'bir şeyi yapmayı düşünmek, onu yapmaktan daha zordur' düşüncesinin içinde geçtiği, geçerken de aklıma annemin, abimle bana mırıldandığı gıcık şarkı gelir; bir hastalık vardır bilir misiniz, satılık deseler alır mısınız, tembellik denilir onun adınaaa bıdılılı bıdılııı diye.. emir kustrica ve goran bregoviç ikilisinin alladığı pulladığı güzel bir film.
bir film düşünün ki yönetmenliğini emir kusturica
müziklerini goran bregovic yapsın,
başrolde johnny depp oynasın en yeni yetme haliyle,
bu filmde sandalyede oturan kadınlar yükselsin, külotlu çorapla intihar etsin...
sonra balıklar, durduk yere balıklar belirsin ekranda,
ve akordeon...
işte öyle bir film, sinema tarihinin en kült filmlerinden.
insanların hayalleri olduğunu ve bunların kaçının hayalleri peşinden koştuğunu gösteren filmdir. ölüm sahnesi goran bregovic in death adlı şarkısıyla tüğlerin diken diken olmasına neden verebilmektedir.
film müziklerini goran bregovic yapmıştır ve bu müziklerin her biri birbirinden güzeldir. ölümü, ölmeme çabasını, sevgiyi, nefreti sadece müzikleri ile anlatmayı başarabilmiştir.
grace: two wrongs dont make a right..
axel: but what if we are two rights and everyone else is wrong?
kustirica adamına kafa atma isteği uyandıran film.
ilk sahnelerini izledikten sonra, hayatımın filmi olacak dediğim film olmasına rağmen ilerleyen sahnelerde, Kusturica denen yönetmen adamı, yine her şeyi uçurarak, fantezi denen kavramı yeniden tanımlayarak, o muhteşem girişi mahvetmiş, filmi bambaşka yerlere itmiş, içine etmiştir. muhteşem girişine ve dinleye dinleye bıkılmayan soundtrack'i hatrına arada yeniden izlediğim, arada yine Kusturica'ya küfür etmeme sebeb filmdir.
emir'in(sezen aksu'ya sezen diye hitap etme yarraklığına eş), anlatmak istediğini kurgu bütünlüğüne sadık kalmadan düşsel bir düzensizlik içinde ortaya koyması? bana lynch'e bi öykünme var gibi geldi. sonra müslüman bacılarımızla ilgili şayialarını ben de işitince amına koduğumun dürzüsü dedim, kesin öykünmüştür. sonra bi esprisi kalmadı benim için filmin. böyle örnekleri edebiyatta da bulabilirsiniz. hemi de daha derinlemesine: (bkz: georges bataille)
tipik bir emir kustarica filmi. kankisi goran'ın harika müzikleri ve filmdeki replikler mükemmeldir. film akışı oldukça hızlı ve komik sahneler boldur kustarica filmlerinde fakat arizona dream eğlenceli sahnelerin dışında dramında dibine vurmuştur. filmin başında fish doesn't because it knows everyting lafını ağzınıza dolarsınız - en azından bana öyle olmuştu- fakat görürsünüz ki fish doesn't know anything.
johnny depp uyuyor arabada bir aralık uyanıp etrafına bakınıyor. dışarıda sürrealist bir tarz vardır. aynı tipte arabalar yanyana dizilmiş ama çubukların üstüne dizilmiş. bi adam var ağır ağır dolanıyor (?) düş mü gerçek mi? anlamak mümkün değil.
her insanın izlemesi gereken bir filmdir. en azından bu tarzı sevenlerin.
yudum reklamları gibi mübarek, her şey uçuyor. masa uçar da balık uçamaz mı? ("hem onların düşünmeye ihtiyacı yoktur, her şeyi bilirler.") ambulans uçar da elaine uçamaz mı? şaşırakaldım. "aklımın iplerini saldım." keşke ilk yarısındaki heyecan, ikinci yarısında da devam etseymiş dedim. musikiler gheorge hagi gibiydi. goran'a selam ettim.
johnny depp ve lili taylorın muhteşem performanslar sergiledikleri, güzel ötesi, yüzlerce kez arka arkaya seyredebileceğim film. söyleyecek pek bir şey bulamıyorum hayranım filme. ayrıca emir kusturica nın depresyona girmesi sebebiyle çekimlerine üç ay ara verilip, sonra bitirilen 1993 yapımı filmdir.
(bkz: do you think it would be really bad if i kissed you?)
(bkz: fish knows everything)
tüm filmi sadece 2 bilemedin 3 güzel aforizmayla idare etmeye çalışan yönetmen müsvettesi filmidir. emir abimizi bu şekilde tarif etmek bazılarına ters gelse de gerçekler işte.
bana sanki müzikleri daha öncesinden hazırlamış ve oyuncular müzikler eşliğinde rollerini ifa etmişler gibi gelen film. ulan o tripler göz patlamalar da ne öyle. bu kadar mı sıkıcı ve yanlızlık hissine büründür insanı bir film? ve bize ters gelen, herhangi bir ortak payda bulamadığım duygu alamadığım yabancı film. *