chp ve mhp nin cumhurbaşkanlığı seçimi için akp ile anlaşma yapmadığını varsayalım. recep tayyip erdoğan dan da bugünkü açıklamasında dtp yi kastederek pkk yı arka bahçesi olarak görenlerle işbirliği yapılmayacaktır mesajı geldi. bu da dtp ninde ucmhurbaşkanlığı seçimi sırasında etkisiz elemanı oynayacağıdır.
bu durumda cumhurbaşkanlığı seçimi yine kilitlenir ve recep tayyip erdoğan '' bakın biz uzlaşma yanlısıyız ama onlar aynı şeyi yapmıyorlar. '' der ve bu da doğal olarak yapılacak seçime yansır. çünkü türkiye tarihi hep böyledir. kendini mağdur gösteren alır götürür seçimi. %46 yapan bir partinin de % 65 olmasa bile % 55-60 arası bir rakam yapması gayet normal karşılanabilir.
tabi bunlar sadece teori. sonuçta bu bahsettiklerimin chp de mhp de farkında ve daha fazla milletvekili kaybetme riskini iki tarafta göze almayabilir ki büyük ihtimalle de almaz. akp nin istediği kişi cumhurbaşkanı olur. gerisine de diyecek tek söz vardır. allah kerim..
bu şekilde dayatmaya devam ederlerse-ki dayatma nasıl demokrasi oluyor anlamış değilim-bir daha seçimlerin olamayabileceğini hissettiren sözler. yahu ordu son sözünü söyledi, halkın evde sakladığı kendine ait başka bir ordusu mu var da karşı koyacak kendilerine? adam tabii ki laikliğe tehdit hissederse mustafa kemal'in kendisine verdiği laik rejimi koruma görevini ifa etmek üzere harekete geçecek, insanlar ne bekliyor anlamıyorum. oldu olacak, laiklik mi şeriat mı, cumhuriyet mi kalsın, padişahlığa mı geçelim şeklinde referandumlar da yapılsın, ne ki? demokrasi anlayışı bu mu demek oluyor?
uzlaşma, 550 milletvekilinin hemen tamamına uygun kişinin seçilmesi anlamına geliyor; bu da cumhurbaşkanlığı seçiminin sonucunun toplumun tümünü kavraması, kapsaması gerekliliğini gösteriyor. yani halk bu yüzden seçmiyor cumhurbaşkanını; dayatma olmasın, tahkim olmasın, uzlaşma olsun diye. hala mağdur da, irade de, tövbe tövbee...