Ne zor, ne sıkıntılı... Aylarca içtiniz,gezdiniz,tozdunuz hatta hayatınızda birileri varken hayatınızdaki kişi ile yaşadıklarınızı onunla paylaştınız. Belki gözyaşlarınızı gördü, belki de en görülmeyecek hallerinizi.. Ama kalbinizin okları bu sefer ona çarpı. Farkında olmadan, bilmeden ve sonunda kalbinizin kıpırtılarına yenik düştünüz.. Tek bir gülüşüne ömrünüzü verecek kadar aşık oldunuz. " Acaba o da seviyor mu? Acaba aynı şeyleri hissediyor mu? Ha bugün söyleyecek? Bana böyle davrandı acaba o da birşeyler hissediyor mu? " şeklindeki düşüncelerle kendi kendinize heyecanlanırsınız. En ufak hareketinde, en kısa cümlesinde bile mana aramaya başlarsınız. Ve resmen ondan kaçarsınız. Aman hoşlandığımı anlamasın! Aman onu sevdiğimi bilmesin! diye. Çünkü onu kaybetmekten de korkarsınız ama bir yandan kaçarken de aklınız ondadır. Eski rahat sohbetler yitirilmiş, sohbetler istemsiz bir kasılmayla eski tatlılığını kaybetmiştir. iyi bir arkadaşlığı yitirmenin korkusu, yeni bir aşk heyecanı ve bu hislerin neyle sonuçlanacağının merakı ve tasası. Hepsi içiçe ve karmakarışık. Sonra papatya fallarına sorarsınız. Seviyor mu? Sevmiyor mu? diye. Ya da bazı olaylara böyle manalar yüklemeye çalışırsınız. Mesela bugün eve ilk gelen ben olursam xyxy beni seviyor gibi. Değişik bir paranoyaklık içinde yaşar durursunuz. Bu mazoşist bir şekilde hoşunuza gitse bile. Ve tek bir dokunuşu hissedebilmek için kıvranır durursunuz. işte buna benzer duygular ve haller içinde kıvranmak gibi bir şey arkadaşa aşık olmak ve itiraf edememek. *
arkadaşın hatıralarını, diğer aşkları ile olan durumlarını dinlemekle sonlanır. bununla ilgili olarak (bkz: cezmi ersöz)'ün harika bir paragrafı vardır.
" kimi sevsem ,onun hep uzakta bir sevdiği vardı, unutamadığı ilk aşkı yada onu terk edip giden bir sevgilisi, kimi derinden sevsem , o bir başkasını derinden hatırlardı.Öylesine çok sevdim ki onları, başkalarına duydukları sevgiyi anlatmalarını sessizce, içim acıyla kanayarak dinledim. Beni yitirmekten hiç korkmadılar; çünkü onlara göre fazla iyidim; bu yüzden ilk anda vazgeçilebilirdi benden. Beni terk edenlerden tek bir isteğim olurdu. ''Ne olur, bir daha beni aramayın! Çünkü ben kolay unutamıyorum. Çünkü ben size duyduğum o akıl dışı aşk yüzünden keder bahçemi dağıtıyorum. Çocukluğumun o güzel bahçesini.'' Böyle derdim onlara ama yine de ararlardı beni... Soluksuz ve umutsuz kaldıkları bir gece mutlaka akıllarına ben gelirdim... O, yedek sevgili!... "
aşık olduğunu hissettiğin an söyleyeceksin. uzattıkça uzar osmanlı macunu gibi sonra dişilerine bulaşır falan. direk söyle kurtul, arkadaş kalma ihtimaliniz de yüksek böylece. hoş, arkadaş da nasıl kalınır ki aşık olduğun biriyle o da ayrı bir paradoks.
söylenemez, içinde kalır onunla yatar onunla kalkarsın. sana anlattığı erkekleri düşünür kendini onların yerine koyarsın "eksiğim de yok onlardan daha iyiyim ben" dersin ama anca kendini teselli edersin. çok koyar adama sana arkadaş gözüyle bakması.
ama söylenmesi gerek ne oluyorsa olsun söyleyip kurtulmak gerek bu yükten.tamam olabilir tamamen kaybedebilirsin ama sadece bir kere kaybedersin ona her baktığında onun sana her arkadaşım dediğinde kaybetmezsin.
ey dostlar! siz siz olun arkadaşa aşık olmayın.
fazlasıyla acı çekersiniz.
öyle bir şeydir ki bu, her hareketinden, samimiyetten söylediği her canım kelimesinden nem kaparsınız.
birlikte yapılan her şey güzel elir. siz ona kendinizi daha yakın hissetmeye başlarsınız. tabi o da. fakat bakış açılarınız farklıdır.
eğer ki bir de platonikse, açılamama olayı çok da sakat olur.
nolursa olsun, içimde kalmasın diye düşünebilirsiniz. fakat açıldığınızda karşınızdakine ters tepki görüp onu kaybetme riski de vardır.
en iyisi boşverin, başka aşklara yelken açın siz. kankadan sevgili olmaz...