heranın hizmetkarıdır. Son görevi beyaz bir inegi zeustan sakınmaktır.
Rivayete göre: zeus , inakhosun, mavi gözlü kızı ioya aşık olmuştur. onunla buluşmak için çoğu zaman Olympostan aşağı inermiş fakat bir gün kızın yanında her zamankinden fazla kaldığından Hera kıskançlık ateşiyle yanarak hızla yeryüzüne inmiş. Kocasını aramaya başlamış fakat Zeus karısının Olympostan ayrıldığını duyunca inakhosun kızını beyaz ve sevimli bir ineğe çevirmiş. Hera ineği görünce bu nadir hayvanın güzelliğine hayran olmuş. Sonra bundan şüphelenerek, işin içinde başka bir iş olduğunu sezmiş ve kocasından bu ineği istemiş. Onun şüphelerini,büsbütün arttırmak istemeyen Zeus karısının arzusunu yerine getirmek zorunda kalmış ve ineği ona vermiş. Hera, ineğe sahip olunca onun başına Argusu gözcü koymuş.
Argus öyle bir hizmekarmış ki, asla uyumuyormuş. inek kendisinin arka tarafında bulunduğu zaman bile onu görüyormuş. Çünkü Argusun kafasında, çelenk gibi dizilmiş yüzü gözü varmış. Bu gözlerden bazılarını yıldızlar gökte parlamaya başladığı zaman kullanıyor, bazılarını da güneş battığı zaman kapatıyor, onlarla uyuyormuş. Böyle nöbetleşe göz kullanan bu gözcünün gözünden hiç bir şey kaçmazmış. Gündüzleri Argus, ineği çayırlıkta bir ağaca bağlıyor, gece olunca da,
onu her tarafı iyi kapalı derin bir ahıra koyuyor
ve ahırın kapısında nöbet bekliyormuş. Ulu Tanrı Zeus, Inakhosun kızı ve kendi sevgilisi olan Ionun çektiklerine artık dayanamaz olmuş. Oğlu Hermesi çağırmış ve inek haline sokulmuş bulunan güzel Ioyu kurtarmasını emretmiş. Hermes, yüz gözlü Argusu uyutmak için Uyku Tanrıçası Hypnostan uyku ilacı almayı düşünmüş, gecenin oğlu olan Hypnos, mutlak sessizliğin hüküm sürdüğü sarayında uyuyormuş, güneş
ışıklarını onu sarayının içine sokamazmış. Orada
en ufak bir çıtıdı bile isitilmezmiş. Hermes, Uyku Tanrısını birdenbire uyandırmamak için, hiç
gürültü etmeden, sükun ve rahatlık sarayına
girebilmiş. Hypnos loş odasında, abanoz ağacından yapılmış bir karyolaya uzanmış yatıyormuş. uyuşturucu ve uyutucu etkileri bulunan haşhaş çiçekleri yatağının üstünde asılı duruyormuş. Ve yine bu çiçeklerden yapılmış bir çelenk Tanrının başında bulunuyor ve yaydığı ağır kokularla onun uykusunu derinleştiriyormuş. Bahar kelebekleri gibi çeşit çeşit, renkli kanatları bulunan rüya melekleri, onun etrafında uçuşuyorlarmış. Hermes, ayaklarının ucuna basarak yavaşça Hypnosa yaklaşmış. Onu okşayarak, yalvarmaya
başlamış. Uyku Tanrısı belli, belirsiz gözlerini açarak Tanrılar habercisinin istediklerini dinliyormuş. Yakarışlarına dayanamayıp, elini uzatmış, karyolasının üstünde asılı bulunan ve baygın kokular yayan haşhaş çiçeklerinden bir miktar almış ve Hermese vermis. Bu bir avuç çiçeğin, en müthiş devleri bile uyutabileceğini ona, yavaşça fısıldamış, sonra yine derin uykusuna dalmış. Uyku ilacını elde etmiş olan Hermes, sevinçle oradan çıkmış ve ayaklarına kanatlarını taktmış. Meşhur sopasını eline almış, miğferini giymiş ve gökten yere, bir hamlede atlamış. Başından miğferi ayaklarından kanatlarını çıkarmış, bir çoban kılığına girerek ve sopası elinde, sürüsünün başında yürümeye başlamış. ineğin yanına gelince,
yüz gözlü Argusun, orada bir ağacın altında oturduğunu, gözleri ile dört tarafı kolladığını görmüş. Korkunç bekçi, daha uzaktan onu görünce, kimdir o yaklaşma diye bağırmaya başlamış, bunun üzerine Maianın kurnaz oğlu, yalancı çoban kaval çalmaya başladı. Bir taraftan da elindeki haşhaştan çıkan kokuyu ona doğru yolluyormuş. Uyuşturucu kokunun ve musikinin tesiri altında kalan Argus, tatlı ve dayanılmaz bir uykunun gözlerini kapadığını hissetmiş. Onun bütün gözleri birer birer kapanmışlar. Kylleni dağının Tanrısı onu böylece uyuttuktan sonra
ona yaklaşmış kafasını bir vuruşta uçurmuş. Io kurtulmuş; fakat kıskanç Hera, onun peşini
bırakmamış. Büyük bir sığır sineği göndermiş. zavallı hayvanın böğründen ısırttı. Canı yanan hayvan, durup dinlenmeden koşmaya başlamış. Evvela Yunanistanın batı tarafında bulunan denize
doğru koşmuş; bu denize verilen Ionienne ismi, iodan gelir. Sonra Trakyadan geçmiş, Bosphorostan Asyaya atlamış. Anadolu yaylalarında durmadan koşmuş. Finikeye varmış. Fakat yine durmamış, ancak nefesi Mısırda almış. Nil nehrinin kıyılarında Zeus sevgilisinin yardımına koşmuş, onu rahatsız eden sineği yakalayıp, atmış ve onu eskisi gibi mavi gözlü, güzel bir kız haline koymuş. Argusa gelince, Hera onu cezalandırmak için yüz
gözünü öteden beriden toplamış ve onlarla Tavus
kuşunun kuyruğunu süslemiş.