iş yerinde hilmi diye bi arkadaş var. götün teki. tam bir ibne, dedikoducu fırlama biri. tam kafa dengi yani.. mükemmel anlaşırım onunla...
vakti zamanında moralim bozukken bana bi kutu hediye etti bu.. nerden bulmuşsa yapay yarak almış, o yarrağın dip kısmını da kızgın şişle delip yay'a monte etmiş. kutuyu bi açtım yarrak alnımın çatısına çarptı. gözümün önünde yaylanıp durdu. 3 gün şaşı baktım o yarrağı görünce. şirazem dağıldı. e dedim hilmi, bu yanına kalır mı aga dedim ve iş bu yazıyı yazmadan önce ( öğlen yemeğinde ) buna uygulayacağım şaka için kolları sıvadım.
laf aramızda bu hilmi ibnesi basurdur. tuvaletten çıktıktan sonra en az 1 saat oturamaz. ' gel, ayakta kalma, otur hele aga '' diye sandalye çekerim '' ya bi siktir git kukla '' der. ameliyat olmaktan korkuyo göt. ol kurtul olum diyorum. olmuyor.
hülasa yemekte kurufasulye ile pilav yapmışlar. hilmi'nin en sevdiği yemekler. bende pazartesi günleri ya nohut ya da kurufasulye olcağını bildiğimden 2 tane zehir gibi acıbiber aldım ( hani şu tırnak büyüklüğünde tombul olanlardan). amacım ekmeğin içini alıp biberleri içine yerleştirmek ve sonra ekmeğin içiyle tekrar kapatmak.. saklamak yani... çoban dilimi şeklindeki ekmeğe yaptım bunu. sonra onu hilmi'ye verdim.
oturduk masaya. fakat lokmayı ağzından çıkarmasın diye masaya muhasebeden bir kız çağırdım. buyrunuz sevda hanım, şöyle buyrunuz dedim. çok sağ olsun oturdu kız. peçeteleri de önceden kaldırdım tabi ve sanki iştahlıymış gibi davranıp, hilmi'nin ağzının suyunu akıttırmaya başladım. ' of off şu kuruya bak, işte yemek bu valla '' falan dedim ve hilmi ekmeğin yarısını ısırıp kuruyu kaşıkladı.
ahaha tipini siktiğmin tosbası sanki dişine taş gelmiş gibi duraksadı birden. sol kaşını kaldırdı. elini yumruk yapıp ağzına götürdü. noldu la hilmi deyince kafasını salladı. pancar gibi kızardı göt. sevda seslendi buna. hilmi bey bir şeyiniz mi var dedi. konuşamadı hilmi.. yok dedim sevda hanım kuru fasulye yeyince bu hep böyle duygusal olur, birazdan gözünden yaş bile akar dedim. çok hissiyat sahibidir bizim hilmi dedim. kız bir şey anlayamamanın şaşkınlığı ile bakarken, hilmi ağzından lokmayı çıkarıp lavaboya doğru koşmaya başladı.
bende kalktım peşinden lavobaya...müthiş eğlenceliydi.. kapıyı açtığımda hilmi musluğu sıvazlıyordu. lan dedim hilmi, tuz yalamış keçi gibi napıyon öyle dedim. bu ağzından musluğu çıkarıp '' basurum olum, böyle şaka mı olur '' dedi.
bi bok anlamadı hilmi. yine musluğa ağzını dayadı.
hülasa anlayacak ama..
çünkü daha göte gelmedi kaka.
**
şimdi bu şakadan alınacak dersler:
1- kazık kadar adam olup yarrak kürek şeylerle uğraşmayınız.
2- bir arkadaşınız masaya kız çağırmışsa ' neyin peşinde ' diye muhakkak düşününüz.
3- ve en önemlisi; götünüzde basur varsa yediğiniz her şeye dikkat ediniz.
edit: ahaha gitmiş tuvalete. aydemir akbaş gibi götü çıkık vaziyet de odanın önünden geçti. manyak la bu çocuk. el salladı geçerken.
