arkadaşın ölmesi

entry161 galeri2
    1.
  1. seneler sonra facebook araciligiyla ogrendiginiz olaydir. hem de ne bir, ne de iki ...
    7 ...
  2. 2.
  3. 3.
  4. bir sandalyeye oturtulup ellerinin ve kollarının bağlanıp başından aşağı kaynar suyun dökülmesidir. unutana kadar derinizin kemikten ayrıldığını hissedersiniz.
    8 ...
  5. 4.
  6. içinizden çok uzun ama çok uzun uzun ağlamak gelir de, olmaz.
    yer ve zamana ait her türlü oryantasyonunuz kaybolur... işte böyle yarım kalan bir tanımlamadır sevgili sözlük. tanımlayamazsın çünkü o halde herşey yarım kalmıştır zaten. geride kalmışsınızdır. sorulacak hiç bir soru yoktur. alınacak hiçbir cevap da. ağlamak kefaletiniz olucaktır ama o da yoktur.
    kaybolmuşsundur. ömrünün yarısında iken hala. bir fransız filmi izleyip ağlamanız gerekirken.
    sesler söyler sana:
    virgülümüz kalmadı bayan. nokta koymak mecburiyetindeyiz. bu kadar işte.bu kadar net. bu bir noktadır.
    5 ...
  7. 5.
  8. gece herkes uyuduktan sonra yorganın altında sessiz sessiz ağlamaktır. gömüldüğünü görünce herşeyin gerçekten bittiğini düşüneceğin korkusuyla cenazesine gitmemektir. hele yaş 15-25 arasıysa zor bir durumdur. çok erken büyümektir. her hatırladığında surat ifadenin donuklaşmasıdır. böbrekleri iltihaplıydı, yağmur yağıyor , yaşasaydı börekleri ağırırdı diye saçma sapan düşünmektir.
    9 ...
  9. 6.
  10. ilk kez başıma geldiğinde çok keyifli bir gündeydim, beşiktaş ta bira içiyorduk, bir kaç saat sonra maç başlayacaktı, bjk nın 100. yılıydı, haber geldi, bombok olduk, ağladım ağladım, sonra maçı izledik.
    eve döndüm o halde maç izlediğim için mi bilmem daha çok ağladım.
    çok sarsılmıştık hepimiz, ben birkaç ay sonra babamı kaybedince arkadaşımın acısını biraz unuttum, bir de nedense annesinin yüzüne daha rahat bakabilmeye başladım.
    babamı kaybettiğimden 10 gün sonra ikinci kez yaşadım.
    bu sefer çok fena ama çok fena oldum, uzun süre kendime gelemedim karışan acılardan..
    bugün yaşadım en son.
    beşiktaşın antep maçı vardı, öncesinde geldi haber.
    bombok oldum gene.
    her zamanki gibi ölene bir kızdım içimden.
    karısı hamileydi sekiz aylık.
    maçıda izlemedim, ağlamadımda.
    ama saat bu saat oldu, içimde bir şey taş gibi, ölenin sadece ten olduğunu canın ölemeyeceğini bilsem bile..
    biliyorum ama, suratım duvar gibi.
    kalktım, iş gibi sözlüğe yazdım.
    21 ...
  11. 7.
  12. öldüğünün farkında olmadan cansız bedenini o telaş içerisinde kucağında taşıması vardır ki, yaşıyor sanıp doktorların yüzüne bir umutla bakmak hele, habersizce... çocuk yüreğine hapsedersin herşeyi, eve giremezsin, gece boyunca şehrin sokaklarını arşınlarsın göz yaşlarıyla.*
    6 ...
  13. 8.
  14. saatler sonra paylastiginiz ofiste kendini asmis halde bulunmasidir. zordur.. sorgular falan.. size intihar etme planlarina dair en ufak bir ipucu vermedigini polise anlatmak yorucudur ama daha beteri ayni seyi sorup duran karisi ve cocuklarina anlatmak durumunda kalmaktir.
    6 ...
  15. 9.
  16. (bkz: hollow)

    "he as hollow as i converse
    i wish he'd waken from this curse
    hear my words before it's through
    i want to come in after you
    my best friend"
    0 ...
  17. 10.
  18. Yaşı ilerleyen bünyenin sık sık duyacağı haberdir. Moral bozacaktır o ayrı, ancak doğanın dengesi işte.
    1 ...
  19. 11.
  20. beraber yaşanılan güzel anıların, sık sık hatırlanmasıdır.
    5 ...
  21. 12.
  22. hani bırakıp gidersin ya öylece... ruhun kalmasa bile, bir parçan kalmıştır, kalmıştır da yüreğin parçalanmıştır. ayrılık hemde ne ayrılık, bir sonraki durak mahşer olmuştur. olmuş turda gözlerin kan çanağına dönmüştür. en son gördüğün gibi hatırlamak istersinde boğazına düğümlenmiş düğümler izin vermez! hıçkırıklarla boğmuştur seni senki onun biricik dostuydun, arkasını sana dayamış arkadaşıydın. olamamışsındır son demlerinde onunla, olsanda şaka yapıyor sanıyorsundur. çünkü hep şaka yapmıştır, en sıkıntılı gününde güldürmeyi başarmış, moral vermiştir. -hadi kalk artık bırak bu ölü ayaklarını, bir top çarpmasından ölecek adam değilsin. suphi kalk, gözlerini aç- dersin. ama nafile gitmiştir o en boktan şakasını yapmıştır. o kalp krizi geçirirken, sana sinir krizlerini bırakmıştır. sonra üç gün sonra vefatını haber alırsın, haber alırsında üstüne kaynar sular dökülmüştür, anlam veremezsin önce duyduklarına, tekrar, tekrar, tekrar teyit edersin duyduklarını. duyarsında duyduklarına yinede inanamazsın. çünkü, onu iyi tanırsın. askerliğini komando olarak yapmıştır. nice çatışmalara girdiğini, ölüm kusanlara, set olmuş, kusmuklarını boğazlarını tıkadığını bilirsin. hayallerini bilirsin seninle paylaşmıştır çünkü. evlenip bir ocak kuracağını oğlu olursa murat, kızı olursa zeynep koyacaktır isimlerini. bilirsin, çünkü söylemiştir sana. bilirsin bilirsinde gitmiştir artık o. mezarının başında çömelmiş ona taktığın lakabı mırıldanırsın. -yapılacak şakamıydı bu ulan- dersin.
    5 ...
  23. 13.
  24. ölümün sana ve yakınlarına asla uğramayacağını düşündüğün anda, aynı sınıfı aynı yurdu paşlaştığın insanı kaybedince, ölümün aslında hiç uzak olmadığını anlarsın.her sınıfa girdiğinde oda orda olacakmış gibi, gözlerin sınıfta dolaşır ama yoktur ve asla gelmeyecektir.geçmişi sorgulamaya başlarsın, keşkeler hiç bitmez.(keşke daha çok vakit geçirseydik, keşke kavga etmeseydik,keşke....,keşke...)sanki her an diğer arkadaşlarınıda kaybedecekmişsin gibi sıkı sıkı sarılırsın onlara,onları üzmemek için çabalarsın.ama ölümün hiç uzak olmadığının farkına çoktan varmışsındır.
    2 ...
  25. 14.
  26. bir yanın ölür,
    hatıralar seni hergün öldürür,
    öylesine yetişmeyen bir ömür ölür,
    arkadaşım dediğinse bu senin, sen ölürsün gün ve gün,
    cümlelerini öle kalka yaşatan olaydır.
    3 ...
  27. 15.
  28. tesadüfen duyulduğu bir anda insanı kilitleyen berbat olay. ve keşke ''benim de başıma böylesi bir haber almak gelsedi'' dediğimdir.

    her zaman 3.5 saatte gidilen istanbul-çınarcık mesafesini 17 saatte gittikten sonra canınız gibi sevdiğiniz 21 arkadaşınızdan sadece 2sinin sağ olduğunu görmek... ve onlarla 3 gün yan yana olup bir kelime dahi konuşamamak.

    depremsiz günler dilerim.
    4 ...
  29. 16.
  30. emniyet kemeri takanın yanarak, takmayanın fırlayarak ölmesidir. ecel geldiğinde kaçacak yer olmayışıdır. keşkeler bırakır. bir diğerinin "iyi değilim anne" deyip özgürlük parkında yığılmasıdır. insanlar önce doğum günlerinde, sonra nişanlarda, sonra düğünlerde, sonra sünnet düğünlerinde ve yaşlanınca da cenazelerde karşılaşırmış. içim karardı ama doğru.
    3 ...
  31. 17.
  32. hatirladikca sigara yaktirir. lise ögrencisiyiz o vakitler, 2 ci siniftayiz tek derdimiz belkide derslerimiz kopuk kopuk ask mesk hikayelerimiz. parkta oturuyoruz bir kac arkadas onumuzden gecen bir ambulansi görünce allah bilir hangi garibi alacak diye dusunuyoruz. sonra ambulans in gittigi yönden gelen insanlarin konusmalarini duyuyoruz. " yazik, gencti neden yapmis, vah vah " diyorlar. ne oldu amca diye soruyoruz, bir kiz intihar etmis atmis kendisini apartmanin catisindan. xxx mis ismi diyor. kekeliyerek soruyoruyorum, ki ki kimmis ? xxx diyor yine amca. xxx lerdenmis diyor. iste o an uyusuyor tüm bünye, hissetmiyor cevredeki hic birseyi, karariyor gözlerin önü, " napsam, nere gitsem, kimse sorsam" cevapliyamadigim bir dunya soru geciyor akildan. en iyisi hastahaneye gideyim diyorsum sonra, trafik, kalabalik dinlemiyor insan 20 dk da gidilecek yolu ne kadar sürede geldigimi bilmiyorum. soruyoruyorum hemen ilk gördügüm görevliye " xxx nerde, durumu nasil ? " sevk ettik diyorlar baska bir ile. eve donuyorum aradan 1 gun geciyor. gecmiyor aslinda o 1 gun, durumu nasil insaallah bisey olmamistir diye dusunup duruyorum. sabah oluyor sonra toplaniyoruz 3-5 arkadas, gidiyoruz arkadasimizin kaldirildigi ile. zar zor izin kopuyor, bir cam arkasindan izliyoruz, arka sirada oturan ikide birde gülen, saka yapan, derdini anlatan, kopya istiyen arkadasi. o güzellik yatiyor bir yatakta gözleri kapali morarmis gibi o güzel yüzü. o halde bile cok güzel arkadasim. sanki birden bire yataktan kalkip " naber uyuz yaratik " diyecek. yok ama kalkmiyor, icimden dualar ediyorum, rabbim ne olur iyi olsun diye. gözlerimden yaslar bosaliyor, dualarim artik icimden degil sesli söylemeye baslamisim farkinda degilim, sesleniyorum ona naptin sen kusum ? hadi kalk yapma böyle, yakismiyor sana zayif durmak. annesi geliyor yanima kendi cocuguna sarilir gibi sariliyor bana. " yavrum duymaz seni diyor, beyin ölümü gerceklesti hic tepki yok diyor doktorlar ". iste o an bir kez daha yikiliyorum ellerim bosaliyor artik, dusunemiyorum. sonra bir arkadas tutuyor kolumdan " hadi diyor gidelim yeter ". geliyorsum eve $oktayim halen, inanamiyorum halen olanlara. ertesi gün selasi veriliyor, son görev icin taniyan tanimiyan herkes cagiriliyor cenaze namazina. gidip son görevimi yapiyorum. yasadigim ilcenin 100 lerce ögrencisi, ögretmenleri herkes gelmis okul kiyafetleri ile. sonra mezarliga gidiliyor tum ögrenciler kol kola girmis, arabada olmasi gereken tabut omuzlardan inmiyor. cami ile mezarlik arasi sira sira omuzluyoruz tabutu. ve gömüyorsuz arka siranizda oturan uyuz, gicik, pis kopyaci arkadasi. dualar ediliyor arkasindan, agitlar yakiyor kadinlar, ama bir kadin " kizim sana beyaz gelinlik giydirecektim, beyaz kefen degil. " diyince bir daha yikiliyorsunuz, hatirladikca yine yikiliyor yine agliyorum.

    zordur iste arkadasin ölümü. candir arkadas, candan can gitmesidir arkadasin ölümü. hatirlayinca aglamaktan, arkasindan bir fatiha okumaktan, bir sigara yakmaktan baska elden bisey gelmiyor iste.
    8 ...
  33. 18.
  34. Ölümün ciddiyetini anladığımız vakittir.
    4 ...
  35. 19.
  36. öyle herhangi bir günde herhangi biri aracılığıyla aldığınız,bir an donakaldığınız,ne yapacağınızı şaşırdığınız bir durumdur...Allah rahmet eylesin...
    1 ...
  37. 20.
  38. ben bunu bugün..
    "soğuk görünüyordu gözüme. en başlarda pek de yanaşmadım. bir gün derste tesadüfen beraber oturduk. sonra en sevdiklerimden biri oldu. sonra okul bitti filan koptuk. bugün ortak bir arkadaşımızdan öğrendim"
    en son onu nerede "son kez" görebileceğimi.
    7 ...
  39. 21.
  40. 22.
  41. düşününce bile canım yandı. boğazımda bişey düğümlendi. kimse sevdiği insanları kaybetmez umarım. kaybedene de başsağlığı ve sabır dilemekten başka ne gelir elden.
    6 ...
  42. 23.
  43. vefat eden arkadaşınız özellikle çocukluğunuzu ve gençliğinizi beraber geçirdiğiniz samimi bir arkadaşınız ise işte o zaman ölümün ne kadar gerçek olduğunu anlıyorsunuz. tek teselliniz ise biryerlerde çok mutlu bir şekilde sizi izlemesi, en azından öyle düşünüyorsunuz.
    5 ...
  44. 24.
  45. kalbinizde ki odalardan birinin boşalması durumudur, acı verir...
    2 ...
  46. 25.
  47. boğazınıza bir yumru oturmasına sebep olan olaydır. hele bir de pişmanlık varsa...

    sevgili dostum, seni yurtta ilk gördüğüm günü hatırlıyorum. 'bu tip nerden gelmiş be? papaz gibi adam. resmen çarmıha gerilmemiş isa' diye dalga geçip gülüyorduk kendi kendimize. dışarıdan yanına yaklaşılmaz, konuşulmaz biri gibi görünüyordun. ne zaman ki bir gece sigaramı yakacak ateş bulamadım, denize düşen yılana sarılır misali koridorda gördüğüm tek adama yanaştım.
    - hoca ateş var mı ya?
    - var dostum bi saniye.
    sigaramı yakar gidersin diye beklerken sen odaya girip dolabını açtın. oradan çıkardığın kibrit kutusunun kavından bir parça yırtıp 7-8 çöpü de elime tutuşturdun. o an anladım duyarlı, düşünceli bir insan olduğunu. sonrası eğlenceli, bazen komik bazen hüzünlü anılarla dolu 5 yıl...

    okul bitti, koptuk birbirimizden istemeden. iki yıl önce duydum ki kansermişsin. 'umut yok, yaşamaz' demiş hekimler. facebook sağolsun buldum seni tekrar. direnişini anlattın bana, içindeki ışığa nasıl inandığını. ve bil ki dostum ben senden daha çok inandım sana. modern tıbbın yapamadığını azminle, içindeki ışıkla ve kendi icadın bitkisel karışımla yapmış, tümörün büyümesini durdurmuştun. 'hadi serkan az daha gayret, kalk artık ayağa. yattığın yerden resim yapıp gitar çalma uyuşuk' diye takılırdım sana. ve sonra kader beni izmir'e sürükledi. artık her istediğinde seni ziyaret edebilecektim. arayıp 'bugün sana geliyorum' dediğimde nasıl da mutluydun. fakat gel gör ki o gün bir başka eski dostla fazla zaman geçirmek, 'iki bira daha içelim' derken saati unutmak pahalıya patladı.
    - erkan, abi ne zaman geleceksin? nerdesin şimdi?
    - bornova'dayım dostum. akın'la beraberiz şimdi kalkıyoruz.
    - abi acele etsen ya, benim çok sancım var. ilaç almam lazım o zaman da uyuyorum.
    - serkan o zaman sen iç abi ilacını, acı çekme. zaten çeşme'deyim artık, gelirim daha sonra.
    - peki baba, görüşürüz o zaman. ama gel mutlaka.
    - öpüyorum kardeşim. hoşçakal...

    ve derken çeşme günleri başladı. msn'de her rastlaştığımızda ne zaman geleceğimi sordun, her hafta sonu bir mani çıktı. ve günün birinde izmir'den apar topar, adeta kaçarcasına uzaklaştım. ne de olsa sonra görüşürdük, iyileşecektin sen emindim. altı üstü 5 ay askerlik yapacaktım sonra görüşecektik.
    kaderin oyunu mu demeli nedir, öyle berbat bir yere çıktı ki askerlik ne internet kafe vardı çevrede ne de bize çarşı izni. sana nerde olduğumu söyleyememiştim. gerçi facebook'ta yazıyordu, görmüşsündür. telefon desen, içerde kullanırım umuduyla cep telefonumdaki numaraları kaydetme gereği duymadım. telefon da sim kart da alıkonulunca bağımız tamamen koptu. ama ne fark ederdi ki; en fazla azıcık sitem edecektin bana. hem geldiğimde seni ayakta görecektim. herkese bahsettim senden konusu açıldıkça; 'benim arkadaşım kanseri yeniyor, çok güçlü' diye övündüm.

    bitti sonunda ayrılık, dün özgürlüğüme kavuştum. telefonun şarjı bitmiş, simkart bloke olmuş, kimseye haber veremedim. zaten niyetli de değildim, sürpriz yapmayı severim bilirsin. gece otobüsteyken birden aklıma geldin. komik bir anımızı hatırladım, güldüm. (bkz: #3333722)ve ardından içimden 'ne iyi çocuktu rahmetli' dedim. ne? ne rahmetlisi lan salak? tööbe tööbe... ve az önce facebookta barış'ın gönderdiği mesaj : ' arkadaşlar serkan (papaz) vefat etmiş'. söz bitti...

    söylesene serkan; ben şimdi neye pişman olayım? bana verdiğin gitarı mersin'den ayrılırken taşımak zor geldiği için bizim bakkala bırakmama mı? o gün ziyaretine gelmememe mi? yoksa ne içimdeki acıyı ne de senin ışığını anlatabilen böyle kötü bir yazı yazdığıma mı? acılarını bize bırakıp gittin, canın sağolsun. hak ettiğin yerdesin biliyorum, ışık oldun artık. affettin mi beni serkan? dedemden sonra bir de sen küsme bana yalvarırım. 'üzülme' de, 'hiçbirimiz beklemiyorduk bunu, suçlu hissetme' de. sonra bir gün tekrar buluşunca çıkarırsın acısını be koca adam.

    cemal süreya hani adından bir harfi atmış ya; ben de artık adımın önüne -s'yi ekliyorum. yakında görüşürüz güzel dostum, sağlıcakla kal.

    '' Bütün herkes yanımdaymış
    külliyen yalan,
    duman altı ciğerlerim görmüyor onları,
    kapanmış gönül gözüm.
    seslerini işitmez oldum son zamanlar,
    alkış ister gönül belki,
    bu kış günü.
    mavi deniz eskidendi
    o da yabancı bana
    çocuğuma, torunuma torbama.
    yaren sözü kalmış aklımda
    yar, en güzeliymiş sözlerin
    açan gözümü bir o olmuş
    en yaralayan da.
    her yere uydururum aslında şu saatte
    yaren, yarim, yaram, yarım.

    Senmişsin bunları bana yapan
    haberin yokmuş
    olsun
    tutunca saçının inceden uçlarını
    unutturursun
    yaram yarim yarım.
    seni sevmenin keyfini verdin bana
    sardın

    Bütün herkes yanımdaymış
    külliyen yalan
    dumanaltı ciğerlerim.
    görmüyor onları.
    kapanmış gönül gözüm
    içimde bir sen kaldın... '' *
    35 ...
© 2025 uludağ sözlük