yarın ne olur bilirim ben
bahar gelir, otlar büyür
ölüm de yapraklanır
bir dağ bulur uzun uzun bakarım
bir çam ağacı gölgesi
güzel kokular veren
bir damla güneş görünce
sana da gülümseyeceğim yarın
şimdi senin uzanıp yattığın otlarda
yarın yeni bir yeşillik büyüyecek
bursa da oturduğu semti, okuduğu okulu ara ara ziyaret ederim yolum düşktükçe.
25 yaşında sokakta ölü bulunduğu sırada ankara'daydı.
....
ölüm mü dedin annem
ölüm senin gibi güzel annelerin
senin gibi güzel çocuklar feda etmiş
o tarih atlasında
bir kırmızı gül olur ancak
koksun diye çocukların bahçesi
şuramızda, tam şuramızda
kanserli bir virüs gibi kanımıza karışsa da
bizi yaşatan günler perişan
ağlamak acıların yontulmuş biçimidir
hüzünse bir çocuğun gökyüzünü sevmesidir.
yorgunum bir gülü devşirmekten
görseniz, artık
yüzüm
bozulan bir çiçektir!
evde kalmış kızların göğsünde sık bulunan
beni solduran akşamüstleridir pencerelerde
çünki hüznü hüzün besler yalnızca...
bu dünyadan bir ‘arkadaş’ geçmiş... 2 gün önce vefatının 48. yıl dönümü idi. merakım hep tazedir kendisine ve hayatına karşı ama anmayı unutmuşum. sanki yakın arkadaşıma çok ayıp etmişim de affına sığınırmışım gibi ezildim hatırlayınca. devri daim olsun, ‘nefreti öksüz bırakan’ şairin ve şairlerin.
en sevdiğim dizelerini de yazayım buraya :
‘...güzelleşip bir sevginin
göğsüne yatmak biraz
biraz yorgun biraz korkak
bir insan sevmek biraz
dayayıp sırtını gecenin duvarına
bir ölünün ağzını dudağını öpmek biraz...’