    alkış ister gönül belki,
    bu kış günü.
    mavi deniz eskidendi
    o da yabancı bana
    çocuğuma, torunuma torbama.
    yaren sözü kalmış aklımda
    yar, en güzeliymiş sözlerin
    açan gözümü bir o olmuş
    en yaralayan da.
    her yere uydururum aslında şu saatte
    yaren, yarim, yaram, yarım.

    Senmişsin bunları bana yapan
    haberin yokmuş
    olsun
    tutunca saçının inceden uçlarını
    unutturursun
    yaram yarim yarım.
    seni sevmenin keyfini verdin bana
    sardın

    Bütün herkes yanımdaymış
    külliyen yalan
    dumanaltı ciğerlerim.
    görmüyor onları.
    kapanmış gönül gözüm
    içimde bir sen kaldın... '' *
    35 ...
  4. 69.
  5. yanarak öldüler...

    bir araba kazasında, gitmeyin etmeyin dememe rağmen yanarak öldüler... sözlük, ben acıklı şeyler yazmayı sevmem. hatta sadece bir entry girdim böyle. fakat bunu içimde tutamam sanırım.

    daha taze, geçen sene haziranın onu gibiydi, babam şehir dışına yeni firmalarla görüşmek için gitti, maksat nariman ve ben geziyorduk. akşam oldu bunlar içki içmeye gitti arabayla. dedim yapmayın, içerseniz bile orada kalın, sakın dönmeyin diye... fakat o gece beni dinlemeyip geri döndüler. gecenin bir yarısı babamı arayıp "baba, maksat ile nariman çok geziyorlar. başlarına bir şey gelecek" demiştim.

    tam o saatte... yani saat 2:30'da hızla geri gelirken virajı alamamışlar. ertesi gün kapıma manarbek ağa geldi. "oo selamın aleyküm nasılsın aga?" dedim.

    -maksat ve nariman öldü.
    +nee??
    -maksat ve neriman öldü!!
    +dur ağa dur ne diyorsun!! otur ne ölmesi ne?
    -öldüler, yandılar, kül oldular, yok... bitti...

    benden önce görmüş onları morg'da.

    o adam psikolojik bunalıma girdi ve şu anda şok içinde. inanın o vücutları görmek istemezsiniz... her tarafı yanmış, yüzü belli olmayan, iç organları tamamen kaybolmuş iki vücut, hemde bunlar dostunuz!! en yakın dostunuz.
    ben ise hala onların yüzleri bile belli olmayan o yanık vücutlarını özlüyorum. onlarla çiftlikte gezip kaçan sığırları kovalamayı seviyordum, buzağılara süt vermeyi seviyordum, koskoca adamların çocuk gibi davranmalarını seviyordum...

    ben onları arkadaşım olduğu için seviyordum.

    hala hatırladıkça aklıma geliyor, üzülüyorum. haziran ayına yaklaştıkça kiminin doğum günü geliyor, kiminin seçim heyecanı, kiminin yeni bir bebeği, kiminin sevgilisi, kiminin ise arkadaşı oluyor. fakat benim anılarımda kalan tek şey yanarak ölen ve vücutlarından arta kalan tek şeyin küller olduğu iki arkadaş.

    özlüyorum...

    *
    33 ...
  6. 46.
  7. geçen sene...
    üsküdardayım, taksideyim telefonla konuşuyorum. önümüzde kaza olmuş adam sövüp duruyor. bir kızın çığlıklarını duyduğumu hatırlıyorum bir tek zaten sesler hemen kesildi meğer kızı arabaya bindirip götürmüşler. sonra parayı verip indim taksiden ilerlemiyordu çünkü. kuzenimle konuşuyorum akşam aradı. sesi berbat 'ne oldu' diyip duruyorum tam birşey söyleyecek oluyor 'a neyse sen naptın bakalım' diyor. bende anlatmaya başlıyorum. 'önümde kaza oldu kızı göremedim çığlığını duydum çok kötüydü acaba kurtulmuş mudur?' diyorum kuzenim 'hayır' diyor.'nerden biliyorsun ya öyle deme diyorum 'hayır o büşra'ydı ve ölmüş az önce kaan aradı haber verdi' diyor, inanamıyorum tabii duymuyorum artık söylediği sözleri, şaka yaptığını sanıyorum ama şaka yapmadığını mezarının başında farkediyorum..

    arkadaşını kaybetmek kötüdür evet, ama eğer çığlıklarını duymuşsanız, son nefesini verdiğinde aynı yerde fakat hiç birşeyin farkında değilseniz herşey daha da kötüdür..

    hala keşke diyorum. keşke o taksiye binmeseydim. o zaman onu görür lafa tutardım ve o şerefsiz adam çarpmazdı işte.. çare olmaya çalıştığım çaresizlik bu aslında biliyorum..

    ölüm işte, en yakın arkadaşın tahmin edilemeyen, önlenemeyen ölümü..
    30 ...
  8. 117.
  9. garip bir soğukluk... garip bir ürperti...

    geçenlerde sabahın körü telefonum çalıyor. hayırdır diyorum ama, hayır değilmiş öğreniyorum.

    ağır bir kaza geçirmiş, yolda buluyorlar. apar topar hastane tabii.

    nesi var diye soruyorum. "durumu bayağı ciddi windwardside, kaburgalar kırık, kafatası çatlak, iç kanama ve beyin kanaması var, durduramıyorlar. kötü senaryolar var..." diyorlar.
    düzelse de eskisi gibi sağlıklı olmayacak, bu evrede onu biliyorum. ama düzelsin istiyorum.

    3 gün sonra tekrar telefonum çalıyor. korkarak açıyorum. "başımız sağ olsun, kaybettik." diyorlar.
    olduğum yerde oturup ağlıyorum.

    gözlerimin önünden ayvalık'ta çekim yaptığımız günler geçiyor.
    sabah sizin odanıza girip senin başında "ya sahneleri kostümleri söylemedin bana kalk hadi" diye seni uyandırmalarım,
    dış gece sahnelerinde üşüdüğümde hırkanın iki tarafını da açıp gel işareti yapmaların ve sana sarılıp "Helal be soba yürekli adam" demelerim,
    set olmadığı günlerde sahilde biralamalarımız, otelde rakı içip şarkı söylemelerimiz,
    ismime takılıp benle dalga geçmen...

    sesin kulağımda yankılanıyor hala. fotoğraflarımıza bakıp ölmüş olmana inanamıyorum. çok gençtin, çok çalışkandın, gerçekten çok çok iyi bir insandın.

    kabul edemiyorum, o yüzden seni gömerlerken bakamadım. içim almadı gerçekten.

    gelicez yakında oraya, yazdır bizi de kapıya.
    21 ...
  10. 6.
  11. ilk kez başıma geldiğinde çok keyifli bir gündeydim, beşiktaş ta bira içiyorduk, bir kaç saat sonra maç başlayacaktı, bjk nın 100. yılıydı, haber geldi, bombok olduk, ağladım ağladım, sonra maçı izledik.
    eve döndüm o halde maç izlediğim için mi bilmem daha çok ağladım.
    çok sarsılmıştık hepimiz, ben birkaç ay sonra babamı kaybedince arkadaşımın acısını biraz unuttum, bir de nedense annesinin yüzüne daha rahat bakabilmeye başladım.
    babamı kaybettiğimden 10 gün sonra ikinci kez yaşadım.
    bu sefer çok fena ama çok fena oldum, uzun süre kendime gelemedim karışan acılardan..
    bugün yaşadım en son.
    beşiktaşın antep maçı vardı, öncesinde geldi haber.
    bombok oldum gene.
    her zamanki gibi ölene bir kızdım içimden.
    karısı hamileydi sekiz aylık.
    maçıda izlemedim, ağlamadımda.
    ama saat bu saat oldu, içimde bir şey taş gibi, ölenin sadece ten olduğunu canın ölemeyeceğini bilsem bile..
    biliyorum ama, suratım duvar gibi.
    kalktım, iş gibi sözlüğe yazdım.
    21 ...
  12. 53.
  13. yanağımda tırnak izlerini taşıyorum kardeşim, senden bana miras tek yaşayan hediye gibiler. duruyorlar öylece sol yanağımda yan yana. aynaya her baktığımda seni görüyorum...
    15 ...
  14. 125.
  15. Bir kez başıma geldi. üniversitede aldım haberini.ilk okul arkadaşım ölmüş. ona dair hatırladığım tek şey "bir gün sen de beni seveceksin" demesiydi. küçücük bir istek halbuki.ama yapmadım işte, okul hayatım boyunca sevmedim. öldü. şimdi seviyorum.
    13 ...
  16. 126.
  17. Bu gece ikinci kez başıma gelen hadise.

    Inanamıyorsun sözlük, kesinlikle kabul etmiyorsun.

    iyi kötü ayırt etmeksizin beraber geçirdiğin en küçük bir an bile dakikalarca gözlerinizin önünden gitmiyor.

    Acaba kalbini kırmış mıydım ?

    Benim yüzümden üzüldüğü oldu mu hiç ? Soruları aklınızdan hiç çıkmıyor.

    Gecenin bir saati onun numarasından gelen vefat mesajına saatlerce bakıp bir cümle dahi kuramamak...

    Yaşananlar, Yaşanmamışlar, bir daha asla yaşanamayacaklar.

    Çok zor sözlük çok.
    12 ...
  18. 82.
  19. her doğum gününüzde "ben bir yaş daha büyüdüm o 24'te kaldı" demektir..
    11 ...
© 2025 uludağ sözlük